Skip to content

Reçete: Güneybatı

Güneybatı takımlarına neler lazım? Orkun Çolakoğlu yazdı...

Reçeteleri çok severiz. Doktorların el yazıları olarak başladıkları yolculuklarını eczanelere taşıyan kişi olarak genelde heyecanlı oluruz. Orada okuyamadığımız bir şeyler yazılıdır ve bu her zaman orada okuyabileceğimiz bir şeyler olmasından heyecanlıdır. NBA’de normal sezonun yavaş yavaş Fox’da yayınlanan ve geçen hafta 1000. bölümünü kutlayan Unutma Beni dizisine döndüğü şu günlerde takımlara reçete çıkaralım dedik. Ne lazım? Ne yapmalılar? Biliyor olabiliriz. Unutmayın bizi, daha 2 gün, 2 grup var.

New Orleans Hornets

Ne lazım?
Bir sezon daha.

Hornets bu satırların yazıldığı anda 14-27’lik dereceye sahip. Batı Konferansı’nda play-off’a giren son takımla aralarında altı maçlık fark bulunuyor. Henüz yolun yarısını bitirdiğimizi düşünürsek kapanmayacak bir fark değil ancak çok elverişli bir konumda bulundukları da söylenemez. Diğer bir açıdan bakarsak %34’lük galibiyet oranları Batı’nın en kötü ikinci, liginse en kötü beşincisi. Yani eğer takımların bir anda işleri yoluna koyarak üst üste 25 maç kazandıkları, finalde de soyunma odası konuşmasıyla gazı alıp son saniye basketiyle galip geldikleri haftasonu sabahı Amerikan filmlerinden birinin senaryosunu yaşamayacaksak önümüzde duran bir lotarya takımı.

Fakat Hornets taraftarları şu sıra kendilerini bir lotarya takımını tutuyor gibi hissediyor olmasalar gerek. Bu hisse kavuşmaları beklenenden biraz geç oldu zira bundan bir ay önce 11 maçlık bir mağlubiyet serisini henüz bitirmiş, 5-22’lik feci bir derece ve artan bir sabırsızlıkla Eric Gordon’ı bekliyorlardı. Gordon geçen yıl 66 maçın yalnızca dokuzunu oynayabildikten ve bu sezonun da ilk iki ayını kaçırdıktan sonra sakatlıktan bomba gibi dönemedi haliyle. Yüzde 38 şut isabetiyle 17.4 sayı maksimum kontrat bağlanan bir oyuncunun değil, JR Smith gibilerinin istatistikleri. Ancak onun sahaya çıkması bile Hornets’ın havasını değiştirmiş gözüküyor. Son dokuz maçta yedi galibiyet aldı Hornets ve yendikleri arasında San Antonio, Houston, deplasmanda Boston ve Dallas gibi rakipler de vardı. Sezon sonuna kadar 7-2 oranında kazanamayacakları çok açık ama zaten onların hedefinde bu yıl yoktu. Gordon, Anthony Davis, Ryan Anderson ve Greivis Vazquez’den oluşan çekirdekleri sağlıklıyken patates bir takım olmadıklarını kanıtlıyor ve taraftarlarını mutlu ediyorlar.

