Skip to content

Ligue 1 Notları S02E10

  • N’oldu Henry gelince bi izlemeye başladınız Ligue 1 falan?

  • “Samuel Grandsir beni çok heyecanlandırıyor çünkü ilk dönemlerime benzetiyorum” – Thierry Henry, takımla ilgili fikri sorulduğunda. Grandsir Henry’nin ilk maçında oyuna girdikten 1 dakika 51 saniye sonra kırmızı kart gördü. 
  • Yeni hocayla başlayayım. Ben Henry’nin televizyonda çok iyi olduğunu düşünüyorum. Yorumcu olarak değil, televizyoncu olarak. Sempatiklik ve karizma arasındaki çizgiyi harika buluyordu, anlamadığım bir şekilde Martinez’in yanına Belçika’ya gitti. Orada ne yaptı, ne öğrendi çok emin değilim. Monaco’ya gelişini ise hiç anlamlandıramadım. Birincisi Jardim’in gidişi Monaco’nun gözümde zerre değerinin kalmamasını sağladı, o açıdan taraflı bakıyorum. Uzun uzun yazmayacağım, buradan bakabilirsiniz. Bununla beraber Henry benim futbolu sevme sebeplerimden. Başarısız olmasını bırakın, mutsuz olmasına bile çok üzülebilirim ki, hem Monaco’nun kadrosu, hem içinde bulunduğu hal, hem de Fransa Ligi’nin bu sezonki yapısı içerisinde kariyerinin başındaki bir teknik direktör yok olup gidebilir. Ha şu var, “Oldu oldu, olmadı zaten Londra’ya döner Sky’a yorumculuğa başlarım tekrar” diyorsa, o zaman Monaco bu sene düşebilir bile. Yok “Ben bu yola baş koydum, en zorundan başlayacağım, Zidane etkisi yapacağım” diye giriyorsa, hakikaten kendisine olan saygım acayip artar. Şimdi saha içine geleyim, Evet Strasbourg deplasmanı ama, Jardim’in topu rakibe bırakan oyunu yoktu. Evet daha ilk maçı ama sistem değişikliği kırılgan gençleri bir arada tutabiliyor ve daha akışkan bir hücum getirmiş. Belki de ilk maç gazı o tabii, bilemiyorum. Falcao-Jovetic-Golovin kağıt üstünde çok iyi, ancak onların arkasını toplaması gerekenler çok gençti ve işlemiyordu bu üçlü. Zaten çok fazla da bir arada oynamadılar. Bu üçlünün arkasına Ahoulou-Tielemans-Chadli’yi merkezde tutmuştu Henry. Thierry Laurey merkezi Monaco’dan daha sert ve kalabalık tutunca aslında maç çok ölü başladı. Gole kadar da, golden sonra da maçta hiçbir şey yok. Lala’nın 20 dk arayla engellediği goller olmasa, belki de Monaco öne geçip daha başka bir oyun izletecekti, olmadı. Erken yorumlamak çok mümkün değil ama, Henry için sorun idare etme. Nası bir idareci olduğunu göreceğiz. Ha direkt tehlike çanının üstüne oturdu, onu hepimiz biliyoruz. Monaco tarihinin en kötü ikinci başlangıcı, 1953/1954 sezonundan sonra. 
  • Son not, hoca şu Ahoulou’yu kes de Pele’yi koy.
  • Lyon bu geçiş oyunu şeysini çok abarttı ya. Nimes deplasmanda Lyon’a nası 23 şut çekiyo, Lyon neden 1-0’ı garanti skor gibi oynuyo, Lyon neden tamamen bir kontra takımına dönüştü falan bunları anlayamıyorum pek. Bence bu maçta gol yememiş olmaları büyük bir şans, hele ki son 35 dakika. Yani ikinci yarının ilk 10 dakikası hadi git-gelli de, 55’ten sonra 13 şut Nimes’ten, Lyon sürekli pas hatasında, özellikle direkt oynamaya çalışırken kaptırılan toplar falan… Hafif bi rotasyona yoralım hadi bunu, kabul, fakat Monaco’nun yokluğuna rağmen bu sene Şampiyonlar Ligi çekişmesi bu kadar sertken böyle kırılgan kırılgan gitmek olmuyo. Ha gene Genesio hoca Mart’tan sonra dizer 10 tane galibiyet diyorsanız bilmem.
