Skip to content

Ameliyatlı Yerime Vurma

Sakatlık futbolun kötü yanlarından biridir. Futbolcu sakatlanırsa bu her zaman için kötü haberdir.

Genelde önemli maçlar öncesi gazetelerde “X Takımına İyi Haber” şeklinde başlıklar görünür. Sonra haberi okursunuz, rakip takımın en önemli futbolcularından biri sakattır. Türk takımlarının Avrupa maçlarında daha sık görülen bu haberlerin başlığı, eğer sakatlanan futbolcu Türk takımındaysa, “Kötü Haber” şeklinde değişir. En başta şunu söyleyip bu yazının özetini vermek isterim, isteyen sonra okumaya devam edebilir: Sakatlık futbolun kötü yanlarından biridir. Futbolcu sakatlanırsa bu her zaman için kötü haberdir. Konu sadece futbol da değil, sporcu sakatlığı her zaman “Kötü Haber”dir.

Geçmiş bir zamanda Çukurova basketbol takımında antrenmanlara gidip geliyordum. Dizimde üç beş dakika ısınınca geçen, çok umursamadığım bir ağrı vardı. Daha sonra bu ısınma süresi uzamaya başladı. Antrenmanın yarım saati geçiyor, ben anca dizimi bükebilecek duruma geliyordum. Bir süre sonra dizimi kırmadan, bacağımı sürüyerek yürümeye başlayınca ailem işin farkına vardı.1 MR çekildi ve menisküs yırtığı tespit edildi. Doktor, yaşım küçük olduğundan ilerlemeyeceğini, ama bir süre dizimi zorlamamam gerektiğini söyledi. Ben bir sene beklemek zorunda kaldım. Dönüp tekrar basketbol oynamaya çalıştığımda artık en rahat yaptığım hareketleri bile yapamıyordum. Basketbol oynamak için zaten fiziğim yeterli değildi. Bu nedenle sakatlanmasaydım ne olurdu diye düşünmedim veya bu olaya çok da üzülmedim. Fakat sakatlanan futbolcular için, gerçekten üzülerek “çok iyi futbolcu olacaktı” dediğim çok oldu.

Ben antrenmanlara gidecek yaşa gelmeden birkaç yıl önce tüm ülkenin hayranlıkla izlediği bir futbolcu vardı. Fenerli “Şeytan” Rıdvan. Büyükler onun çalımlarını anlatır, küçükler de sokakta uygulamasını yapmaya çalışırdı. Fenerbahçe 103 gol atıp şampiyon olduktan bir sezon sonra, Rıdvan’a bir şeyler oldu. Biz çocuk aklımızla onun her maç oynamasını, Altay’a attığı golü tekrarlamasını istiyorduk ama Rıdvan sürekli sakattı. Dizinden sakatlanmıştı. O sakatlanmadan önce televizyondan çok maç izleme şansı yoktu. İstanbul’la bizim aramızda ise 1000 km mesafe vardı. Daha doyamamıştık Rıdvan’a. Maçlar daha sık yayınlandığında da Rıdvan yoktu. Tek tük oynuyordu. Sakatlıktan dönüp İtalya’da oynadığı bir Atalanta maçı vardı. Hafta içi olduğundan izleyememiştim. Ertesi gün bir gazetede çıkan haberi hatırlıyorum. “Şeytan Rıdvan ters çalımlarıyla Atalantalıları şaşırttı ama yetmedi.” Fenerbahçe maçı 4-1 kaybetmişti. Fakat önemi yoktu. Rıdvan ters çalımlar atmıştı. Herkes umutlandı. Çok beklemiştik Rıdvan’ı ama o eskisi gibi olamadı. Hep yarım kalmış bir şeyler vardı. Şu an bile, Rıdvan iki top sektirsin önümde dünyalar benim olur.

1993’de, 19 yaşında, estetik çalımları ve hızı ile dikkat çeken bir futbolcu konuşulur olmuştu. O sezon Okan Buruk’un tekniğinin muhteşemliğinden bahseden gazeteler, bir kupa maçından sonra kötü haber vermek zorunda kalmıştı. Okan’ın ayağı kırılmış ve sezonu kapatmıştı. Rıdvan’ın aksine Okan geri dönebildi. Çok önemli başarılar kazandı. Buna rağmen 19 yaşında herkesi büyüleyen bu futbolcu, kimilerine göre, sakatlanmasa dünyanın en iyilerinden bile olabilirdi. Çünkü o teknik kapasitesi yüksek Okan, sakatlıktan sonra değişmek zorunda kalmıştı.