Yeterli değil mi? Öyleyse bir de şunları düşünün: Gordon sakatlık döneminin pasını attıkça daha iyi oynayacaktır. Bahsettiğimiz adamın 2010-11 sezonunu 22.3 sayı (%45), 4.4 asistle geçirdiğini ve henüz 24 yaşında olduğunu unutmayın. Ve Gordon iki yıl önceki standartını bulsa bile seneye bu takımın en iyi oyuncusu olarak anılmayabilir çünkü 19 yaşında çaylak sezonunda 13 sayı, 8 ribaund, 2 blok yapan Anthony Davis’in bu noktada durmayacağı kesin. Mesele ne kadar hızlı ilerleyeceği. Geçen yılın MIP’si Anderson (%39 üçlük) ve bu yılın Paul George’la birlikte en kuvvetli adayı Vasquez (9.2 asist), Gordon-Davis ikilisine harika tamamlayıcılar. (Bu ikisi kadar dikkat çekmiyor ama Al-Farouq Aminu’ya da dikkat edin.) Üstelik takviye için büyük kozlarını bitirmiş de değiller. Rashard Lewis’inkinin de içinde bulunduğu bir dizi kontratın hesaplarından düşmesiyle bu yaz salary cap’te 20 milyon doları aşkın boşlukları olacak. Genç çekirdeklerinin hem birbiriyle oynama konusunda hem bireysel bakımdan doğal gelişimiyle, transfer yapılmasa bile gelecek sezon zaten daha iyi olacaklar. Pazardan da doğru isimleri alırlar ve işler ters gitmezse, iki-üç seneye Hornets’ı şampiyonluk adayları arasında sayarız.


atl

San Antonio Spurs

Ne lazım?
Daha fazla Ginobili, daha fazla Splitter…

Batı Konferansı’nın tepesindeki üç takım, Thunder, Spurs ve Clippers ligin kalanından farklı bir seviyede gibi gözüküyorlar. Hatta Miami Heat ya da herhangi başka bir Doğu takımı play-off’ta daha üst seviyelere çıkamazsa, NBA finali bu üç takımdan ikisi arasında oynanmadığı için yazık olacak. Bu kadar yakın üç takımı birbirinden ayırmak epey zor ama derecesiyle değilse de, basketbolunun çıkabileceğini gösterdiği seviyeyle ve kadro alternatifleriyle Spurs bana göre şu anda en iyisi. Diyeceksiniz ki, geçen sezon da aynı şeyleri konuşuyorduk, dünyanın açık ara en iyi basketbol oynayan takımı diyorduk, konferans finalinde Kevin Durant 30 metreden bi koydu, ne istatistik kaldı, ne bilgisayar… Ben de diyeceğim ki, haklısınız. Haklısınız ama 15 günlük bir play-off serisi, eğer takımlardan biri lehine 4-0 ya da 4-1 gibi net bir farkla bitmemişse, çok daha uzun sürelerde gösterilenlerin boş/yalan/sahte/çürük olduğu anlamına gelmez.

Bu sezonki Spurs’te her şeyden önce Tony Parker ve Tim Duncan, yani takımın en iyi iki oyuncusu bile daha iyiye gitmiş durumdalar, ki onların seviyesinde ve yaşlarında bu pek de beklenen bir durum değil, malum. Hele Duncan için… Dakikaları oranlandığında MVP olduğu yıllardan bu yana en iyi istatistikleriyle oynuyor. 2.7 blok, 2003-04’ten beri ulaşamadığı bir seviyeydi, kaldı ki o zaman maç başına 6 dakika fazla süre alıyordu. Yüzde 82.6’yla kariyerinin açık ara en iyi serbest atış isabet oranını yakaladı. Bu sezon NBA’in en iyi performans gösteren “uzunu” olduğu bence tartışılmayacak bir konu. Parker? Yüzde 52’yle maç başına neredeyse 20 atıyor ve 7.5 asist yapıyor. Yine bence Chris Paul’dan sonra şu anki en iyi oyun kurucu o.