  • Nice’in özeti ektedir. Ben daha “Ayrılmak istiyorum” diye yazın kulüp dolaşıp sonra mecburen kalan adamın iyi performans çıkardığını görmedim. E ne işe yaradı şimdi Balotelli? Balotelli bir süredir Nice’i taşıyan oyuncuydu, şu an dibe çekiyor. Marsilya maçı öncesi onunla kazanma oranları %48’ken, onsuz sadece 3 maç kazanmışlardı. Şimdi 5 maçtır gol atamayan Balotelli’nin çıktığı 4 maçta sadece 1 kez gol atarken, 3 puan alabildiler. Balotelli de takımına 3 sarı kartla katkı yaptı. Hayır herkesi frenliyor, moral bozuyor, dağıtıyor ki, her an takımı 10 kişi bırakma tehdidini hepimiz biliyoruz. Çok zor hakikaten. Marsilya 19 Ocak 2018’den sonra ilk kez deplasmanda gol yemedi. Helal olsun. Nice’ten gol yememek çok haber niteliği taşımıyor ama, yine de önemli tabii. Skoru aldıktan sonra ikinci yarıda saha içinde birçok değişiklik yapıp, maçı 4 stoper, 2 bek, 3 orta saha ve 1 forvetle bitirdi Rudi Garcia. Aman başımıza bir şey gelmesin Adil Rami bey taktiği olarak tarihe geçiyo bu olay.
  • Lille’de Nicholas Pepe gol attı. 7 gol 4 asist. Bu bir haber değeri taşımıyor. Ha ama Zeki de asist yapmış. Valla muhteşem ya.
  • PSG’de artık Tuchel-Di Maria işbirliğine bir parantez açacağım. Di Maria anlama veremediğim bir şekilde Real Madrid’i Şampiyonlar Ligi şampiyonu yaptığı sezondan beri tam anlamıyla sürgünde. United’a gitti, korkunç bir döneme denk geldi. Arjantin milli takımı daimi hüsran. PSG’ye geldi, başlarda rotasyon, sonra orta oyuncu falan oldu, şimdi nihayet Tuchel ona gereken önemi veriyor, saygı gösteriyor. Yani öyle acayip sevdiğim falan bir adam diyemem ama kendinde olduğunda çok başka izlemesi. Underrated demiyorum, underratedlaştırıldığını düşünüyorum. Bunu da bir kelimeymiş gibi yazıyorum. Neyse, bu kadar yıldızın içinde takımın beyni olarak Di Maria’yı seçmesi Tuchel’e duyduyuğum saygıyı acayip artırdı. Maçı yazmıyorum, Amiens’a 5 atmaması garip olurdu PSG’nin de, güzel bir test geliyor şimdi. Önce eski hoca Ancelotti geliyor, sonra Marsilya deplasmanı, sonra Lille. Buradan çıkacak 3’te 3’ten sonra ligde Şubat’a kadar tatile çıkabilir herkes. Lig kapalı.
  • Emiliano Sala 12 yıl sonra hat trick yapan ilk Nantes’lı oldu. Vahid Hoca hızlı toparladı. Limbombe-Sala-Boschilia yeter zaten bi takıma galiba.

  • Caen – Guingamp maçında demişler ki madem gol olmuyo tren yapalım eğlenelim.
  • Montpellier de Şampiyonlar Ligi potasına girdi. Konuşmaya konuşmaya der Zakarian’a Die Besten dinleticez.
  • Hoffenheim – Lyon maçı aşırı zevkli geçmeli, çok gollü olmalı. PSG – Napoli tam Ancelotti’nin uyuzluk çıkaracağı maç, Avrupa Ligi’ndeki temsilcilerime hiçbir şey dilemiyoruz.