Skip to content

NBA Power Rankings – II

Murat Can Ege'nin aylık güncellediği güç dengeleri tablosunda bu ay zirvede değişiklik var.

Belgrad topraklarında Pasifik Saati’ne göre yaşayan bir Türk var. San Antonio Spurs evrenselliğinin kıyısında hazırladığı güç dengesi tablosunu güncellemek için her ayın sonuna doğru, bahis notları ve fantezi basketbol tüyolarıyla dolu masasına oturuyor. Sıralamayı netleştirmek için karaladığı onlarca kağıt var muhtemelen; ama nihai karar aşağıda gördüğünüz şekilde. NBA sezonunda ikinci ayın sonuna yaklaşmışken Portland Trail Blazers sonunda onu da ikna etmiş gibi.

#1 Portland Trail Blazers (23-5)

Ligin en yüzdeli ve en fazla sayıda üçlük sokan takımı, Blazers. %41.1 isabetle, maç başına 10.2 adet üçlük isabeti buluyorlar. Aynı zamanda en yüzdeli faul atışı sokan takımlardan biri olduklarını da göz önüne aldığınızda, 100 pozisyon başına açık ara en fazla skor yapan takımın da Blazers olması hiç şaşırtıcı değil. Garip olan ve insanlara hâlâ kendileri hakkında burun kıvırma şansını veren şey ise, Pacers, Heat, Spurs ve Thunder gibi şimdilik ligin tepesini oluşturacağını düşündüğümüz takımlar, ligin en verimli altı defansından dördüne sahiplerken; Blazers 100 pozisyon başına yediği 104.3 sayıyla, bu kategoride sondan dokuzuncu sırada. Peki vasatın altında bir savunma takımı olmalarına rağmen, nasıl bu kadar kazanıyorlar?

Blazers’ın bu sezon oynadığı 15 maçta, son 5 dakikaya, takımlar arasında 5 ya da daha az bir sayı farkıyla girildi. Bu maçların 12’sini kazanan Blazers, bu şartları sağlayan 5’er dakikalık sekanslar başına, rakiplerinden 3.2 daha fazla sayı bularak, bu alanda ligin en iyisi oldu, şu ana kadar. Ya da mesela, son 2 dakikasına, 3 ya da daha az sayı farkıyla girdikleri 10 maçın, 9’unu kazandılar. Çekirgenin kaç kere sıçrayacağıyla ilgili çeşitli rivayetler var; ancak bu rivayetleri ortaya atanların, saçmaladıkları onca lafları da var. Lillard ile ilgili de ayrı bir yazı yazmak gerekir, bu sayı hengamesine meze edilecek bir adam değil.

#2 Oklahoma City Thunder (22-5)

Bir iki sıra düşmelerini beklerken, listenin tepelerine kadar çıktılar. Çok zor bir fikstürleri yoktu; ancak geride kalan bir aylık süreçte, tek kaybettikleri maçın Portland deplasmanı olduğunu not edip, avuç içlerim kızarıncaya kadar alkışlıyorum, Brooks’un talebelerini. Gelişmiş istatistik sitelerinde, Durant’i ilk sırada çıkartacak filtreleme kombinasyonları bulmaya çalıştım, beceremedim, basitçe son bir aydaki istatistiklerini paylaşayım: %52.5 yüzdeyle, 28.8 sayı, 9.2 ribaunt, 4.6 asist, 1.8 top çalma, 1.5 blok. Reggie Jackson’a son 10 maçın 6’sında, 25 dakikadan fazla süre veren, yine aynı 10 maçın 7’sinde, Jeremy Lamb’e de 20 dakikadan fazla süre veren Koç Brooks’u da tebrik ediyorum. Yerdiğim gibi övmesini de bilirim.

#3 Indiana Pacers (22-5)

15’ten fazla maç oynamış, maç başına 25 dakikadan fazla süre alan oyuncular şeklinde bir filtre oluşturdum. Bunları net verimlerine1 göre sıraladım. Bu filtreye uyan 146 oyuncunun, ilk 3’ü Hibbert, West ve George. George Hill beşinci sırada ve hatta, özellikle ilk yarılarda bench oyuncularıyla daha fazla yanyana oynayan Stephenson ise ondördüncü sırada. Başka ve daha basitçe bir deyişle, ilk beş oyuncularına, Pacers’tan daha bağımlı bir takım yok ligde. Granger’ın dönüşü, belli bir süreden sonra bir nebze de olsa rahatlatabilir, Koç Vogel’ı. Ancak Watson ve Mahinmi’nin de silkinip kendilerine gelmesi lazım. Pacers’ın çok eleştirilen bench’i geçen sezon 100 maçta, maç başına ortalama 24.1 sayı üretirken; bu sezon, hem de ufak bir farkla da olsa, daha fazla süre verilmesine rağmen, maç başına 23.8 sayı üretebiliyor.

Bir adem, işler kızıştığında, rotasyonlar daralıp, asıl adamlar daha fazla süre almaya başladığında, bu durum o kadar da önemli olmaz diyebilir. Bir diğeri, daha sezonun ilk iki ayı bitti, akacak çok su, geçilecek çok köprü var, teker bir yerde patlar diyebilir. Ya da Granger’ın dönüşü, ikinci ünitenin kalitesini arttırır, şu ana kadar sürünen bazı adamlar biraz daha rahatlar ve zamanla bekleneni yapmaya başlayabilirler. Bekleyip göreceğiz.

