Skip to content

Bundes-sohbet #3

Bundesliga'da ilk devre ödülleri.

Bundesliga’da ilk devre değerlendirmesi yapalım diye düşündük, sonra baktık yazının yüzde 60’ı Bayern olacak, dedik bari Bayern ve diğerleri yapalım, yoksa ödül mödül veremeyeceğiz. Bayern’i ayırmamız bundandır ey dost, çok sevdiğimizden değil yani.

Ortalama, yahut ortalama üstü bir futbolsever için şu anda Bundesliga iki sezon öncesinden daha uzak heyecan anlamında. “Krankenhaus Dortmund”un Pep’in üzerine bir şeyler koyabildiği Heynckes Bayern’ine doğal olarak ayak uyduramaması, Leverkusen ve Gladbach’ın da henüz o seviyede olmaması daha ilk devreden şampiyonu belirlememize sebep verdi neredeyse. Belki Bayern blok şampiyonluk yaptı, kış şampiyonluğuyla sezon şampiyonluğunu birleştirip ligden erken çıktı ama yine de “Almanlık”ın ilk devrede verdiği tadı çoğu kimse bilardodan dahi alamadı.


Bayern München

F.Ö  Mayıs ayı sonunda dünyanın bir numarası olarak gösterilen, o sezon olabilecek bütün kupaları hem de rakiplerini domine ederek kazanmış bir takımın başına gelen Pep Guardiola ilk sezonunda daha iyi ne yapabilirdi ki? Heynckes’in bu takıma veremediği ne kalmıştı? Daha iyisi olmadığından ve o seviyeyi de korumak çok zor olduğundan ancak daha geriye götürebilirdi. Ben Guardiola göreve başladığında aynen bunları düşünüyordum. Dortmund karşısında kaybettikleri süper kupa finalinden sonra ellerimi ovuşturup sezon sonunda “ben demiştim” diyebilmenin zevkine hazırlıyordum kendimi. Aslında işin aslı bu değildi. Guardiola beklenen sistemini oturtmaya çalışıyordu. 4-1-4-1 dizilişinde defans dörtlüsünde Heynckes’in gözbebeği Dante’nin yerine Van Buyten’i denedi. Defansın önünde, bu sistemin en kilit rolünü de Barcelona’dan büyük ısrarlarla getirdiği Thiago’ya verdi. Bundan 1 ay sonra, Thiago sakatlandı, onun yerine defansın sağından devşirilen Lahm geçti, Dante tekrar göreve çağrıldı ve birden Guardiola’nın sistemi işlemeye başladı.

Heynckes döneminde takımın tamamı fiziksel olarak rakiplerinden güçlüydü ve oyunu bu şekilde kontrol ediyorlardı. Guardiola geldiğinde buna topa sahip olmayı da ekleyerek bir üst boyuta geçti. Takım geride prese karşı oynarken, geldiği ilk günden beri olduğu gibi, Neuer’i kullanmaktan çekinmedi. Böylece pres yapan rakibe karşı hep bir kişi fazla oynayarak kendilerini durdurabilecek tek takım olan Dortmund’un, ligde 0-3 kazandıkları maçta olduğu gibi, en büyük silahını da yok etmiş oluyorlardı. Guardiola hatalarında ısrarcı olmadığı gibi Heynckes’in mirasını da tamamen reddetmedi. Olur da rakip takım Bayern yarı sahasında baskı kurarsa hemen bir önceki sezonda kullandıkları 4-4-1-1 savunma düzenine geçtiler ve yine Guardiola öncesinde de mükemmel yaptıkları kontra ataklarla rakiplerinin neredeyse futbol oynama hevesini yok ettiler. Bireysel olarak da Ribery bu takımın hücumda en büyük gücü ve belki de ilk yarının Avrupa’daki en iyi futbolcusu oldu. Guardiola Manchester City karşısında, Dortmund’a 2-4 kaybettikleri maçtaki sisteme döndü. Lahm eski görev yerine geldi ve form tutan Thiago 6 numara oynadı. Bu sezon kaybettikleri ikinci karşılaşma da bu oldu. Ama Thiago’nun yeteneğini ve bu takıma verebileceklerini tartışmaya gerek yoktu, çünkü sakatlıktan sonra oynadığı her maçta ve sezonun son kupası olan dünya kulüpler kupasında yaptıklarıyla bunu gösterdi. Hatalarında ısrarcı olmayan Guardiola onu daha önde oynatarak takıma daha fazla katkı vermesini sağladı. Guardiola belki dünyanın en iyi futbolcularına sahip değil ama dünyanın bir arada en iyi oynayan futbolcularını yönetiyor. İkinci yarıda en büyük derdi Lahm, Kroos, Götze, Schweinsteiger, Martinez, Thiago, Robben, Müller, Shaqiri, vs… gibi futbolcular arasından tercih yapmak olacak. Kendisi içinse ilk yarı performansları hala yetersiz. Hala çok çalışmamız lazım diyor!

