Skip to content

Çanlar Kimin İçin?

Bu seri acelesi olanların serisi. Karamsarlık ile umut arasında.

Şampiyonluğun kıyısında dolaşanlar çoğu zaman benzer senaryolarda buluşur. Önce umut sahne alır, her ne olursa olsun. Genç bir çekirdek yakalarsınız ve yolun başında yenilmek o kadar büyük problem olmaz. Her zaman bir sonraki yıl vardır. Sonra karamsarlık meydana çıkar. Ertesi yıllar sona ermiştir. Bir zamanlar hayal edilen gelecek planları suya düşer, zafer için artık kimsenin pek fazla şansı kalmaz. İlki için şu anki New Orleans Pelicans’a bakabilirsiniz. İkinci örnek içinse birkaç adayımız var ve onlardan biri o son treni kaçırmadığını hissetmek isteyen Chicago Bulls. Karşılarında ise suyun iki tarafında da bulunan Cleveland Cavaliers olacak. Umut da karamsarlık da onlara çok uzak değil.

Bu seri acelesi olanların serisi. 2010’dan beri Tom Thibodeau yönetiminde etkileyici bir çekirdek oluşturan, NBA’deki savunma prensiplerini değiştiren Chicago Bulls’un “bu hâliyle” sonu yaklaşıyor. Bu hâlden kasıt, Thibs’in koç, Rose’un lider olarak görev yaptığı yıllar. Cavs ise ligin son bölümünde müthiş ritm tutturduktan sonra kendisini soru işaretlerinin gölgesinde buldu. Boston Celtics serisinde omzundan sakatlanan Kevin Love’ın yanına bir de Jae Crowder’a yaptığı hareketten dolayı iki maç ceza alan JR Smith eklendi. O zaman ne olacak dersiniz? Hikayenin bundan sonraki bölümleri için öncelikle gerisine bakmalıyız.

Aslında Bulls için sezon başında her şey toz pembeydi. Takıma yeni katılan Pau Gasol önderliğinde değişerek gelişen hücumları Derrick Rose’un ritm bulmasını bekliyordu. Kariyerinde defalarca sakatlıklardan çeken, 2014 Dünya Basketbol Şampiyonası’nı kazanan Amerika Birleşik Devletleri takımı ile birlikte yaz aylarını verimli geçiren yıldız oyuncu, normal sezonun başında ise eski patlayıcılığından uzak görünmüştü. Elbette varlığı takım için umut ışığıydı. Öte yanda Thibs’in sistemi yeni yıldızlarla da zenginleşiyordu. Avrupa’dan gelen çaylak Nikola Mirotic’in Yeni Kıta’ya hemen alışması, görev adamından süperstar adayına dönüşen Jimmy Butler’ın performansı, kenardan gelen ve tekdüzeliği kıran Aaron Brooks’un enerjisi. Aralık ayında manşetler Doğu Konferansı’nın zirve adayını selamlarken yazılan analizlerde Bulls’un Doğu’daki rakipleri arasında Washington Wizards ve Atlanta Hawks sayılıyordu.

Peşinden dünya tepetaklak oldu. Son dönemde takım ile özdeşleşen, aslında bir anlamda bu oyun sisteminin mimarı olan savunma prensipleri eski keskinliğini terk etmeye başlamıştı. Gasol’un hücuma getirdiği yumuşak eller savunmada sıkıntılar yaratıyor, bilhassa uzunlarından boyalı alanın dışında sayı bulabilen takımlar Bulls’a problem yaratıyordu. Sorunları, NBA’deki bütün takımların artık yavaş yavaş uzunlarından boyalı alan dışında etkinlik beklemesiydi.

Aralık ayında Wizards ve Hawks’u tepelere yerleştiren o resimde eksik kalan takımı toparlayan ise birkaç karar oldu. Genel menajer David Griffin, takımın topuğuna sıkanlar arasında öne çıkan Dion Waiters’ı takas ediyor, geldikleri günden bu yana kattıkları tahmin edilenin ötesinde çıkan JR Smith ve Iman Shumpert’ı takıma getiriyor, esas çehrelerini değiştiren hamleyi ise Timofey Mozgov’un 2.16’lık bedeninde buluyordu. Artık kimse Kevin Love’dan boyalı alanı kapatmasını beklemiyordu, bazen sadece orada durması da yeterli gelmeye başlamıştı. İlk iki ayda sürekli ilk beş değiştiren, bir maç 30 dakika verdiği Joe Harris’i birkaç hafta sonra D-League’e yollayan David Blatt doğru rotasyonu bulmuştu. Yıldızlar kritik maçlarda 40 dakikaya yakın oynuyor, benchten ise genelde Tristan Thompson, Matthew Dellavedova, Iman Shumpert gibi isimler geliyordu. Mike Miller’dan Shawn Marion’a birçok büyük tecrübeyi bazen zorunluluktan (yorgunluk, yaşlanma) bazen form durumlarından ötürü rotasyon dışına atan Blatt, sabit şutöre ihtiyacı olduğu zamanlarda James Jones’a görev veriyordu.