#4 San Antonio Spurs (21-6)

İki sezon üstüste her şeyin aynı kalmasını beklemek mantıksız, Belinelli’nin katılımı ve Green ile Leonard’ın vasat sezon başlangıçlarını da not etmek gerekiyor. Ancak, geçen sezonki playoff’ların vatana edilen kutsal hizmet dolayısıyla kaçırdığım ilk iki turundan sonrasını gözümün önüne getirdiğimde, Parker-Green-Leonard-Duncan-Splitter gibi bir beş hatırlıyorum. Ginobili’yi de hesaba katabilirsiniz, Spurs basketbolu hiçbir zaman kişilerin isimlerine indirgenebilecek bir basketbol değil diyebilirsiniz; ancak bu beş oyuncunun ismini ortaya atarken hedeften çok da şaşmadım diye düşünüyorum. Bu beş adamı aynı anda sadece 133 dakika kullandı, şu ana kadar Popovich. Beşi de en az 22 maçta oynadığı için, bütün bilimsel değerlere ters olsa da, maç başına 6 dakika civarı bir ortalamaya ulaşıyorum. Pop’un en güçlü kadro kombinasyonlarını playoff’a kadar rakiplerine mümkün olduğunca göstermemeye çalıştığı ortada. Rotasyonda daha önde olması gereken Baynes paspas takımlara karşı daha fazla süre alırken, playoff zamanı havlu sallarken göreceğimizi tahmin ettiğim Ayres muhtemel sezon sonu rakiplerine karşı çok daha fazla süre alıyor.

Pop hocayla münakaşaya girecek değilim; ancak bazen fantazi basketbol hastalarıyla, gelişmiş istatistik manyaklarıyla dalga geçiyor gibi de hissetmiyor değilim. Tabii ki NBA’in en ciddi organizasyonunun, kırk yıllık koçunun, kafasına göre oyuncu dinlendirmediğini biliyorum; ancak arada bir de, video koordinatörünün asistanına falan, sosyal medyaya gir, bu hafta hangi adamlarımızın en çok alındığını, benimle ilgili en komik yorumları bul gibi talimatlar verip, viskisini yudumlarken keh keh gevrediğini de düşünüyorum. Velhasıl, Popovich umursasa, bu listenin tepesinde de olurlardı…

#5 Miami Heat (20-6)

Heat’in; 18 Aralık’ta Pacers’ı yendiği maçı, Allen-Wade-Lebron-Bosh-Birdman gibi değişik bir beşle kapattığını farkedenler olmuştur. Bu beşi, bu sezon sadece 3 maçta, sadece 7 dakika kullandı Spoelstra. Birkaç saniyesi dışında, bu sürenin hepsi Pacers’a karşı oynanan iki maçta vuku buldu. Hemen yukarıda göstermeyen Popovich’ten bahsettikten sonra, alenen gösteren Spoelstra’yla karşılaşıyor olmanızın tesadüf olduğunu düşünmeyeceksiniz diye umuyorum. Henüz konuşmak için erken olsa da, konferans öyle bir halde ki konferans finalinin adı “neredeyse” belli ve Spoelstra’nın da, kulağa garip de geliyor olsa, bir şeyler düşündüğünü ve bunu denediğini de görmek hoş.

Hoş olmayan, aynı maçta bir molada, Lebron’un Chalmers’ın üzerine yürümesiydi. Chalmers’ın ne biçim bir adam olduğunun farkındayım; ancak her şeye rağmen bu takımın dördüncü en iyi oyuncusu. Bir sonraki molada özür dileyip, o noktadan sonra maçı, ağzından salya akıtma efektiyle domine edince Lebron, unutuldu o can sıkıcı görüntü. Ancak, ilk ayki yazıda dikkat çekmeye çalıştığım, takım kimyasıyla ilgili endişelerimle bağdaştırılabilir mi bahsettiğim görüntüler, yoksa Chalmers’ın, Chalmers olmasıyla alakalı bir durum muydu, bunu da bekleyip göreceğiz.

#6 Los Angeles Clippers (20-9)

Batı konferansı dördüncüsü Clippers’ın, ligin başından beri okeye dönen doğu konferansı takımlarına karşı oynadığı maçlardaki derecesini biliyor musunuz? 6-6. Üstelik bu 12 maçın, yalnızca 4 tanesi, kaybettiğinden çok kazanan takımlara karşı geldi ki, onlardan üç adet var yalnızca, karşı yakada. Daha güçlü olduğu konusunda kimsenin şüphesi bulunmayan, batı takımlarına karşı dereceleri 14-3, üstelik Thunder, Rockets ve T’Wolves gibi deplasmanları içeren bir 14-3’ten bahsediyorum. Yetmediyse, Barnes’ın şu ana kadar bir etkisi olmadığını, Redick’ten2 ise aşağı yukarı bir aydır yararlanamadıklarını da not edeyim.

Yeni bir koçla sezona başlayan, zamanın ilaç olacağını düşündüğüm Clippers, tökezlemelerini beklediğim süreci şık bir şekilde atlatıyor gibi gözüküyor. Üstelik, koçları Rivers’ın yıllarca ekmeğini yediği konferansın itibarını düşünür şekilde hareket etmeseler, birkaç basamak daha yukarıda bitirebilirlerdi, ikinci ayı.

#7 Houston Rockets (18-10)

Google’da “pick and roll stats” anahtar sözcükleriyle bir arama yaptım, çıkan ilk dört sonuçtan üçü, yazdan kalma makalelerdendi. Lin ve Harden ile Howard’ın nasıl ikili oyunlar oynayabileceği, bunun ne kadar korkutucu olduğuna dair makaleler çıktı karşıma. Bu anahtar sözcüklere, “Rockets”, “Howard”, “Lin” gibi kelimeler ekleseydim, ne ile karşılaşacaktım, az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. Geçen sezon pick ’n roll oyunlarından, oyun başına 0.92 sayı çıkartarak, bu alanda ligin en iyi üçüncü istatistiğine sahip Rockets, bu sezon ligin en az pick ’n roll oynayan takımı da, aynı zamanda.3