Daha iyi gözükenler sadece Duncan ve Parker değil. Yan parçalardan Tiago Splitter, Kawhi Leonard, Boris Diaw’ın istatistikleri, Danny Green ve Gary Neal’ın da süreleri yükselişte. Gregg Popovich’in bu adamların hepsine daha fazla güvendiğini ve play-off’taki savaşa daha iyi hazırladığını söyleyebiliriz. Her biri değerli ama bilhassa Splitter’ın yerini sağlamlaştırması Spurs’ün bu sezonki en önemli kazanımı. O bir türlü istikrar kazanamadığı için Spurs mecburen daha kısa beşlere yöneliyordu ve bu durum iki yıl önce Memphis’in onları pota altında döverek turu geçmesine, geçen yıl da Oklahoma City’nin pek zarar görmeden kısa ve atlet beşini uzun süreler kullanmasına olanak sağladı. 2012 Konferans Finali’nde Splitter ilk beş maçta ortalama 10 dakika, son maçta yalnızca 39 saniye oynadı.1 Bu sezon ise aldığı süre düzenli biçimde artıyor ve Ocak ayındaki 11 maçta ortalaması 28 dakikaya kadar çıktı. O 28 dakikaya sığdırdığı 11.2 sayı (%59), 7.5 ribaund, 1 blok gayet başarılı istatistikler. Eğer bu 20 günlük bir esinti değilse (ki düzenli artan performansı öyle değil diyor) Spurs ikinci güvenilir pota altı oyuncusunu bulmuştur.

Bir de Ginobili var. Parker ve Duncan kadar iyi değil (en azından istikrar bakımından) ama yardımcı rol oyuncusu sınıfına sokulamayacak kadar da iyi. Aslında sezona yavaş başlayıp son bir ayda kendini bulmuştu ama bacağındaki sakatlık nedeniyle şu sıra oynayamıyor. Döndükten sonra hızla aynı ritmi bulması, onun için her zaman bir problem olan sakatlıklardan uzak kalması ve play-off’ta Spurs’ün beklediği gibi 15 sayı-5 asist düzeyini yakalaması, takımı şampiyonluğa götürecek şey olabilir. Ginobili geçen sezon Thunder’a karşı ikisi kazanılan üç maçta gayet başarılıydı ama kaybedilen dört maçın üçünde de 10.3 sayı (9/24 şut) ve 2 asist ortalamayla oynamıştı. Spurs’ün Kevin Durant ya da LeBron James gibi durdurulamaz oyuncuları yok. (Zaten başka takımların da yok.) O yüzden Parker, Duncan ve Ginobili’nin belli bir standartı korumaları gerekiyor ve bu konuda en fazla değişkenlik gösteren Manu.


orl

Houston Rockets

Ne lazım?
Keyif yapmak ama keyfe fazla kapılmamak.

Genel menajer Daryl Morey’nin kafasındaki ilk plan, play-off bileti için yarışacak ve sonrasına da bakacak bir takım kurmak değildi. Bu ligde şampiyonluk mücadelesine ancak ligin en iyi 20-25 oyuncusundan en az birini, o biri de ilk 10 içerisinde değilse mümkünse ikisini kadroda bulundurarak girilebileceğini biliyordu. Geçen yıl Gasol Kardeşler ve Nene’den ikisini almayı hedeflemiş ama başaramamıştı, bu defa en başta Dwight Howard’ı istiyordu. Çok uğraştı, yine olmadı, o da Ömer Aşık ve Jeremy Lin gibi gelişme potansiyeli taşıyan iki oyuncuya, üçer yıllık, yani çok uzun sürmeyecek kontratlar vererek, draftın ilk turundan üç seçimle takviye ettiği, genç bir takım oluşturdu. Rockets sezona play-off iddiasıyla girmeyecekti. İşleri son anda ortaya çıkan James Harden takası değiştirdi. Morey aradığı yıldızlardan birini kucağında, Harden faktörüyle takım da kendini play-off yarışında buldu.

Houston şu anda Batı’nın sekizinci sırasında. Harden ligin en skorer beşinci oyuncusu, Ömer beklediklerinden de iyi oynuyor olabilir, henüz ikinci yılındaki Parsons bugün serbest kalsa yıllık 8-9 milyon dolar almasını sağlayacak bir performans gösteriyor. Hızlı basketbol oynuyorlar, maçları bol skora açık, hiçbir zaman “Öff, Houston maçı mı varmış” demezsiniz. Sezon başı planlarına göre vaziyet gayet iyi. Ve genç bir takım olduklarını düşünürsek mutlaka daha iyiye gideceklerdir.

