Skip to content

Ohio Havası

Hem Kerr hem de Blatt'in rakibi durdurma planları şu ana kadar işliyor. Ve ortaya çıkan oyun Cleveland'ın işine geliyor.

LeBron James final serisinin ilk iki maçında toplam 83 sayı attı. Maç başına 41.5 sayı eder. Ayrıca toplam 24 ribaund alıp, 17 de asist yaptı. Bu istatistiklere bakıp, “daha ne yapacak, canlarını mı alacak” deyip, Golden State’in savunma planında ciddi değişiklikler yapması gerektiğini düşünebilirsiniz. Oysa Warriors gayet doğru bir savunma anlayışıyla hareket ediyor.

Televizyon kanallarının altyazılarında geçen istatistiklerin ötesine bakalım: Maçta LeBron’un kullandığı toplam atış sayısı 73. Seri öncesi Steve Kerr’e, ilk iki maçta James’ten 73 şuta karşılık 83 sayı yemelerini teklif etseniz bence düşünmeden kabul ederdi. Bu hem Cleveland için pek verimli bir dönüş değil, hem de iki uzatmaya rağmen toplam 73 şut, rakibin Kerr ve Warriors’ın istediği gibi oynadığının bir işareti.

Bu bir LeBron eleştirisi değil, Kerr’ün cesaretine övgü. Herhangi bir oyuncu 40 sayı atma ritmine girdiğinde ona daha fazla önlem almak ve savunmayı değiştirmek genel bir koç refleksi. Kerr ise muhtemel eleştirileri göze alarak LeBron’a pozisyonların başında çok net yardımlar göndermedi ve onu kendi skorunu üretip, bolca da orta mesafe ve gerisi şut atmaya zorladı. 83 sayı yedi ama yerken Cavs’e serbest atışlar hariç 73 kurşun harcattı ve aslında oradan istediğini aldı. Cavaliers’ın Iman Shumpert, Tristan Thompson, Matthew Dellavedova, James Jones, Mike Miller ve kısmen JR Smith gibi LeBron’dan beslenen oyuncuları, iki maçta toplam 71 atıştan sadece 18 isabet çıkarabildiler. Sadece Timofey Mozgov hem fizik avantajı hem de Warriors savunması tarafından dönem dönem riske edilmesi sayesinde, Kyrie Irving de -oynayabildiği ilk maçta- bireysel kabiliyetiyle rakibin savunmasından olumsuz etkilenmeden hücumda iş yapabildiler. Genel tablo, seri öncesi Kerr’ün ağzını sulandırabilecek cinstendi.

Tabii sadece savunma tablosu… Sahanın öte tarafında, ilk maçın uzatmasının son 3 dakikası dışında işler Kerr’ün değil, David Blatt’in istediği gibi gitti ve terazi dengeye geldi. Blatt, Love ve zaman zaman Irving’in yokluğunda play-off’ta yeni bir kimlik edinen takımının Golden State ile skor yarışına giremeyeceğinin ve rakibin hücum keyfini kaçırmak için fazla agresif, aynı zamanda riskli bir savunma gerektiğinin farkındaydı. Warriors’ın o keyfi ve ritmi de Curry ile başlıyor. İlk defa uygulanan bir şey değildi elbette ama Blatt, Curry’ye gelen hemen her perdede uzunları onun şutuna çıkmaları ve kendi adamlarını boşvermeleri için görevlendirmişti. Bu perdelerin çoğunda switch de yapılmadı ve Curry’nin savunmacısı da onunla kalmayı sürdürdü. Doğal olarak sahanın kalan bölümünde Warriors lehine 4’e 3’lük bir sayısal üstünlük oluşuyordu ama Blatt, perdeye gelen ve akabinde boş kalan Draymond Green, Andrew Bogut ve diğerlerinin alınan bu riski yeterince cezalandıramayacağı üzerine kumar oynadı. Ve şu ana kadar hem bu kumarda kazandı, hem de Curry’yi ikinci maçta darmadağın etti. Green iki maçın toplamında 20’de 6 atabilmiş ve finallere kadarki play-off maçlarında asist ortalaması 5’in üzerindeyken, bu kez 5 asisti ancak toplamda bulabilmiş durumda. Bogut ilk iki maçı toplam 6 sayı ve atış denemesiyle geçirdi. En önemlisi, Curry ikinci maçta o kadar konfor alanı dışına çıkarıldı ki, bu beraberinde kötü tercihleri ve şutunda bozulmayı da getirdi: 23’te 5, 15’te 2 üçlük, 6 top kaybı. Sahasında sezon boyu sadece üç maç kaybetmiş ligin en iyi takımını, %32’yle atabildiği bir günde deplasmanda, hem de NBA Finali’nde yenmeyi başardı Cavs ve bunu rakibin hücumunu WNBA seviyesine indirerek yaptı.

Cavaliers saha avantajını kapmış ve seri ilk iki maç itibarıyla onların istediği oyuna sahne olsa da, Warriors hala favori. Önlerinde çözebilecekleri bir bulmaca var. Bulmaca sadece Curry dışında kalan oyunculara değil, aynı zamanda Curry’ye de yönelik. Grizzlies serisinde benzer bir şeyle karşılaşmışlar ve üçüncü maçtan itibaren cevapları bulmuşlardı. Aynı şeyi yapmamaları için bir sebep yok. Ancak, bu kilidin açılmasında çok işe yarayabilecek özelliklere sahip David Lee’nin Steve Kerr tarafından bu kadar hesap dışı bırakılması tuhaf geliyor. Evet, Lee iyi bir savunmacı değil, tüm sezon fazla oynayamadı ve play-off’ta hemen hiç katkısı olmadı ama takımın hücumu mavi ekran vermişken bench’ten kalkmayacak kadar zararlı bir oyuncu da değil. Her şeyden önce, Curry’yi oynatmama pahasına 4’e 3 kalmayı riske eden bir savunmanın arkadaki hattını, orta mesafe şutu, pas yeteneği ve potaya gidebilmesiyle çözebilecek bir anahtar. Dört ya da beş oynarken eşleştirilebileceği Tristan Thompson’ın da büyük bir hücum tehdidi yaratmadığı malum.

“Warriors Warriors gibi oynarsa alır götürür” diye kestirip atılacak kadar basit bir eşleşmeyle karşı karşıya değiliz. Birincisi, gözüken o ki Warriors’ın öyle oynaması çok da kolay olmayacak, ikincisi sayıları gittikçe azalsa da LeBron’un yanındakiler de evlerinde muhtemelen daha iyi oynayacaktır. Yan rol oyuncularının iç sahada daha iyi şut atması hep görülen bir şey ve Cleveland’daki maçlarda Shumpert-Dellavedova-Tristan-JR-Jones grubunun 71’de 18 gibi bir oranda kalmayacaklarına eminim. Yine de yapabileceklerinin çok daha altında kalan taraf Warriors. Maçların yakın geçmeye devam etmesini ama bu seriyi lehlerine çevirmelerini bekliyorum.