Böyle bakınca, bir şeyler ters gidiyor gibi hissetmeniz normal; ancak Rockets’ın üçüncü en verimli hücum istatistiklerine sahip olduğunu da belirtip, koç ekibinin hakkını da teslim etmem gerekiyor. Herkesin beklediği ve kulağa en mantıklı gelen şeyi uygulamıyorlar şimdilik ve işler de iyi gidiyor. Belki de Popovich’in oyuncularının dakikalarıyla yaptığına benzer bir şeyin peşinde McHale; takımının en güçlü yanını göstermeden playoff’a girmeyi düşünüyor. Ya da oturup baktı ve bütün basketbol uzmanlarının göremediğini gördü. Hiç de kolay olmayan bir fikstürden bu dereceyle çıkan, üstelik hali hazırda, ligin en önemli takas malzemelerinden4 belki de birincisine sahip olan Rockets’ın koçunu, sırf yeterince PnR oynatmıyor diye eleştirmeyi bir kenara bırakıyorum, uzun lafın kısası.

#8 Phoenix Suns (16-10)

Doğal süreç içerisinde aşağıya doğru gidecek, taraftarı olmaktan gururlanacağım bir takımdı, Suns. Sanki biraz da abartmaya başladılar gibi. En eksik yerleri gibi gözüken kısa forvet pozisyonu için, iki tane olağanüstü oyuncunun geldiği iddia edilen bir draft’ı, playoff ilk turunda elenmek ya da sonuna kadar kovalayıp, playoff’u ucundan kaçırmak gibi bir sezon sonu için heba edecek gibi gözüküyorlar. Aşağıya gideceklerine, yukarıya çıkıyorlar. Deplasmanda Rockets’ı, 21 sayı geriden gelip Nuggets’ı yeniyorlar, üstelik oynadıkları 26 maçın yalnızca 5 tanesi doğu takımlarına karşıydı ve bunlardan biri de Miami deplasmanıydı. Hali hazırda 10 galibiyet fark attıkları iki tane takım var, dolayısıyla tren belki de çoktan kaçmış olabilir. Kariyerlerini kurtarmak ya da kendilerini kanıtlamak isteyen adamlara, doğru ve basit bir basketbol oynatıp, taş gibi bir takım yaratan Koç Hornacek, taraflı tarafsız herkesin saygısını kazansa da, Suns gibi küçük market takımlarının ayağına kırk yılda bir gelen fırsatlardan birini de çöpe atmış gibi gözüküyor.

#9 Dallas Mavericks (15-12)

Yerlerinden başka değişen pek bir şey yok Mavs ile ilgili, üst üste Pelicans ve Blazers’ı deplasmanda yenmeleri, beklentilerimin haricinde olsa da, onlar dışında sürpriz olarak gösterildikleri bütün maçları kaybettiler. Ki Pelicans’ın bahsi geçen maçtan iki gün önce Davis’i kaybedip, üç uzatmalı bir maçla bitirdiği back-to-back serisinden çıktığını da belirteyim. Acı verici olsa da, kadronun en yetenekli pivotu Brandan Wright sakatlıktan döndü, ligin en az ribaunt alan takımlarından birine, az da olsa yardımı dokunacaktır. Pis bir fikstür var önlerinde, önümüzdeki 30-35 günlük süreçte alacakları sonuçlar, sezonu nerelerde tamamlayacaklarına dair bir fikir verecektir.

#10  Atlanta Hawks (15-12)

Basketlerinin %66.4’ünü asist üzerinden bulan ve bu alanda açık ara lig lideri olan, yaptıkları asist başına en az topu kaybeden ve 100 pozisyon başına en fazla asisti yapan takım, Hawks. Batı takımlarına karşı oynadıkları 12 maçın 7’si deplasmanda olmasına rağmen, bunlardan 6’sını kazandılar ve üçüncü seri başı olarak playoff’a girmelerini tehdit edecek bir takım da gözükmüyor. Koç Budenholzer’in de başarılı bir sınav verdiğini söyleyebiliriz, tablo güllük gülistanlık gözüküyor; ancak ne yazık ki playoff ikinci turundan ötesini görmelerinin, bu garip sezonun en büyük sürprizi olarak gösterilmemesi için, Lebron ya da George’a bir şeyler olması gerekiyor. Çok esnek bir bordroya sahip değiller; ancak Brook Lopez’i kaybeden ve hali hazırda yeterince maç kaybetmiş Nets’in draft sırasına konmak gibi bir şansları mevcut.5 Bu sezon, heyecanlanmak için erken, her ne kadar heyecan verici şeyler yaşanıyorsa da; ancak büyük hayaller kurmaya da doğru bir draft ve bir-iki nokta atışı veteran eklemesi uzaklıktalar.

#11 Golden State Warriors (15-13)

Onbirinci en verimli hücum istatistiklerine sahipler, altıncı en verimli defans istatistiklerine sahipler. Çok kolay bir fikstürleri yoktu; ancak 28 maçın sadece 4’ünü doğu takımlarına karşı oynamış olmak, derecelerini tek başına açıklamaya yetmez. Açıklama bulmak için çırpınırken, bir günah keçisi seçtim kendime, David Lee. 100 pozisyon başına 99.3 sayı yiyen Warriors, Lee’nin sahada olduğu 100 pozisyon başına 102.1 sayı yedi. Buna karşın, kulağa hoş gelen, Curry-Klay-Iggy-Draymond-Bogut ve Curry-Klay-Iggy-Barnes-Bogut beşlerini sadece 8’er dakika kullandı koç Jackson. Bahsi geçen oyunculardan maç kaçıranlar olduğunun farkındayım; ancak 8’er dakikadan daha fazla denenmiş olmalarını da beklerdim. Defansın problem teşkil edebileceği düşünebilirsiniz; ancak ne Barnes’ın ne de Draymond’un, Lee’yi aratacak bir savunma yapacaklarını düşünmüyorum. Felaket kontratını üstlenecek bir takım çıkacağını sanmamakla beraber, Curry’nin yanına ya da arkasına, kendi şutunu yaratabilen, yaratıcı bir kısa eklemesini yapabilmelerinin de başka bir yolunu göremiyorum.

