Skip to content

Ekim 30, 2015

Sahada Tanrı, Dışında İnsan

maradona-hand-of-god_1fd1vx1cfzhd51a5rqhvjozib1

Yeryüzünün gördüğü en büyük solak o. Yeşil sahalarda döktürmüş bir asri zamanlar sanatçısı. Kimilerine göre mezhep, bazılarına göre aşk. Gözünden yaş döküldüğünde Arjantin ağlamıştı; güldüğünde bir ulus ayaktaydı.

Ayağının yaptıkları sadece bir insanoğlu ile karşılaştırılabilen, eliyse Tanrı’ya atfedilen Diego Armando Maradona, 30 Ekim 1960’da doğmuştu. Kim bilir belki de gerçekten bir Tanrı vardı ve varoşlarda büyüyen delikanlının sol ayağını özene bezene yaratmıştı…

Argentinos Juniors aktarmalı geldiği Boca’da Tanrı’ydı, 1984’te adımını attığı Napoli’de peygamber. O kadar ki 1990 İtalya Dünya Kupası’nın yarı finalinde Arjantin ile İtalya kozlarını onun topraklarında paylaştığından sahadaki İtalyanlar Tangocular’ı desteklemişti.

Fakat insandı o. Yaşamı boyunca devam eden uyuşturucuyla olan ikili mücadelesi, skandalları… 1997’de sanatını icra etmeyi bırakan Diego’nun teknik direktörlüğü hiç başarılı olamasa da, yeryüzünün büyük bir bölümünün kalbi hâlâ onun için çarpıyor. Çünkü o kadar gerçek ki…

