Skip to content

Şiirin Yerçekimi

cansever-iskender

Her gün birisi gelir, birisi gider…

28 Mayıs 1964’te doğan Küçük İskender’in ilk şiirinin yayımlanmasından bu yana çeyrek asır geçmiş durumda. Dizeleri kadar tavrıyla da dikkat çeken şairin marjinalliği, cinsel yönelimi birçoklarının ağzına sakız oluyor.

“…Siz işkencelerdekilerle vakit geçirirken bendeniz girdiğim tıp fakültesindeki kadavraların başından mide bulanarak kaçtım; kendimi hep bir işkenceci gibi gördüm orada. Sanki öldürdüğümüz yetmiyormuş gibi içini açarak hâlâ konuşturmaya çalıştığımız bir yurtseveri kesmek, daha da kesmek, mümkünse hücrelerine kadar inerek kesmek eğilimini bünyeme yediremedim. Son kadavram bir çiftçiydi. Onun, tahtaya çivilerle çakılmış o büyük ellerini, hayatı kavramaya, toprağı kucaklamaya hazır ellerini unutamadım; bir ölünün kutsal ellerini öpmek ne demektir, bilir misiniz?! Ne faşizme yenilen babamın ellerini ne sizin ellerinizi öperim; o büyük köylünün elleri sizlerinkinden daha sıcak, daha şefkatli, daha öpülesiydi. Ben o adamın elleri sayesinde hayattayım bugün” diye başladığı Kenan Evren’e yazdığı mektubun sonunda sunduğu hürmet, küfür gibidir adeta: “Artık sayenizde okumuyor, düşünmüyor, statik bünyelerimizi okeyle, kingle, batakla tıka basa dolduruyor, boş vakitlerimizde nü resimlerin önünde 17 yaşlarımızın geç kalmış tatminlerini kolluyoruz.”

Küçük İskender’i getiren 28 Mayıs, çok büyük bir ustayı da yanına almıştı bundan tam 27 yıl önce. Şiir yazmaya eğilimli olduğu sabahlarda başlardı Cansever, çalışmaya. Esini filan beklemez, kendisi çağırırdı ilham perisini omzuna. Sonrası malumunuz, malumumuz…

Ne zaman karanfil görsek, yerçekimine yenik düşüyor hüznümüz.

Cemal Süreya bitirsin!

Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.

Her şeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.