Playoff’ta karşılarına çıkacak muhtemel takımlardan sadece Thunder ve Mavericks’i içeride yenerken, bu kalibredeki diğer bütün maçlarını kaybettiler, işler kızıştığında Curry’nin yaratıcılığı ve elinin sıcaklığından başka sığındıkları bir şey olmuyor, Bogut ve Iggy gibi pozisyonlarına göre iki çok iyi pasör ve yaratıcıya sahip olmalarına rağmen, hücumların büyük bir kısmı, onlar sahada yokmuşçasına oynanıyor. Asıl günah keçim Lee değil de koç Jackson’mış gibi hissediyorum. Bir romantik komedi yazmıştım Warriors’la ilgili; ancak günler ilerledikçe gerilim-korkuya dönüyor senaryom.

#12 Denver Nuggets (14-12)

Aklınıza gelebilecek aşağı yukarı her istatistikte ligin ortalarındalar, konferans rakiplerine karşı dereceleri 7-10 ve oynadıkları 26 maçın 9’u doğu takımlarına karşıydı. Kısacası, kadrolarındaki iki ucu keskin bıçak sayısına bakarak ulaşılabilinecek, istikrarsız bir takım oldukları ve kadronun kalitesine bakarak ulaşılabilinecek, hiçbir zaman paspas olmayacakları gibi iki varsayımı da doğrular nitelikte devam ediyorlar sezonlarına. Gallinari’nin dönüşü, Nuggets’ı ne kadar iyi bir takım yapacak, kestirmek zor. Ne zaman döneceğini bile kestirmek zor, mevcut maaş bordroları ve kadrolarıyla, orta sıra takımı olmaktan bir süre kurtulamayacaklar. NBA’de gelebileceğiniz en acı nokta, orta sıra takımı olmak ve ne yazık ki Nuggets mevcut haliyle, bu durumun sözlük tanımı konumunda.

#13 Minnesota Timberwolves (13-15)

Kuçuların oynadığı maçların 13’ünün, son 3 dakikasına, 3 ya da daha az sayı farkıyla girildi. Bu 13 maçın, sadece 4’ünü kazanabildiler. Bu kıstaslara uyan maçları kazanma yüzdesi, Kings’ten sonraki en kötü batı takımı, T’Wolves. İçinden çıkılmaz bir hal alacağı ortada olan playoff yarışı düşünüldüğünde, kulağa hiç de hoş gelmeyen şeyler bunlar. Yetmediyse, oynadıkları 28 maçın 12’si doğu takımlarına karşıydı. Doğu takımlarıyla en çok maç yapan, batı takımı konumundalar ve konferanslarının, kazandığından fazlasını kaybeden altı takımından birisi durumundalar. Ocak’ın 21’ine kadar içeride Thunder ve dışarıda Spurs dışında oldukça kolay bir fikstürleri var, bu süreçten tuluma yakın bir şey çıkartamazlarsa, playoff dışı bile kalmaları çok da sürpriz olmayacaktır.

#14 Los Angeles Lakers (13-14)

Kobe’nin sakatlığından sonra, lig sıralamasındaki yerlerinden biraz daha aşağıda yer almaları gerektiğini iddia edebilirsiniz, eninde sonunda bu yazının konsepti, güçleri sıralamak üzerine. Ancak, sakatlıktan döndükten sonra oynadığı 6 maçta, bildiğimiz halinden eser gösteremeyen Kobe’siz oynamaya alıştılar ve mevcut kadro, oyun stili, beklentiler kombinasyonuyla, Kobe’ye çok da ihtiyaç duymayacak bir takım, Lakers. Öte yandan, mevcut sakatlıklar dolayısıyla, takımdaki tek gerçek oyun kurucu Kendall Marshall ve kısa bir süre daha bu durum böyle gidecek. Ancak, bütün bu sakatlıkların Lakers taraftarlarını üzdüğünü pek zannetmiyorum, önümüzdeki iki sezon boyunca ciddi kadro mühendisliği gerekecek ve bu sürece, tarihin en derinlerinden biri olduğu iddia edilen bir sınıftan bir lotarya seçimiyle başlamaktan daha iyi bir şey olmayabilir.

#15 Washington Wizards (12-13)

Nene’siz çıktıkları 6 maçın 5’ini kaybettiler. Biraz daha afili bir şey duymak isterseniz, 100 pozisyon başına 102.7 sayı yerlerken, Nene’nin olmadığı her 100 pozisyon başına 107.7 sayı yediler. Sakatlık açısından bu kadar sabıkalı bir adama bu kadar bağımlı olmak hoş değil. Uğruna birinci tur seçim hakkından feragat ettikleri Gortat, hücumdaki rolünü beğenmediği için çıkıntılık yapmaya başladı. Üstelik, Seraphin ile Booker tatmin edici süre aldıkları hiçbir maçta hayal kırıklığına uğratmadı. Konferansın hali ortadayken ve tek dert playoff’a girmek gibi gözükürken, bu iki adamdan alınacak kümülatif katkı ve draft’ta bir ilk tur seçimine sahip olmak mı, yoksa Gortat’ı hücumların %17.5’unda kullanıp, 13 sayı 9 ribauntluk bir katkı almak mı daha mantıklı? Öte yandan da konferans öyle bir durumda ki, ilk turda saha avantajına sahip olabilirler, Wall-Beal tandeminine playoff’ta en az sekiz maçlık kilometre yaptırabilirler ve Gortat’ın da 7 küsür milyonluk kontratına elveda diyebilirler. Bardağın ne tarafına baktığınızla alakalı gibi gelse de kulağa, bardağın ağzına kadar dolu ya da bomboş olma ihtimali de mevcut.