O.C.S  “Ön liberodaki Lahm mı lan?” diye sorduğumda, aslında kendi kendime cevaplamıştım Pep’in zaten izlenesi olan Bayern’e daha ne katabileceği sorusunu. Tamam tamam, Lahm zaten her yerde oynayabilecek bir adam, onu biliyorum da daha ilk maçtan bu değişikliği, hem de “elinde 150 tane süper orta saha oldu” derken yapması, Pep’in Bayern’i diye bir şeyi oluşturabileceğinin göstergesiydi benim için.

Dünyanın en iyi üç kalecisinden biri, geleceğin en iyi sol beki, iki iyi stoper, Lahm, muhteşem orta alan, Robben-Ribery, en iyi defansif forvet Mandzukiç ve yüksek Alman winner’ı Müller’le, hem de bütün her şey kazanılmışken bırakılan bir takımı devralmak benim aklımın alabileceği bir iş değil. Alacağı tek bir mağlubiyet bile “aha bozdu” tepkisini getirebilecekken, tüm o saydığım oyuncuları  kendi futboluna alıştırmaktan çekinmeyen ve bunu oturtabilen Pep’i insanlar pek takdir edilecek bir yanı yok gibi görseler de, bence bu sezon beklentinin üzerine çıkabilen teknik direktörlerden oldu.

Bayern zaten Bayern’di, yok eksik, hep fazla.

Teknik Direktörler

Jos Luhukay ve Lucien Favre – Kaynak: Spiegel Online

En İyi

F.Ö  Lucien Favre: Borussia Mönchengladbach 9. hafta Hertha Berlin’e yenildikten sonraki altı maçını kazanıp, son iki haftadan da beraberlikle çıkarak ligin ilk yarısını 3. sırada tamamladı. 2012’de ligi 4. tamamladıktan sonra, Reus, Dante, Neustädter gibi isimleri kaybetmelerine rağmen bir şekilde lige tutundular ve bu sene tekrar yükselişteler. Bireysel yetenekleri geliştirmede (Reus), parlatmada (Dante) ligin en başarılı hocalarından olan Favre oyuncularından maksimum verimi alarak ilk yarının en başarılı teknik direktörü olmayı hak etti.

O.C.S  Jos Luhukay: Geçtiğimiz sezon Bundesliga 2’de 21 maç mağlup olmama serisi yakaladığında hem kulüp rekorunu, hem de kişisel rekorunu kırmıştı Luhukay. O kadro Bundesliga 2’ye büyüktü ama, çok ufak eklemelerle Bundesliga’da Avrupa Kupası’na oynayacak bir takım haline getirmek tamamen Luhukay’ın işi.