Bu tercihler Cavs’in sezonunu bir anda değiştirmişti. Yapılan eklemeler, peşinden gelen ince ayarlar, morallerin düzelmesi. Şimdi ise zorunlu tercihler her şeyi belirleyecek. Yolun bundan sonraki bölümünde Kevin Love yok ve Blatt’in önünde önemli bir seçim var. LeBron James’i sıradışı beşler içerisinde 4 numara olarak kullanabilir ya da Tristan Thompson’ı ilk beşe çekebilir. Hangisini tercih edecek? Eric Spoelstra’ya nazaran LeBron’u 4’e çekme konusunda daha muhafazakar olan Blatt muhtemelen hepsinden bir tutam deneyecektir. Lakin bir noktadan sonra buna mecbur olacağı dakikalar gelecektir. Özellikle eski ateşinden hâlâ uzak görünen Joakim Noah’ın oyunda olduğu anlarda LeBron’un varlığı hücumda artılar getirebilir. Bunun savunmada yaratacağı eksikliği ise Dellavedova, Shumpert gibi çabuk eller çözmeye çalışacak. Kadrodaki bu ani değişimlere ayak uydurmak zorunda olan Cavs karşısında Bulls, özellikle ilk iki maçta kısalarının enerjisi ile uçabilir. JR Smith’in yokluğu başta Kyrie olmak üzere zaten rakip kısaları savunmakta zorlanan takım için işleri daha çetin hâle getirecek.

Cavs için bir başka sorun da spacing. Kevin Love’ın üçlük için dışarıda durması en çok birebir penetre etmeyi seven LeBron ve Kyrie’ye yarıyordu. Oraya Tristan Thompson geldiği takdirde ise bambaşka bir durum ortaya çıkacak. Thompson hücum ribaundu tutkusunun da getirdiği bir özellikle genelde boyalı alan çevresinde durmayı tercih ediyor ve Mozgov ile birlikte oynadığında bu hücumu daha sıkışık hâle getiriyor. Peki başka alternatifler neler? James Jones’un ilk beşe çekilmesi onlar arasında. Mike Miller ve Shawn Marion’a daha fazla sorumluluk verilmesi de aynı şekilde kaçış yollarından biri olabilir.

Ne olursa olsun, süperstarlarının şehre dönüşü sonrası ilk senesinde olan bu takımın omuzlarında hep baskı olacak. Aynı seviyede birkaç sene daha kalması çok mümkün gözükmeyen LeBron’un, herhangi bir profesyonel sporda şampiyonluk görmeyen şehir kadar acelesi var. Aynı Bulls için olduğu gibi. Sezon içerisindeki inişli çıkışlı hâlleri onlar hakkında kendinden emin bir tahmin yapmayı zorlaştırıyor. İlk turda Milwaukee Bucks karşısında altıncı maçta elde ettikleri 54 sayılık galibiyet ilham vericiydi ve Rose’un dediği gibi takım içerisindeki özgüveni arttırdı. Buna ihtiyaçları var zira LeBron’un ekiplerine karşı bugüne dek play-off karneleri tam 3 galibiyet, 12 mağlubiyet. Ve bir kez daha karşılarında o isim var. Belki de hiç olmadıkları kadar geniş hücum silahlarıyla donatıldılar ve belki de hiç olmadıkları kadar kafaları karışık. Onlar da Cavs de birkaç şeyin farkında: Top kayıpları ve ribaundlar çok kritik olacak.

İki takım için de resimde eksik kalan birkaç parça var. Her şeye rağmen kim alabilir? Muhtemelen, yine LeBron James’in olduğu taraf. Öteki köşedeki Bulls ise, “bu hâliyle” son kez ayakta olduğunu göstermek isteyecek. Seri öncesi tepeden tırnağa iddialı açıklamalar yaptılar. Tam da tren kaçarken kazanmaya yakın olduklarını düşünüyorlar. Daha da ilginç olan aynı trenin rakipleri için de aceleyle köşede beklemesi. Bu sene şampiyonluk gelmezse o tarafta da her şey gelecek sene daha da kötüye gidecek. Umutla karamsarlık arasında bazen birkaç maç vardır. O birkaç maç, bu seride oynanacak.