#16 New Orleans Pelicans (11-14)

Pelikanlar için karar vermiş olacağımı tahmin ediyordum; ancak geride kalan ayın büyük bir bölümünü Davis’siz oynamak zorunda kaldılar. Sezona da Anderson’sız başlamışlardı. Anderson’un dönüşünden sonra, Tyreke’in performansındaki değişimi farketmişsinizdir, her ne kadar bir takımın kaderini bir-iki isme dayandırmak sağlıklı olmasa da, takımın en kritik adamları olmadan çok sayıda maç yaptılar. Dolayısıyla istatistikler aleminde boğulup, bir şeyler çıkartmaya çalışmak da istemiyorum. Önümüzdeki ayda 5 tane back-to-back, 6 günde 4 deplasman, Houston, Indiana, Miami, Dallas, Memphis deplasmanları gibi şeyler içeren pis bir fikstürleri var. İçimden bir ses, bir dahaki yazıda yeni bir koçtan bahsedeceksin diyor.

#17 Detroit Pistons (13-16)

İlk aydan bu yana farkeden şeyler; rakiplerine daha kötü yüzdeyle şut attırıyorlar, daha fazla top kaybına sebebiyet veriyorlar ve hem Indiana’yı hem de Miami’yi deplasmanda yendiler. Bir anda tablo tersine mi döndü? Pek sayılmaz. Smith-Monroe-Drummond üçlüsünün aynı anda sahada oldukları her 100 pozisyon başına 111.9 sayı yiyorlar,6 aynı 100 pozisyon başına net verimleri ise -4.8 sayı. Yani, büyük proje henüz çalışmaya başlamadı ve örnek boyutu, hiçbir zaman çalışmayacağına inanmaya yetecek kadar büyümüş olabilir. Konferansın iki ağır abisini deplasmanda yenmek heyecan yaratmış olabilir; ancak mevcut halleriyle playoff’a sonlardan kapağı atma mücadelesi verecek gibiler, dolayısıyla o iki galibiyetin tatlı birer anının ötesinde bir şey ifade etmesini beklemek hiç gerçekçi gözükmüyor.

#18 Charlotte Bobcats (13-15)

Heyecanlanmaya başlamadan önce, Miami, New York ve Milwaukee’yle beraber batı takımlarıyla en az oynayan doğu takımı olduğunu not edeyim, Charlotte’un. Detroit’le beraber iç sahada en fazla maç yapan doğu takımı da yine Charlotte. Dolayısıyla içimden bir ses, işlerin yavaş yavaş kötüleşeceğini söylüyor. Ancak, bu takımın yıllardır ne halde olduğunu görenlerin suratlarındaki gülümsemenin sona ereceğini de zannetmiyorum. En büyük korkum; Taylor’ın sezonu kapamasıyla panik butonuna basıp, Blazers’ın ligi bitireceği yere bağlı olan ilk tur seçim hakkı ve Ben Jordan’ın biten devasa kontratını paketleyip, playoff ilk turunda süpürülmekle, bir maç kazanmak arasındaki ince çizgiyi birazcık kalınlaştırmaktan başka bir işe yaramayacak bir adama yönelmeleri. Yazının en uzun cümlesinden sonra, Kemba’nın son 10 maç istatistikleriyle geçeyim bu sempatik takımı da: %51.6’yla 21.9 sayı, 4.4 ribaunt, 4.9 asist, 1.5 top çalma.

#19 Memphis Grizzlies (11-15)

Sakatlıklardan yeterince nasibini alan ve dolayısıyla bir şeyler karalamanın hem manasız, hem de zor olduğu takımlardan bir diğeri. Küçük Gasol 15-20 güne dönecek; ancak sezona felaket girse de, geçen yılki playoff’larda, çok aradıkları dış şut katkısını sağlayabileceğini gösteren Pondexter sezonu kapadı. Memphis hiçbir zaman, keyif veren bir hücum takımı olmadı ve bahsettiğim sakatlıkların, takımın hücum düzenlerini etkilediği de bir gerçek; ancak Utah’tan sonra, batının en verimsiz hücum eden takımı olmalarını gerektirecek bir kadro da göremiyorum, kağıt üstünde. Üstelik ligin altıncı en verimsiz savunmasına da sahipler. Koç Joerger için çanlar çalmaya başlamış olmalı ve Tony Allen ile Z-Bo gibi iki adamın olduğu kadroyu bir arada tutmak gitgide zorlaşacak. Z-Bo’nun takas dedikodularında yer almasından daha doğal bir şey yok şu an için ve hayırlı bir kısmet bulup yollamak da, çoktan çöpe giden bu sezonun gülümseten nadir anlarından biri olacaktır.

#20 Toronto Raptors (11-14)

Gay’den kurtulmaya ek olarak, önümüzdeki sezona aşağı yukarı boş bir bordroyla ve lotaryanın ortalarından bir yıldız adayıyla başlayabilirler. DeRozan şu andaki performansına yakın seyrettiği sürece, kelepir bir kontrata sahip olmuş olacak. Ancak grup liderliğini bir şekilde satmaları lazım. Atlantik’in hali bir garip zaten, grubu kazanıp, ilk tura ev sahibi olarak başlamak için can atan iki takım var, biri sakatlıklardan belini doğrultamıyor, öbürü de New York Knicks. Tabii bunu yapabilmek için de, lig liderini deplasmanda yenmek gibi şeyler yapmamaları lazım. Lopez sezonu kapatana kadar, Lowry’i sezon sonuna kadar tutup, yazın gitmesine izin verecekler diye düşünüyordum; ancak yakın bir zamanda, hali hazırda çok sayıda takas dedikodusuna malzeme olan K-Low’u elden çıkaracaklar diye tahmin ediyorum. K-Low maç başına 6 üçlük deniyor ve kariyerinin en yüksek şut deneme ortalamasıyla oynuyor şu ana kadar.