Zaten geçtiğimiz sezon “çekirdek kadrom bu olacak, yapılacak uygun eklemelerle, kadroyu bozmadan üç sezon içinde Avrupa Kupası görmeye başlayacağız” diyordu Jos Hoca. Ronny’nin ilk 11’den alınıp iyiden iyiye joker olması, Ramos’un beklenen patlamayı nihayet yapması, Allagui’nin beklenenin çok üzerindeki formu, takımın yakaladığı ritim, hepsi Luhukay’ın istikrarından geliyor.

Devrenin teknik direktörü oyum ona.

Beklenti Üstü

F.Ö  Markus Weinzierl: Bundesliga’nın piyasa değeri Braunschweig’dan sonra en düşük olan takımı, son senelerdeki müzmin düşme adayı Augsburg’un genç hocası Weinzierl. Şu anda ligde bulundukları yer geçen sene bu zamanlar hayaldi.1 Belki de Weinzierl’in tecrübesizliğinin etkisiyle öne geçip de galibiyetle ayrılamadıkları maçlar olmasa çok daha iyi yerlere gelebilirlerdi.

O.C.S  Markus Weinzierl: Almanya son dönemde sürekli gelecek vadeden sempatik teknik direktör çıkardı. Bayrak Weinzierl’de mi, sanıyorum bunu söylemek için biraz erken. Ancak elde avuçta takıma, kadroya, ya da hedefe benzer bir şey olmamasına rağmen Augsburg’a öyle bir top oynatıyor ki, ilk devrenin beklenti üstü teknik direktörü ödülünü ona vermekten başka çare yok.

Beklenti Altı

F.Ö  Armin Veh: Frankfurt geçen sezon üst seviye futbol oynayıp Avrupa Kupası vizesi almıştı. Bu sezon takımda daha ileriye bir hamle beklerken, tersine bir düşüş yaşandı. Düşüşün tek sorumlusu Veh olmasa da benim beklentilerimin altında kaldı.

O.C.S  Christian Streich: Geldi, düşmemeye oynuyordu, iç sahada iyi oynayıp orta sıraya yapışan takım haline getirdi. Orta sırada sabit kaldı, yukarıya oynayamaya başladı. Geçen sezon ilk beşe soktuğu Freiburg’u daha ne kadar büyütebilirdi bilemiyorum ama, Avrupa Kupası’na giden takım ona büyük gelmeye başladı.

Takımla beraber teknik direktörün de büyümesi gerek bence. Streich takımını büyüttü belki ama, kendisi idare edememeye başladı. Pokal gitti, Avrupa Kupası’nda felaketti, ligde artık düşmemeye oynuyor. İç saha yıkıldı, ikinci devre onun için çok zor geçecek.

Takımlar

En İyi

F.Ö  Borussia Mönchengladbach: Kruse, Raffael, Arango, Ter Stegen gibi futbolcuları ve onların her maç nasıl üstüne koyarak oynadıklarını görmek zevk veriyor. Evlerinde taraftar desteğiyle yenilmez durumdalar ve oynadıkları 9 maçın 8’ini kazandılar. Ligde Bayern’den sonra en çok topa sahip olan ve pas yüzdesi en yüksek takım.2

O.C.S  Borussia Mönchengladbach: İç sahadaki son maça kadar tüm maçlarda galibiyet, oynanan temiz futbol – Bayern’i sayma hadi – Dortmund’dan sonra en fazla gol atan üçüncü takım olmak… Lucien Favre çok değil 2010-11 sezonunun sonunda Play-Out oynayan takımla birlikte süper iş yaptı ilk devre. Ha elindeki kadro bayağı iyi zaten; Ter Stegen artık elit, savunmada Dominguez bu sezon 40 saniye içinde iki penaltı yaptırmak gibi inanılmaz bir performansa ulaşsa da iyi oynuyor, ön tarafta Raffael-Kruse-Arango-Herrmann dörtlüsü her maç ayrı seyirlik.

Umarım devam ettirip Şampiyonlar Ligi’ni görebilirler. Olmaması için pek sebep göremiyorum.