Ekim 26, 2015

Ligue 1 Notları #11

1305396-28101028-1600-900

  • PSG her maç biraz daha şampiyon oluyor. Da şimdi ligi boşver. Sen Ligue 1’ı bitirdin, kupalar falan çok umrunda değil, karşına yedeklerle dolu Real Madrid çıkmış, 0-0 berabere kalıyorsun, onu bırak, üstünlüğü veriyorsun maç içinde. Ya Blanc ben artık seni savunamıyorum güzel abim. İstersen matematiksel olarak 15. haftada ilan et şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi’nde rüştünü ıspat edemezsen gerçekten işin çok zor. Bu hafta da 4-1’le geçtiler St. Etienne’i. Beş maç üst üste oldu, ligde son 4 maçta 12 gol oldu. Ama diyorum, yetmez. Le Parisien “İbra St. Etienne sever” diye manşet attı mı bilmiyorum da, adam PSG’ye geldiğinden beri 11. golünü attı St. Etienne. Nedir bu Ruffier’nin senden çektiği be. Ha bu arada, Fransız basını “İbra artık bitiyor mu” diye haber yaptığı haftadan beri üst üste beş maçta da gol attı, PSG’ye geldiğinden beri en iyi serisi. Adam “koyduk mu” çekmek için doğmuş. Bu arada, Veratti 2012-13 sezonunun başından bu yana 18 asist yapmış. Rosicky o Mozart etiketini versin artık, zaten oynamıyor.
  • Lyon yetimi bulunca acımadı. Toulouse hakikaten çekilecek dert değil ya. Korkunç bir şey. Arribage’nin yapmaya çalıştığını, özellikle de bu sezon pek anlamış değilim ama önde Ben Yedder-Braithwaite, arkada da Trejo’yla bari bir iki pozisyona girin be. Lyon’a döneyim. Çok kritik noktadalar, zira Şampiyonlar Ligi’nden elenebilirler, ligde zaten 10 puan gerideler. Evet belki bir şeyler kazanmayı hedeflemek için hala erken ama, gelecek sezon ellerinde Fekir, Tolisso, Lacazette falan kalmayabilir, o zaman da yeniden başlamak zorunda kalabilirler. Fournier’nin bir şeyler başarmak için bu sezon en önemli şansı, sonrasına işler pek böyle kalmayabilir. Bu arada Sergi Darder ne temiz oturdu o orta sahaya ya. İçeride son 4 lig maçında da gol yemediler. 2011’den beri ilk.
  • Hafta içinde Europa Lig olmasına rağmen bayağı keyifli geçen maçta Braga’ya 3-2 kaybetmişti Marsilya. 2-0’dan 89’da 2-2’ye getirip 90+’da yenildiler.  Takımın bi bahtsız bedevilik durumu var şimdi, hakkını vereyim. Ancak her sonuca bu kadar açık oynuyor olabilmek de Michel’le alakalı bence. Michel’e bu kadar geçiriyorum ama bir şeyi iyi oturtmuş, adamlar orta sahaya düşen bütün ikinci topları topladılar valla. Zaten ilk gol de böyle geldi. Yalnız Alessandrini’nin bir golü var…  O ne sol ayak be kardeşim. Herve Renard’a da helal olsun, her seferinde bizi heyecanlandırmayı başarıp sıvayıp kaçıyor. Boufal’i o takımdan kurtarsın biri.
  • Monaco 2014-15 sezonunu yaşamış bu hafta sonu. 11’de Silva’yla öne geçip, komple yaslanıp Dirar’la birkaç güzel kontra bulmuşlar, sonra Subaşiç iki tane net çıkarmış falan… Jardim 90 dakikalık dejavu yaşamış. Bunun toparlanma emaresi olup olmadığından emin değilim, zira kağıt üstünde ligin en zayıf takımlarından birine karşı yaptılar. “Reims’ın orada ne işi var”  adlı oyunumuz da yavaş yavaş bitiyor, hakları olan düşme hattına geliyorlar. Ancak o kadar kötü takımlar var ki, bu sene o hocayla düşmezler bence.
  • Ya Nice sen n’apıyorsun birader? Senden daha fazla çekilen, topu bırakamadığın takım bulunca böyle kitlenecek miydi Claude Puel? Ligde galibiyeti olmayan iki takımdan birine 4 maç üst üste galibiyet serisiyle gidip adamlara tarihlerindeki ilk Ligue 1 galibiyetini verdiler. Buna çok sevindim bir yandan çünkü Valenciennes’imizin evladı Gregory Pujol açmış perdeyi. Ajaccio’da çok veteran var ve kalanların da kalitesi çok parlak değil. İç sahada çok ekstra puanlar almaları lazım, bu onlardan biriydi mesela. Kısmet.
  • Ya şu Bordeaux’yu lütfen çekin gözümün önünden.
  • Haftanın en acayip skorlarından birine Nantes imza attı. Caen kendisinden daha fazla kontraya muhtaç takım bulunca feci bocaladı. Çok kaçırdı Caen, ki Riou’nun iyi maç çıkardığı açık, yine de Caen’in klasik akışkanlığı yoktu bu maçta. Bu arada Andy Delort’u ilk defa 90 dakika izledim ve yanılmamışım, gözyaşı dövmesi yaptıranlar büyük ölçüde hıyar oluyor. Üstünüze alınmayın, ona diyorum. Nice atağın içine etti.
  • Montpellier gol atıp maç falan kazanıyor ha. İyi de bu Ryad Boudebouz hep düşmemeye oynayan takımlarda mı oynayacak? Kimse alıp Avrupa’ya oynatmayacak mı bu adamı? Sochaux’da harikaydı, düştüler, Bastia’ya geldi, harika sezon geçirdi, Bastia ucuz kurtuldu, şimdi Montpellier’ye geldi, orada da son ikiye girmemeye oynuyor. Belki kendisi lanetlidir gerçi.
  • Breton derbisinde Rennes’in maç kazanamama serisi 6’ya çıktı. En son 2013 sonu, 2014 başında 10 maçları vardı, şimdi orayı zorluyorlar. Lige bu kadar iyi başlamışken takımın kimyasını bozmak nelere mal oluyor bakın da görün. Geçen sezon 6-7 tane maçını anlattım Rennes’in, her hafta da özetini. Her maç yaptıkları şey şuydu: Armand topu alır, Doucoure ve Fernandes savunmasına yaklaşıp boşluk yaratır, Arman Ntep’e uzun yollar, Toivonen ve Doucoure yaya gelir, oradan pozisyon çıkar. E üçlü savunma döndün, bu organizasyonu yapamıyorsun, Armand ve Danze’yi kestin, takımın kaptanları kenara düştü. Bu ne şimdi Montanier ya?
  • Haftaya evinizi arabanızı satıp Monaco-Angers’e 1.5 gol altı şeyapabilirsiniz. Evim arabam olsa kesin yapardım yani.

Ekim 23, 2015

Sonsuz Işık

pele-feat

23 Ekim 1940’ta güneş Brezilya’yı bir başka ısıtıyordu. Tres Coraçoes’te doğan bir çocuk, başta ülkeyi sonradan dünyayı sarsıyordu.

Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olarak kabul edilen Pele, bundan tam 75 yıl önce dünyaya gelmişti. Çok fakir bir köyde doğmuş, tüm yeryüzünü fethetmişti. Nijerya, iç savaşı bile durdurmuştu onu görebilmek için. Ne de olsa sonra yine çarpışılabilirdi ancak Pele, Lagos’a hiçbir zaman gelmezdi!

Siyah İnci’nin doğumgününde malum konuya girmemeli; yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan dememeli, Maradona’yı zikretmemeli. Yoksa bana futbolu sevdiren rahmetli babam, Sambacı’ya tapardı. Bu satırların yazarı ise Tangocu’ya aşık ya neyse…

Bin gol barajını yıkan adama dair yazılabilecek tonlarca şey varken, pası ona uzatalım; bugün yazılmasının esbab-ı mucibesini sorgulayalım.