#21 Boston Celtics (12-17)

Rondo beklenen tarihlerde döndüğü takdirde, playoff ilk turunu ev sahibi avantajıyla oynamaları hiç de yabana atılmayacak bir olasılık. Ainge ya da Stevens’ın bu durumdan memnun olacaklarını zannetmiyorum; ancak kötü konferansın, açık ara en berbat grubunda yer almak o kadar da güzel bir şey olmayıversin. Big Three’nin son demlerinde dahi, playoff mevsimine büyük umutlarla giren Celtics taraftarlarının dahi hoşuna giden bir durum değil, yeniden yapılanma sürecinin başladığı sezonda playoff’a girmek. Halbuki Sullinger’la turnayı gözünden de vurmuşken, draft’tan 7-8 sıra daha yukarıda oyuncu seçmek uzaklığında olabilirler, bahsettiğim süreci beklenenden çok daha kısa tutmak için. GM ve koçların planlarının emniyet sübabıydı Nets, Lopez’i kaybedene kadar. Sağlık problemleri ortadan kalktığında, toparlayacakları ve ne kadar geriden gelseler de bu grubu kazanacakları düşünülüyordu, herhalde. Deron döndükten sonra kıpırdamaya da başlamışlardı, dolayısıyla Lopez’in sakatlığına en az Nets taraftarları kadar, Raptors ve Celtics taraftarları da üzülmüştür diye tahmin ediyorum.

#22 Chicago Bulls (10-16)

Hali üzücü; ancak işimi de kolaylaştıran bir diğer takım, Bulls. Rose’u kaybeden, Butler’dan bir süre yararlanamayan, gardsızlıktan DJ Augustin’e kucak açan bir takım hakkında ne yazabilirim ki? Deng’in biten kontratına ilk tur hakkı veren bir takım çıkar mı diye bakıyorum sağa sola, Charlotte haricinde atlayabilecek bir takım çarpmıyor gözüme. Charlotte’un elindeki tek hak da Portland’ın hakkı, ilk turun sonlarına yakın olması çok muhtemel bir hak ve hali hazırda, büyük bir sürpriz olmazsa Bulls’un ilk 20 içinde iki tane hakkı olacak. Ya da bahsettiğim haklardan birini, Deng’in yanına koyup, daha yüksek kalibreli bir adama gitmeyi deneyebilirler mi? Bulls, bir süredir “yatan” bir takım olmadı ve mevcut sakatlık problemleriyle, gereksiz bir playoff ilk turu macerasından kaçınmak için “yatmalarına” da çok gerek yok. Anlata anlata bitirilemeyen draft’ın ilk turunda seçim hakkı olmayan Portland, kontratı iki sene daha devam edecek Batum’u verebilir mi?7 Velhasıl uzatmayayım, sezon sonunu bekleyen, beklerken sıkıcı maçlarla 1 kazanıp, 2 kaybeden bir Chicago Bulls yerine, hamleler yapan, şanssızlıklara karşı baş kaldıran bir Chicago Bulls görmek istiyorum, artık.

#23 Cleveland Cavaliers (10-16)

Ne desem boş. Senelerdir yapmadığını yap, yolla artık Varejao’yu, yanına itele Waiters’ı, gerekirse ilk tur seçim hakkını da koy, nasıl olsa seçtiğin adam bir işe yaramıyor. Waiters seçildikten sonra, “onda Wade ışığı gördüm” diyen Byron Scott, Los Angeles’ta keyif çatıp, vasat yorumculuğuyla paraları ceplerken, ben Belgrad’da oturup bu takımı izlemek zorunda mıyım? Anthony Bennett’ın, Milicic’ten, Kwame’den bile kötü bir NBA kariyerine sahip olacağını bir tek ben mi öngörüyorum? Kurtulalım abi Waiters’dan, madem oynadığı takımın bir numaralı opsiyonu olması gerektiğini düşünüyor, gitsin tırmalasın başka bir yerde. Kyrie kendine geliyor, zaten maçlar yakın gittiği takdirde, ondan başkasına çok nadir top değiyor hücumda, son 10 maçta, maç başına 19 şut kullanıyor, 39 tane kullansın, ne fark edecek ki? Kyrie-herhangi biri-herhangi biri-Tristan-Bynum beşi ve yedekten Jack-CJ-Zeller-Karasev gibi adamların geleceği bir rotasyonla, şimdikinden kötü mü olacak, hiç zannetmiyorum. Yaz gelip, playoff kaçtıktan sonra, draft’tan bir uzun forvet daha seçip, Waiters’ı neremize sokacağımızı düşünüp durduğumuzda, daha mı iyi olacak, onu da hiç zannetmiyorum. Trajan Langdon, DeSagana Diop, Dajuan Wagner, Dion Waiters… İlk çırpıda saydığım adamlar bunlar, Lebron, Kyrie ve Tristan haricinde, lotarya sıralarından, eli yüzü düzgün bir adam en son ne zaman draft edildi, merak ediyorum ki aklıma gelmeyenler de vardır illaki ilk listeden, wikipedia’da zaman kaybedip daha da sinirlenmek istemiyorum.