Ronaldo dünyanın en iyi futbolcuları arasına ismini yazdırdı. Elde ettiği kupalara ödüllere bakınca sakatlıkları onu etkilememiş gibi görünebilir. 1999’da Inter’de yaşadığı sakatlık öncesini hatırlayanlar gerçeğin bu olmadığını bilecektir. Daha ehliyet alma yaşına gelmemiş Ronaldo, 1994 Dünya Kupası’nda şampiyon Brezilya kadrosundaydı. Sonrasında, Avrupa’da oynadığında attığı goller ağızları açık bırakacak cinstendi. Çok hızlıydı, çok rahat adam geçiyordu, istediği köşeye şut atabiliyor, hemen hemen her maçta gol atıyordu. 23 yaşında Inter’de oynarken dizinden sakatlandı. 5 ay sonra, ilk maçında, oyuna gireli daha 7 dakika olmuşken topla buluştu. Ortadan ceza sahasına doğru yöneldi. Koşar haldeyken, topun üstünde sağ ayağını şöyle bir gezdirdi. Yine sağ ayağının dışıyla tam sağa doğru alıp rakibini geçecekken Ronaldo yere düştü. Bu hareketi hep yapardı ve normalde sahne sonu bu değildi. Topu önüne alır, sağ iç plaseyle uzak köşeye yollar, sonra güzel bir gülümsemeyle attığı golü kutlardı. Ronaldo’yu ezberlemiştim ama ezberimi bozmuştu. Sakatlıktan yeni çıkan Ronaldo en rahat yaptığı işi yapamamıştı. Ne gol vardı, ne gülümseme. Aksine, Ronaldo ağlıyordu. Sadece 7 dakika oynayabilmişti ve 2002 Dünya Kupası’na kadar bir daha ortalıkta görünmedi. Bundan sonra Dünya Kupası kazandı, Real Madrid’de en iyilerle oynadı ve en iyilere adı yazıldı. Ama 2002 ve sonrası oynayan Ronaldo, 1999 öncesi Ronaldo’nun belki de sadece yarı kapasitesinde bunları yaptı.

Elvir Baljic 26 Milyon Avro karşılığında 1999’da Real Madrid’e transfer olmuştu.2 O da en iyilere adını yazdırmak istiyordu. Bunun yerine dizinden yaşadığı sakatlık onu tarihin en balon transferlerinden biri haline getirdi. Türkiye’ye döndükten sonra Fenerbahçe’de kiralık oynadı, sonra 28 yaşında Galatasaray’a geldi. O nefret ortamında Baljic’in eski haline dönmesini isteyen olmuş mudur bilmiyorum ama ben o sol ayaktan çıkan şutları yeniden görmeyi çok istemiştim. Fakat olmadı, eski halinden eser yoktu.

Hoffenheim’ın 22 yaşındaki futbolcusu Boris Vukcevic 28 Eylül 2012’de ağır bir trafik kazası geçirdi. Bundan iki gün önce statta Stuttgart’a karşı izlediğim futbolcu, bana 10 dakikalık mesafede bir hastanede, 16 Kasım 2012’ye kadar komada kaldı. Şu anda hala tedavi görmeye devam ediyor ve futbola dönme ihtimali düşük. Bu süre içinde Hoffenheim birçok maça çıktı. Merak ediyorum acaba bunların hangisinde rakipleri Vukcevic’in olmamasını “iyi haber” olarak gördü? Zannedersem böyle düşünen olmamıştır. Peki bir futbolcunun ayağının kırılması, dizinden sakatlanması veya sol gözüne giden damarlarından birinin kopması ne zaman iyi haber oldu? Rakibin futbolcusunun sakat olması, futbolu seven birini en az rakipleri kadar üzmelidir. Zaten rakip en iyi haliyle karşına çıkarsa galibiyetin bir tadı vardır. Yoksa hep bir eksiklik hissedilir. Tekrar özet olarak: Sporcu sakatlığı her zaman “Kötü Haber”dir.

Keşkelerle veya varsayımlarla uğraşmak zor bir iş. Yaşananlar gerçek, yaşanabilecekti denilenler ise kaçan fırsatlar, yarım kalan tatlar. Çoğu zaman bu yarım tatlar hayallerle tamamlanmaya çalışılır. Mesela ben uykuya dalmadan önce, isimler zamanla değişse de, bazen düşünürüm. “Rıdvan mı Messi mi? Rıdvan mı Messi mi? Sakatlanmasaydı R……”

  1. O zamanlar “Şeytan” diye bir korku filmi vardı. İçine şeytan giren insanlar bir ayağını sürüyerek yürüyordu. Eğer filmi biliyorsanız işte aynen öyle bir yürüyüştü. []
  2. Bu onu Edin Dzeko ve Luka Modric transferlerine kadar en pahalı eski Yugoslavya kökenli futbolcu yapmıştır. []