Benim dünyaya gelmemden kısa zaman önce, Tres Coraçoes’e başka bir şey gelmişti: Elektrik. Bunu kutlamak isteyen babam, Edison’dan hareketle bana Edson adını vermişti. Doğum belgemde adım bugün bile Edison olarak duruyor. Benim adım Edson ve bunu defalarca açıklamak zorunda kaldım. Bu yetmezmiş gibi doğum belgemde doğduğum günü de yanlış yazmışlar: 21 Ekim. Bunun nasıl olduğunu bilmiyorum fakat bu yanlış da bugün duruyor.

Anlaşılan başka bir ülkedeki savaşı durdursa da kendi ülkesindeki bürokrasiyle savaşını kaybetmişti büyük usta. Kim bilir belki de üç Dünya Kupası kazanmış, yeryüzünün en iyisi olarak anılmış bir adam, insan olduğunu da böyle hatırlamıştı.

Ekim 19, 2015

Ligue 1 Notları #10

df63354b66c5e1c8b1d26ecd8eff2

  • PSG taraftarından biri zamanı geri alıp Laurent Blanc’a sezon öncesi “Abi 10. hafta Lyon’a 10, Monaco’ya 12 ve Marsilya’ya 17 puan fark atmış olacaksın, peşinde de Angers ve Caen olacak, ne dersin” dese, Blanc “hadi lan, öyle şey mi olur” derdi. Şimdi hep beraber söyleyelim o zaman “HADİ LAN, BÖYLE ŞEY Mİ OLUR.” Geçen senenin en güzel üç maçından biri çıkmıştı Cesari Furiani’de. Bastia’nın 2-0’dan 4-2’ye çevirdiği, Palmieri’nin yılın golünü attığı maç. Bu sefer mucizeye ihtiyaç duyan aslında tüm Fransa’ydı, çünkü PSG galibiyeti hakikaten ligin bitmesi demekti. PSG’de oynamaya başladıklarından beri (2013) Cavani’nin Zlatan’a yaptığı ilk asistle açıldı perde, sonra Zlatan PSG kariyerinde yarattığı 150. golü attı. 138 maç, 112 gol, 38 asist. Sapkınlık. PSG şampiyon artık, şimdi hünerlerini Şampiyonlar Ligi’nde görelim Blanc.
  • “PSG’ye nasıl daha fazla yarar sağlayabiliriz” adlı maçta Monaco öne geçmesine rağmen Lyon’la 1-1 kaldı. Maçın ilk yarısında gol olmasına ihtimal vermek mümkün değilken, geçen sezon bence Avrupa’nın en iyi üç kaleci performansından birini çıkaran Anthony Lopes’in korkunç şekilde boşa çıkmasıyla 1-0’ı bulmuş Monaco. Bulmuş diyorum, özetten izledim çünkü, içim kaldırmadı. Benim anlamadığım şey, bir takımın oyunculara göre oturttuğu sistemdeki kilit oyuncular giderse, o sistem işlemez hale gelebilir. Be Jardim, geçen sene ceza sahasına kapanıyordun, Abdennour, Kurzawa, Kondogbia, Toulalan falan “This… is… SPARTA!” diye oynuyordu. E şimdi bu adamlardan üçü yok, neden hala aynı şeyi yapmaya çalışıyorsun, ben hakikaten anlayamıyorum. Bunu derhal istatistikle destekliyorum, geçen sezon 38 maçta 26 gol yiyen takım, 10 maçta 15 yedi daha şimdiden. Teşekkürler.
  • Marsilya maçından sonra Matuidi “Marsilya bulunduğu yeri hak etmiyor” demişti. Yok birader, bayağı bayağı haklı bi yerdeler. Geçen sezonun ikinci yarısında Bielsa’nın kadrosunun yaşadığı çözülme devam ediyor hala. İçeride, Velodrome gibi bir atmosferde öne geçen takım oyunu asla tutamıyor. O çözülme Ocak’tan sonra başlamıştı, herkes N’Koulou’nun Afrika Uluslar Kupası’na gitmesine bağlamıştı. Peki Şubat’tan beri Velodrome’da 13 lig maçının sadece 4 tanesini kazanmaya ve 20 gol yemeye ne diyoruz? Bielsa’ya göre elinde daha iyi kadro var Michel, ve iki milli aralı 9 hafta geride kaldı. Artık bi şeyler çıkarman lazım. Bu arada Batshuayi son Marsilya golünde 7 gol 1 asist. Premier Lig geliyor. Lorient’ın gizli kahramanı Le Goff da yine iş başındaydı. Bayağı net şekilde Raphael Guerreiro kariyerini – en azından geçen seneki o parlamasını – bu adama borçlu. Sol bekte o kadar temiz oynuyor ki önündeki oyuncunun hiçbir şeyi düşünmesine gerek kalmıyor. Ayrıca Sylvain Ripoll adamdır.