Lakin eğer hedef birkaç yıl içinde şampiyonluğa oynamaksa, bu hedefe bu kadroyla ulaşamayacakları da açık. Her şeyden önce Harden kalibresinde bir oyuncu daha bulmaları gerekecek. Jeremy Lin’in şampiyonluk iddiasındaki bir takımın en iyi üç oyuncusundan biri olamayacağı ve Harden’la birbirini tamamlayan bir guard çifti oluşturmadıkları gün geçtikçe daha net ortaya çıkıyor. Lin hiç katkı sağlamıyor değil ama ben olsam fırsatını bulduğum anda takas ederim. Bu da kontratının son yılına kadar pek yüksek bir ihtimal gibi gözükmüyor. Şu anda Lin’i kaybetmek Rockets’ı play-off yarışında olumsuz etkiler mi? Belki, ama bence çok da değil. Salary cap’teki boşluğu genişletmek için, Lin’in yerini başka bir oyuncuyla doldurmaya çalışma riski alınabilir. Tabii Lin’i almaya gönüllü bir takas partneri bulunabilirse. Kolay değil.


cha

Dallas Mavericks

Ne lazım?
Tam kadro oynayabilmek.

Dirk Nowitzki hazırlık kampında sakatlandıktan sonra, o dönene dek Dallas’ı taşıması gereken ya da beklenen oyuncular şöyleydi: Darren Collison, OJ Mayo, Vince Carter, Shawn Marion, Elton Brand, Chris Kaman. Bu altı oyuncudan ilk ikisi için geçen sezon hayalkırıklığı yarattıkları ve bu nedenle genç yaşlarına rağmen takımları tarafından gözden çıkarıldıkları ortak yorumu yapılabilir. Diğer dördünün ortak özelliği ise yaşı ilerlemiş, en iyi dönemini ardında bırakmış oyuncular olmaları. Ancak esas dikkat çeken, bu altı oyuncunun dördünün (Collison, Mayo, Brand ve Kaman) takımdaki ilk sezonlarına başlamalarıydı. Hani Nowitzki’nin yokluğu yeterince problem yaratmıyorsa diye…

Beklenebileceği gibi Dallas bu çekirdekle çok da başarılı bir dönem geçiremedi, hatta belki düşünülenden de kötüye gitti ve play-off treninden uzaklaşmaya başladı. Rick Carlisle rotasyonda güvenebileceği yedinci, sekizinci, dokuzuncu oyuncular bulmak için Derek Fisher, Troy Murphy, Eddy Curry gibi umutsuz denemelerde dahi bulundu.2 Ve şunlar ortaya çıktı ki, birincisi Nowitzki’siz Dallas’ın play-off’u kovalamasının imkanı yok, ikincisi başta saydığım altı oyuncu+Nowitzki dışında Dallas’ın güvenebileceği diğer bir oyuncusu bulunmuyor.

İki haftadır biraz toparlanmış vaziyetteler. Son altı maçın beşini kazandılar, kaybettikleri tek maçı da Oklahoma City’ye uzatmada verdiler.3 Bu süre içinde Portland ve Houston da üst üste kaybedince trene daha yakından bakmaya başladılar. Yakalayabilirler de, ama bunun için yedi kişilik rotasyonlarını mümkün olduğunca fazla kullanmaları ve bu oyuncuların sakatlık sorunu yaşamaması şart.


was

Memphis Grizzlies

Ne lazım?
Şutör… Şutörler…

“Zach Randolph ve Marc Gasol gibi iki şahane pota altı oyuncumuz var. Topu sürekli onlara geçiririz, rakip zaten birini tutsa diğerini savunamaz. Rudy Gay de iyi skorer, o da atar. Zaten çok iyi savunma yapabiliyoruz. Oh, tamam ya!”