#24 Brooklyn Nets (9-17)

Brook Lopez’in sezonu kapandığı açıklandıktan sonra, genel menajer Billy King, lüks vergisinden çekinmediklerini, kadroyu yeniden güçlendirmek için gerekeni yapacaklarını belirtti. Yanlış yerlere bakıyorum belki de; ancak Bojan Bogdanovic dışında elle tutulur bir takas malzemesi göremiyorum Nets’in envanter dökümünde. Ne umut veren bir gençleri, ne de önümüzdeki draft’ta, herhangi bir turdan bir seçim hakları var. Yetmezmiş gibi kalite olarak vasat; ancak mali açıdan yarar sağlayabilecek parçalara,8 Nets’i tatmin edebilecek uzunu verebilecek tek takım Nuggets gibi gözüküyor, onların vereceği adam da Javale McGee olur. Hepten çıldırıp, yaparlarsa böyle bir takası, Billy King de, yeterince ekmek yediği NBA’e bir daha geri dönmemek üzere veda eder, bir iki sezon içinde. Şafak karanlık yani Nets için, Pierce yazın ayrılabilir, KG sanki bu sezon bırakacakmış gibi hissediyorum, Brook Lopez 3 sezonda dördüncü kez ayağını kırdı ve birkaç sezon daha Deron-Joe Johnson ikilisine 45 küsür milyon dolar para ödemeye devam edecekler. 10-15 hücum setini dönüp dolaştığı gözlemlenen, korsan mola almak için yere kola döken, daha sezonun ikinci ayı bitmeden ekibindeki veteran yardımcılarından birini bench’ten atan bir koçları var. Daha ne olsun?

#25 Sacramento Kings (8-18)

Memphis’le beraber, en fazla içeride oynayan batı takımı Sacramento ve bir sezonu daha çöpe attıkları aşikâr. Malum takastan sonra, NBA’in en fazla süre alan oyuncusu olan Isaiah Thomas yalnızca 884 bin dolar kazanıyor ve sezon sonunda sınırlı serbest oyuncu olacak. Yani tonla para ödeyecekler, 8 teknik faulü olan ve dolayısıyla da maç kaçırma sınırı olan 26’ya yetişme hızıyla devam eden Cousins’e de yüklü bir kontrat bayılacaklar, McLemore’un %38’le şut atan bir adam olmamasını bekleyip, draft’tan alacakları bir gencin daha hayatını karartmaya uğraşacaklar. 2015-16 sezonuna Thomas-McLemore-draft-draft-Cousins şeklinde bir ilk beş ve bir eli yüzü düzgün hamle kaldırabilecek maaş bordrosuyla girebilirler ya da Cousins çoktan kafayı sıyırmış, Thomas fantazi draftlarının ilk 5’inde seçilen bir adam olacak ve ben de “ya aslında, 2018-19 sezonuna eli yüzü düzgün bir kadroyla girerler ya bunlar” diye bir şeyler yazacağım. Cousins en değişik yetenek skalalarından birine sahip olabilir; ancak çatlağın teki ve seneler ilerleyip, iyiye doğru gideceğine, kafasındaki çatlak her geçen gün büyüyormuş gibi hareket ediyor. Çok radikal bir karar olur ve kolay kolay kimsenin uygulamaya cesaretinin yetmeyeceği bir şey belki de; ancak yazın yol vermek Sacramento’nun selameti açısından en doğru şey olur hissiyatım her geçen gün kuvvetleniyor.

#26 New York Knicks (8-18)

Wizards maçının sonunda, istemedikleri kadar molaları varken, kullanmayıp, Melo’nun 9 metreden salladığı bir şutla mağlup oldular. Yetmedi, Bucks’a karşı, 2 sayı öndeyken, Chandler hücum ribaundunu çekti ve topu dışarıdaki Bargs’a attı. İtalyanın tek yapması gereken, topu tutup, kendisine faul yapılmasını beklemekti; ancak o top eline gelir gelmez, sanki 2 ya da 3 sayı geridelermişçesine, %29’la üçlük sokmuyormuşçasına, topu potaya fırlattı ve maçın uzamasına sebep oldu. Knicks’in sakatlıklardan çok çektiği bir gerçek; ancak iki maç üstüste, maçları bu şekilde bitiren bir takımın derdi sadece sakatlıklar olmamalı gibi geliyor bana. JR Smith’in 17 üçlük denemesiyle 19 sayı atarak bitirdiği bir maçtan sonra, twitter’dan “yine olsa yine atarım” yazabiliyor olmasını sakatlıklarla ne kadar bağdaştırabiliriz? Ligin en fazla isolation oynayan takımı olmak bir kenara, kafa kafaya giden her (!) maçın, her (!) molasından dönüşte, basit bir topsuz ikili oyunun akabinde, Melo’ya yüksek post’un çarprazında topu verip, bire bir oynatmak mıdır, bu takıma Atlantik grubunu kazandıracak formül?

NBA’de henüz koç kıyımı başlamadı ve bir iki tanesine gerçekten hayret ediyorum. Mike Woodson da bunlardan biri. Tamam fatura hemen koçlara, antrenörlere çıkmasın, böyle yapılandırılmış bir kadronun başına, üstelik bu kadar sakatlık sıkıntısı da yaşanmışken Sir Alex Ferguson da ilaç olamaz herhalde de, mevcut tablonun başındaki koç da kovulsun abi, kimse kusura bakmasın. (-de, -da 101)

#27 Orlando Magic (8-19)

En yakın arkadaşlarımdan biriyle, bu sezon öncesi, Magic beş sezon içinde şampiyon olamaz diye bir iddiaya girdim, sanırım. Ya da girilen iddialardan birinin şahidiyim. Magic imkansızı gerçekleştirirse, Rock Werchter masrafları karşılanacak, bahsettiğim arkadaşımın. Bu bağlamda, gitmemin belki de ilk kez bu kadar zor olduğu bu senenin Cumartesi akşamına Black Keys ve Pearl Jam’i arka arkaya koyan organizatörlere sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Bomboş bir maaş bordrosu, Vucevic, Harris, Nicholson ve Oladipo gibi umut vaat eden adamlar, bir tanesi ilk beşten olmak üzere, iki tane ilk tur draft hakkı, Afflalo gibi oldukça kelepir kontrata sahip bir adamla girecekler yeni sezona. Son zamanlarda oynadıkları basketbolla, bu sezona dair hiçbir ilgilerinin olmadığını açıkça belli ediyorlar, ihtiyaçları da yok zaten. Beş sezon içinde şampiyon olamayacaklar belki; ancak playoff’un gediklilerinden biri olabilmek için doğru yoldalar. Lafı geçmişken Eddie Vedder ağabeyimin de doğumgününü kutlar, gözlerinden öperim.