  • Ama Claude Puel daha da adamdır. 2009’dan sonra ilk kez 4 maç üst üste kazandılar. Geçen sezonun son bölümünde, takımın Avrupa Kupası’na da, düşme hattına da gidemeyeceği anlaşılınca denemeye başladığı Vincent Koziello şu an yaratık oldu. 4-0 kazandıkları Rennes maçında Fransızlar Puel  85. dakikada alkışlatmak için kenara alınca Koziello için “yarın okulu var, ondan aldı oyundan” diye dalga geçti, öyle küçük gösteriyor adam. 19 yaşında, arkasında Nampalys Mendy, yanında Portekiz’den gelen Jean Michael Seri var. Bu üçlünün boy ortlaması 1.66 ama zamanında Redbull kazanına düştükleri için havada yürüyerek kafa topu alıyorlar, o yüzden sıkıntı çıkmıyor. Ben Arfa gerçekten inanılmaz halde. Alev aldı. Puel önüne dünyanın en yararlı adamlarından biri Germain’i koydu, arkasında zaten üç tane roket var, rahat rahat birebir oynuyor, kaptırıyor, bücürler geri kazanıp yine ona atıyorlar falan… Hayatının en keyifli dönemini geçiriyordur kesin. Zaten Nice’te yaşıyor, bi zahmet. Avrupa’da Bayern’den sonra en fazla gol atan takım Nice. Where is your Barcelona now? Phillip Montanier’ye de helal olsun. Sezon başında geçen sezon yaldır yaldır işleyen savunma sistemini değiştirdi yol ortasında. Hakikaten anlamak mümkün değil.
  • Angers bu sefer geriye düşüp kazandı Toulouse deplasmanında. Toulouse’u anlatmak için bir kelime bulmak gerekirse, sanırm köfte diyeceğim. Ama tatsız köfte. Hani büyük iştahla köfte var diye oturursun da o köfte hem kıvamsız hem tatsız çıkar… Soğanı büyük büyük bırakmıştır yapan, tadı ikinci el plastiğe benzer, sırf yemek için ketçaba abanırsın. Hah işte o Toulouse. Fransız Stoke City hala lig ikincisi bu arada. Hayır heriflerin fikstürü de tam sevecekleri gibi gidiyor. Haftaya içeride hızlı ama kalitesiz Guingamp var, sonra muhtemelen asla gol olmayacak maçta Monaco deplasmanı falan. İşler iyi. Şimdiden düşmemeyi garantilediler. İşleri büyütüp tatlıcı açmaya kalkarlar mı sezon ortasında, göreceğiz.
  • Bordeaux Montpellier’yi yenemedi. İlk yarıyı izledim. Devre bitince gözlerime uçlu kalem sokmak istedim. Söyleyeceklerim bu kadar.
  • Aaa Christophe Galtier’nin eline gol atabilen forvet düştü. 7 maç 3 gol 1 asist Robert Beriç’ten ki, adam son gün geldi. Daha oturacaktır mutlaka. Valentine Eysseric’in maestroluğu ne kadar daha devam eder bilemiyorum ama şimdilik gidiyorlar. Projesine çok fazla para gerekmeyen Galtier şu fırsatı değerlendirip Şampiyonlar Ligi’ne kalısa – ki kalamazsa eşektir, ağır konuşuyorum – çok değişik bir seviyeye çıkabilir St. Etienne. Tabi Derby du Rhone’de kim üstte bitirecek, bi de o var.
  • Gerek Nantes’ın 3 gol atıp Troyes’u yenmesine, gerek Kolbeinn Sigthorsson’un “Bu Sigthorsson çok acayip potansiyel” noktasından 2-3 senede Nantes’ta 66. dakikada oyuna dahil olmaya düşmesine kadar birçok şeye şaşırdım. Tam ifade edememiş olabilirim.
  • Caen’de underrated 10 numaraların şahı Feret’nin golüyle kazandılar, Nantes-Bastia-Guingamp üçlüsünden 7 puan çıkarabilirlerse net şekilde Avrupa adayı olacaklar. Yani bu kadar da iyi gitmemeleri lazım, ben de anlamıyorum. İyi takım falan ama…
  • Haftaya Nice lig sonuncusu Ajaccio’ya gidiyor. Acil Şifalar.

Ekim 17, 2015

ayna, 2015

 

ayna_jnst

yağlıboya – janset evcimen

gelecekte bugünler kapını çalacak

önce hoş-beş edip sonra sana soracak:

— nerdeydin, ne yapıyordun?

cevap içinde olacak