Skip to content

Almanya’da Kıyamet Günü

Tarihler 16 Mayıs 1992’yi gösterirken, Bundesliga yanıyordu. Maçlar bittiğinde, değişik şehirlerde ağlayan ağlayanaydı.

Mayıs çoğunlukla futbol sezonuna perde inen aydır. Kimileri sevinçten, bazılarıysa hüzünden gözyaşlarına boğulur. Şampiyonlar, düşenler, çıkanlar… Üzerine belgeseller çekilen öyle bir Mayıs günü var ki Almanya’da hiç unutulmuyor.

Tarihler 16 Mayıs 1992’yi gösterirken, Bundesliga yanıyordu. Son haftaya üç takım aynı puanda başlıyor; lider Eintracht Frankfurt’u averajla Stuttgart ve Borussia Dortmund kovalıyordu. Kaderin bir cilvesi, şampiyonluk adayları deplasmanda sahne alıyordu.

Uzun süre ligi lider götüren Frankfurt, düşme hattındaki Rostock karşısındaydı. Stuttgart, ununu elemiş, eleğini asmış Leverkusen’le oynarken; Dortmund da yine ikinci küme korkusu yaşayanlardan Duisburg’da sahne alıyordu. İlk gol haberi Duisburg’dan geldi. Stephane Chapuisat, Prusyalıları sevindirmişti.

Leverkusen’in kazandığı penaltı üç şehirde tansiyonu yükseltmiş, Martin Kree beyaz noktadan takımını öne geçirmişti. Devre sonuna doğru bu sefer penaltı kazanan Stuttgart’tı. Fritz Walter skora denge getirince, ilk yarıların sonunda soyunma odasına Dortmund şampiyon gitmişti. Tabii önemli olan son düdükten sonra kimin tabelada önde olduğuydu…

Jens Dowe 65’te Hansa’yı öne geçirdiğinde, Dortmundlular şampiyonluk şarkıları söylemeye başlamıştı. Fakat iki dakika sonra Axel Kruse sahne alacak, Frankfurt’a beraberlik golünü getirecekti. Dakikalar ilerliyor, sinirler geriliyordu. Matthias Sammer atıldığında, tüm Stuttgartlılar ‘bu iş bitti’ demişti.

Altı dakika geçmişti, soldan süzülen topa kaptan Guido Buchwald kafayı yapıştırdığında Almanya’da adeta zaman duruyordu. Biraz evvel ölüp dirilen Stuttgartlılar şimdi şampiyonluk marşları söylüyordu.

Kaptan gemisini kurtarmıştı da kalan dakikalarda gelecek bir Frankfurt golü, şampiyonluğun üç dakikada üç şehir dolaşmasına neden olacaktı. Derken son dakikada bir gol haberi geldi Rostock’tan. Tüm hatlarıyla kaleye yüklenen rakibinin zaafından yararlanan Stefan Böger, Hansa’yı öne geçirmişti. Son düdük geldiğinde, değişik şehirlerde ağlayan ağlayanaydı….

Kariyerinin ikinci Frankfurt dönemini geçiren Andreas Möller, şampiyonluğa çok yaklaşmıştı…

Stuttgartlılar ağlıyordu. Christoph Daum önderliğinde zafer gelmişti. Kaderin cilvesi olsa gerek, üç büyüklerden ikisini görecek olan Daum, diğer İstanbul devini çalıştıracak Reinhard Saftig’in antrenörlüğündeki Leverkusen’i alt ederek şampiyonluğa ulaşmıştı.

Rostock’ta sahada herkes ağlıyordu. Kazanan küme düşmüş; kaybeden şampiyonluktan olmuş, hatta üçüncülüğe düşmüştü. Sessiz sakin Dortmund ikinciliğe çıkarken, Duisburg da ikinci kümenin yolunu tutmuştu.

Tam 25 yıl önce Almanya’da IMDb puanı en az 8 olacak bir dram filmi çekilmişti. O gün yıkılanlardan Frankfurt’un maestrosu Andreas Möller, kısa süre sonra Juventus’a gidecek, Torino aktarmalı geldiği Dortmund’da ise hem Bundesliga, hem de Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluğa ulaşacaktı. 16 Mayıs 1992’de televizyon başında dönüşümlü naklen yayını izleyen ve Buchwald’in golünde evinde zıplayan delikanlı, çeyrek asır sonra o günü yazacaktı…