#28 Utah Jazz (8-22)

Yeni sezona boş bir bordro, eli yüzü düzgün bir çekirdek, tepelerden bir genç oyuncu ile girecek bir takım daha. Enes-Favors tandeminin henüz umut vermiyor oluşu, Jazz taraftarlarının uykularını kaçıran tek şey şimdilik; ancak ben bunu biraz da ikisinin de sezona bireysel olarak felaket başlamalarına yoruyorum. 100 pozisyon başına 108.2 sayı yiyerek bu alandaki en kötü istatistiğe sahip olan Jazz, Enes-Favors ikilisinin aynı anda sahada olduğu her 100 pozisyon başına ise 114.7 sayı yiyor. Üstelik 100 posiyon başına 97.4 sayı atarak, bu alanda da en kötülerden biri olmalarının yanında, Ener-Favors’lu her 100 pozisyon başına 93.9 sayı atıyorlar. Tablo felaket; ancak iki oyuncunun da ilk kez bu derece büyük rollere bürünmesi, ikisinin de henüz kariyerlerinin başında oluşu ve sezonun neredeyse ilk ayını, John Lucas ve Jamaal Tinsley gibi gardlarla oynamış olmaları dolayısıyla, henüz panik butonuna basmıyorum.

#29 Philadelphia 76ers (8-20)

Beklenilen noktaya geldiler, hala tahmin edildiği kadar kötü değiller; ancak sezona hızlı girip, milleti susturduktan sonra, asıl yapmaları gereken şeyi yapmaya, maçları umursamamaya başladılar. Carter-Williams’a en ufak sakatlığında, sayısız maç kaçırtarak doğru şeyi yapıyorlar. Üstelik fikstürleri de zorlaşacak. Şu ana kadar 28 maçın 15’ini içeride oynadılar ve batı takımlarına karşı en az maçı yapan takımlardan da biri aynı zamanda, Sixers. Umut ediyorum, garip oyuncuları, biten kontratlar karşılığı takas edip, umut veren tablolarının içine etmezler. Waiters dedikodularının içindeler; ancak böyle bir şeyi yapabileceklerini aklım almıyor. Aklımın almadığı çok şey oluyor NBA’de; ancak ilk 10-15’ten iki seçimleri var 2014 draft’ından, Young dışında kötü de bir kontratları yok. Ömer Aşık için de adları geçiyor ve Young’ı içeren bir paketle alabiliyorlarsa, fena bir iş yapmamış olurlar; ancak şu anda konuşulan diğer hiçbir maceraya girmelerini gerektiren bir durum yok. Sezonun son aylarına doğru, kolpa sakatlıklarla, Hollis Thompson’lara, Brandon Davies’lere, Tony Wroten’lara 25-30 dakikaları verip, lotarya kurasına şanslılığıyla bilinen birini yollamalarından başka yapmaları gereken bir şey yok.

#30 Milwaukee Bucks (6-21)

Sonuncu takımla ilgili bir şey yazmama geleneğimi sürdüreceğim. Gelenekle alakası yok da, Bucks’ın hali de ortada. Steril yazmaya çalışıyorum, bu zorlu yolculuğun sonunda, Bucks ile ilgili de bir şeyler yazdırırsanız, o sterilliğim kaybolur diye korkuyorum. Nets’in şafak karanlıktı ya, Bucks sanki dört tane adam öldürmüş ve üç kere de firar etmiş. Şafak diye bir şey bile yok. Demirbaş olmuş.

  1. Bir oyuncunun sahada olduğu 100 pozisyon başına takımının bulduğu skorun, yediği skordan çıkarılmasıyla elde edilen bir istatistik. []
  2. Takımın açık ara, net verim lideri. Sahada olduğu 100 hücum başına 112.5 sayı atarken Clippers ki Batum ve LMA’den sonra en yüksek üçüncü sayı, yine JJ’in sahada olduğu 100 savunma başına 102.5 sayı yiyorlar. Bu alanda ikinci en iyi Clipper ise Chris Paul, 7.1’lik net verimle. []
  3. Synergy Sports’a göre, geçen haftaya kadarki, takım-hücum seçimi analizleri: http://tinypic.com/?ref=29m6n81 []
  4. Takas edilebilir adamlardan bahsediyorum. Yoksa, Lebron James tabii ki, daha değerli bir takas malzemesi. []
  5. Bahsettiğim seçim hakkı Celtics’in, Pierce-KG takası sayesinde. Ancak, Hawks’ın yüksek sıradakini seçme gibi bir hakkı mevcut. []
  6. En kötü defansif verim istatistiğine sahip Jazz’in, 100 pozisyon başına 108.2 sayı yediğini belirteyim. []
  7. Bu kadar iyi giderken ilk beşi bozmak istemeyeceklerdir; ancak Deng kısa vadede, dış şut eksikliği nedeniyle Batum’un bir-iki tık altında katkısını verebilir. İlk 20 içinden bir genç alma şansları olur ve gelecek sezonun sonunda, ilk beşlerinin üç adamının kontratı bittiğinde, Lillard’a devasa bir kontrat verecekleri zaman, ellerini rahatlatmış olabilir. Peki ya Bulls, seneye Rose falan döndükten sonra, Batum’la daha iyi bir takım mı olur? Kesinlikle. Neyse, arkamdan uydurduğum bir takas için bu kadar kafa yormayayım. []
  8. Ne bileyim, Kirilenko+Blatche+Bogdanovic’in hakları+ileriki yıllardan birinci tur draft hakkı gibi bir paket. []