Beklenti Üstü

F.Ö  Augsburg: Hırsları, kazanma istekleri sayesinde her maça çok iyi başlıyorlar. Genellikle ikinci yarıda, biraz da kadro yetersizliğinden olsa gerek, oyundan düşmeye başlıyorlar. Bu sorunu giderebilselerdi zaten şu an Avrupa için çok daha iddialı bir takım haline gelmişlerdi.

O.C.S  Augsburg: Elde hiçbir şey yok, çoğu teknik direktörün çabucak “basit goller yedik” bahanesine sığınabileceği bir kadroya sahipler ve hatta orta sahanın ortasında Halil Altıntop oynuyor ama takım düşme potası yerine ilk devre sonunda Avrupa potasında. Sadece Markus Weinzierl’le açıklanamayacak bir şey, her ne kadar büyük ölçüde ona bağlı olsa da.

Halil, Verhaegh, Werner ve Callsen-Bracker gibi oyuncular kariyer zirvesindeki tecrübeliler. Hahn, Ostrzolek, Vogt gibi oyuncular da abilerine ayak uyduranlar. Kariyer zirvesini gören Augsburg’da, kariyer zirvesi gören oyuncular ve kariyer zirvesi gören bir teknik adam var desek yanlış olmaz herhalde ilk yarı için.

İkinci yarı düşecekler mi, bilemiyorum. İlk yarının en beklenti üstü takımı mı, kesinlikle evet.

Beklenti Altı

F.Ö  Schalke 04: Harcanan milyonlar, sağlam sponsorlar, altyapıdan yetişen yıldızlar, her maç dolan 60 bin kişilik tribünler, takıma gönülden bağlı taraftarlar. Böyle bir takım nasıl olur da yarışın bu kadar uzağında kalır? Soru şöyle de sorulabilir, bir takımın şampiyonluk yaşaması için daha ne gerekebilir?3

O.C.S  Hamburg: O kadar da değil be kardeşim. Tamam teknik direktör değişikliği, tamam geç form tutanlar, bilmem ne de, şu takımın düşme potasından 2 puan uzakta ne işi var?

Sezonun en iyi çıkış yapan genç forveti Lasogga Hamburg’da, sezonun en iyi genç oyun kurucusu Hakan Hamburg’da, beklenti üstü adamlardan Maxi Beister Hamburg’da, Hamburg devre sonunda 14. sırada.

Her şey sezon başı kadro planlamasından geliyor bence. Kaleci, orta saha, hücum hattı tamam da, Westermann’ın sakatlığıyla 17 yaşındaki Tah, milli takıma girdiği ilk dönemden beri serbest düşüşte olan Jansen, hiçbir zaman üst düzey olamamış Mancienne ve hala büyük liglerde forma bulması mucize olan Djourou’yla 33 gol atarsanız, 38 gol yemeniz bayağı normal.

Sezon başı planlaması sıfır. Sezon ortasında toparlayabilecekler mi bakalım?

En İyi Oyuncu

kruse_ramos

Max Kruse & Adrian Ramos

F.Ö  Max Kruse: Bremen’de Bundesliga’ya adım attı, St. Pauli’de olgunlaştı, Freiburg’da parladı ve bu sezon başında geldiği M’Gladbach’ta mükemmelleşiyor. Her gün daha iyiye gidiyor. Oynadığı takımların hepsi bu ligin (benim için) en güzel takımlarından. Sade görünüşü ve futbolu, belki de bu güzel takımlarda oynaması, onun bugüne kadar hak ettiği ilgiyi görmesini engelledi. Fakat Löw bu başarıyı es geçmedi. İlk yarıda 8 gol atıp 7 de asist yapan Kruse, bir aksilik olmazsa, 2014 Brezilya’da Almanya kadrosunda olacak isimlerden birisi oldu.