Memphis koçlarının bu kadar yüzeysel planları olmadığına eminim ama bundan birkaç yıl önce yukarıdaki “strateji” şu anki kadar uyduruk gözükmezdi. Bugün ise alçak post oyuncuları üzerinden hücum etmek eskisi kadar kolay değil. Savunmalar çok daha çabuk ve etkili gömülüyor, yardımlar daha doğru noktalardan geliyor, hakemler dışarıdaki eşleşmelerin aksine pota yakınında çoğunlukla savunma oyuncularının lehine yorumlarda bulunuyor… Ligin en skorer on oyuncusu arasındaki tek “uzunun” LaMarcus Aldridge olması, onun da sıklıkla potadan uzak oynaması sizce tesadüf mü?

Randolph ve Gasol çapında iki kaliteli pota altı oyuncunuz varsa ve hücumu onlar üzerinden şekillendirmek istiyorsanız yapmanız gereken basit; bu oyunculara önlem olarak gömülen savunmaları dış şutlarla cezalandırmak ve onların nefes almasını sağlamak. Memphis ise bu konuda yıllardır ligin en kötülerinden. Bu yaz ellerindeki tektük şut atabilen oyuncudan OJ Mayo’yu kaybetmeleri de bu konuda gelişmelerine yardım etmedi haliyle. Sezona çok iyi şut sokarak ve hücum ederek başlamışlardı ama bunun kısa dönem süreceği belliydi. Nitekim şu anda %34 üçlük isabetiyle lig 23’üncüsü durumundalar, genel şut isabetinde de %43.3’le 25’inci. Mayo’nun açığını doldurmasını bekledikleri isimlerden Wayne Ellington’ı dün maliyet düşürme kaygısıyla Cleveland’a takas ettiler, o kadar vazgeçilebilir bir oyuncuydu ve Zach Lowe’ın da yazdığı gibi, çok iyi gününe gelen iki maçta attığı 13 üçlüğü çıkarırsak, kalan 38 maçta 28 isabet bulabilmişti. Şimdilerde onun yerini serbest oyuncular arasından ve Avrupa’dan gözlerine kestirdikleri başkalarıyla doldurmaya çalışıyorlar.4 Ellington’ın yerini doldurmak sorun değil, değil de, sadece bunu yapmak da Memphis’e yetecek değil. Ellington zaten maç başına alt tarafı 17 dakika oynayan bir adamdı. Mesele Tony Allen ve Rudy Gay’in pozisyonlarından da en azından Mike Conley’den alınan şut katkısını alabilmek.

Peki o nasıl olacak? Gay ve Allen’ın bu konuda maalesef ilerleyecekleri yok. Gay demişken, onun problemleri dış şut zaafıyla da sınırlı değil. Geçen sezon %45.5 olan isabet oranı %41.3’e kadar indi. Kazandığı maksimum kontrat parasının hakkını vermeye yaklaşamıyor bile. Çok doğal olarak Grizzlies de onu takas etmeye çalışıyor. Gay bir yandan son sürat değerini düşürürken onu verip çok temiz bir alışveriş yapmak zor gözüküyor ama galiba bunu denemeleri şart. Gay’i takas ettikten sonra daha iyi bir takım olacaklarının garantisi verilemez. Ama Gay’i tutarak bundan daha yukarıya çıkamayacakları artık garanti edilebilir. Riske girmek için bu yetmez mi?

  1. Thunder’ın kötü serbest atış yüzdesinden faydalanmak için ona kasten faul yapmasının da bu süre düşüşünde etkisi vardı. []
  2. Gerçi Fish’i çok tutuyor, hatta ilk beş başlatıyordu ama bence pek parlak bir fikir değildi. Fisher daha sonra ailevi nedenlerle takımdan ayrıldı. []
  3. Ne kadar kötü olurlarsa olsunlar Thunder’a zorluk çıkarma gibi bir huyları var. []
  4. Delonte West, Bill Walker, Avrupa’dan Joe Ingles ve Sasha Vujacic ismi ortaya atılanlar. []