O.C.S  Adrian Ramos: Hertha’ya ilk geldiğinde çok büyük ihtimalle önce “o kim lan” dendi, sonra “herhalde scouting başarısıdır” diye kabullenildi. Hiçbir zaman büyük bir yıldız olmadı, hiçbir zaman Hertha taraftarının “parlatıp büyük paraya okuturuz” dediği adam olamadı, hatta Hertha ikinci lige iki kez düştü, o zamanlarda bile gol kralı olamadı ama hiçbir zaman idare ederden aşağı kalmadı Ramos. Bu sezon farklı.

Jos Luhukay’ın arkasını ve yanlarını iyice doldurduğu Ramos devre bitmeden 11 gol 4 asiste ulaştı. Kariyer rekorunu çok büyük ihtimalle kıracak, belki Hertha’yı Avrupa’ya götürecek adamlardan olacak ama en önemlisi, “yetenekli mi değil mi bir türlü anlaşılamayan adamlar” listesinden bu sezon itibariyle çıkacak Ramos. Orası kesin.

En İyi Transfer

F.Ö  Raffael: 2008’de Favre’nin yönettiği, ligin sürpriz takımı Hertha Berlin’in kilit oyuncularındandı. Daha sonra Kiev’e gitti. Bundesliga’dan çok fazla ayrı kalamayarak geçtiğimiz sezonun 2 yarısında Schalke’ye kiralık olarak geldi. Favre eski öğrencisinin tekrar Ukrayna’ya dönmesine razı olmadı. Beraber Berlin’de yaptıklarını M’Gladbach’ta da yapacak gibiler. 9 gol ve 4 asistle ilk yarıyı tamamlayan Raffael’in hocasını mahcup etme gibi bir niyeti de yok gibi.

O.C.S  Kruse-Raffael: Aslında Fikret’le formatı oluştururken ilk devrede en iyi performans gösteren yeni transfer benzeri bir şey vardı kafamızda. Yani en azından benim kafamda. Ama şimdi kontrol ettim, Gladbach 7.5 milyon Euro’ya 17 gol 11 asist almış sezon başında.

Kruse zaten sezona inanılmaz girdi. En formda başlangıcı yapan hücumcuydu büyük ihtimalle. Önce Arango form tuttu, sonra da Raffael takıma iyice alıştı. Sezon başında takıma gelen Kruse-Raffael ikilisini ilk devrenin en iyi performans çıkaran transferleri ilan ediyorum izninizle.

En İyi Üç Genç

meyer_werner

Maximilian Meyer & Timo Werner – Kaynak: bundesliga.com

Max Meyer:

F.Ö  Hakan Çalhanoğlu’dan 1 yaş küçük, Werner’den 1 yaş büyük, 1995 doğumlu Max Meyer için, Schalke’yle olan sözleşmesini uzattıktan sonra “Schalke’nin Parlayan Güneşi” manşeti atılmıştı. Oynadığı zaman Schalke’nin diğer gözbebeği Draxler’i bile kanada itip 10 numara pozisyonunu alıyor. Hızlı, top kontrolü mükemmele yakın, öldürücü pasları var. Ama hala oyunu sürekli kontrol edebilecek fiziksel güçte olmadığı söyleniyor ve ilk 11’e yerleşebilmiş durumda değil. Yine de onun değerini, 2018’e kadar sözleşme imzalattıktan sonra, Schalke menajeri Horst Heldt’in “artık uzun bir süre rahat uyuyabilirim” şeklindeki sözleri anlatıyor.

O.C.S  Ben buraya Schalke’den Leon Goretzka’yı yazmayı planlıyordum ama Jens Keller Max Meyer’i sürdü piyasaya. Erkendir, zaten takım karışık falan demeden çıktı, yeni Reus yahut yeni Götze olabileceğini gösterdi.

Hakan Çalhanoğlu:

F.Ö  Geçtiğimiz sezon Karlsruhe’yle 3. ligde yılın futbolcusu seçilen Hakan bu sene geldiği Hamburg’da, tecrübeli bir hocayla takım oyunu nasıl oynanır onu öğreniyor. Serbest vuruşlarda şu anda bile ligin en iyilerinden. Mesut Özil’e benzetiyorlar ama aslında çok farklı bir oyun şekli var. Topu ayağından Mesut kadar hızlı çıkarmıyor, topla oynamayı seviyor. Bu bazen kötü etki edebiliyor. Şutları daha etkili. Eğer Mesut’un oyun sezgisini de kazanırsa ondan daha iyi bile olabilir. Yine de güçlenmesi, geriye dönüşlerde daha etkili olması ve yavaş yavaş bırakmaya başladığı bencil oyuna geri dönmemeyi öğrenmesi lazım.

O.C.S  Zaten geçen sene Karlsruhe’deki performansıyla A takımı hak ettiği açıktı. Van Der Vaart’ın yerine oynayabilmesi onun en büyük şansı oldu ama kendi şansını da kendisi yarattı biraz. Bilemiyorum Galatasaray aşkı ne boyutta ama, Bundesliga’da emin ellerde şu an. Hamburg’un Lasogga’yla birlikte üstüne planlar kurabileceği iki adamdan biri.

Timo Werner:

F.Ö  17 yaş altı futbolcular için verilen Fritz Walter madalyasının 2013’teki sahibi, Stuttgart tarihinin A takımda maça çıkan en genç futbolcusu. Bundesliga tarihinin bir maçta 2 gol atan en genç futbolcusu. Yine lig tarihinde üçüncü en genç gol atan futbolcu. Yavaş yavaş ilk 11’in de değişmez isimlerinden oluyor. Genç hoca Thomas Schneider’in, genç takımının, en önemli genç yıldızı. 2014’ün Haziran ayında Brezilya’da bir sürpriz yapar mı?

O.C.S  1 Ağustos’ta Botev Plovdiv-Stuttgart maçını anlatmak için kadroları bastım, Timo Werner’i ilk 11’de gördüm. Eurosport’ta sürekli alt yaş gruplarını anlattığımız için adına aşinaydım ama Stuttgart formasıyla ilk maçına çıkışını anlatmak çok nefis oldu.

Werner büyüyecek. Hem oyunu, hem de kendisi. 17 yaşında, ilk profesyonel sezonunda, çok da istikrarlı olmayan bir takımda ilk devreyi 4 gol 4 asistle tamamladı. Daha fazlasını yapabilecek ışıltıyı da gösterdi. Almanlar ve Stuttgart taraftarının beklediği oluyor.

En İyi Maç

F.Ö  Burada tarafsız kalamadım ve benim için unutulmaz maçlar arasına giren, 1-1’lik Stuttgart – Frankfurt maçını seçtim. (maç özeti)

O.C.S  Hoffenheim’ın bir maçını koymamam mümkün değildi. 4-4’lük Werder maçını seçtim. (maç özeti)

En İyi Gol

F.Ö    Milan Badelj vs Hannover (Bonus Timo Werner vs Freiburg)

O.C.S   Ronny vs Freiburg

Bir de bunlar var.

En İyi 11

F.Ö 

Trapp
Grosskreutz – Dante – Ömer Toprak – Rodríguez
Hahn – Maxim – Raffael – Arango
Kruse – Sam

O.C.S  

Ter Stegen
Verhaegh – Ömer Toprak – Dante – Alaba
Castro – Firmino
Müller – Reus – Ribery
Ramos

  1. Geçen sezon ilk yarı sonunda 1 galibiyet ve 9 puanla 17. sıradaydılar. []
  2. Bayern ortalama %66 topa sahip olurken, yaptıkları pasların %87’si başarılı olmuş. Bu yüzdeler Gladbach için %56 ve %85. []
  3. — spoiler — Defans — spoiler — []