Skip to content

Özlenene Ağıt: Doksanlar Tarkan’ı

Doksanlar Tarkan'ını özledim. Aslında doksanları, doksanlar adamını dinlerken özledim...

Doksanlar ne bilmiyorum. Benim başında doğduğum yıllar. Tarkan’ın dişlerinin ayrık olduğu yıllar. Atari salonu ve mahalle maçıyla geçen yıllar. Sonunda Galatasaray’ın bayağı büyük bir şey olduğu yıllar. Teknolojinin boğaza kadar değil, bize kadar olduğu yıllar. Benim çocuk olduğum yıllar. Tarkan’ın dişlerinin ayrık olduğu yıllar.

Çocukken iyiydi demeyeceğim bilineni tekrar söylememek için, zira çocukluktan güzel bir şey yok ve hiç geri gelmeyecek. Büyüyünce barlara girip içki içebildim, hiç kullanmadığım ehliyetimi alabildim, zaman zaman kendi kararlarımı verebildim ama pek bir işe yaramadı hiçbiri. Büyüyünce bir şeyin farkına vardım yalnız, doksanlar, çocukluk.

Tarkan çok büyük o zaman. Dalkılıç ve türevlerine yıldız falan diyorsunuz ya, onun aslı işte Tarkan. Ana haberlere Rusya’daki konseri çıkıyor, binlerce Rus Kış Güneşi’ni söylüyor. Ben kış güneşini sevmem. Kaldı ki ben güneşi hiç sevmem. Kar yağsın, dize kadar saplanalım, yürüyemeyelim, üşüyelim… Doksanlarda kar yağardı biraz. Kış Güneşi’nin kar topladığı yıllar bu dediklerim. Montları çantaya asmadığımız zamanlar, Mart ayının ortasında üşümenin normal olduğu yıllar. Neyse.

Kral TV’de yayınlanırdı ilk defa Tarkan’ın klipleri günü ve saati haftalar öncesinde belirtilerek ve biz beklerdik Tarkan’ın ayrık dişleri neler söyleyecek diye. Tarkan New York’a gidip klip çekebilirdi, Tarkan Rusya’da, Meksika’da konser verirdi, Tarkan’a tüm büyük bestecilerden beste yağardı şarkısı onun tarafından söylensin diye ve Tarkan herkesçe tanınırdı. Tarkan çok güzel şarkı söylerdi. Onu dünya tanıyordu. Nasıldı, niyeydi? Doksanlardaydık, internet bile yoktu. Nasıldı?

Ben o zamanlar soyadı yok sanıyordum. Zaten ihtiyacı da yoktu, Tarkan’dı lan işte. Ben hatta o zaman Tarkan söylediği şarkıları kendi yazıyor sanıyordum. O zaman beni etkilemiyordu şarkıları, zira azıp coşan bir deli gönlüm yoktu, 9’da tak yataktaydım, bu gözler oyundan başka bir şey görmüyordu yahut hasret kime göreydi haberim yoktu. Özlemim içimde kimseyi büyütmüyordu. En büyük hayalim Evde Tek Başına’daki çocuğun kıvrak zekasına sahip olmaktı ki, hırsız girdiğinde bir şeyler yapabilmeyi bırak, Wendy’s’in bedava ketçabını alırken bile utanıyordum. Tarkan’ın dişleri her geçen gün biraz daha birleşiyordu.

Akmerkez vardı o zaman. Hala var ama eskisi gibi değil, kokoşladı. Zaten önce o kokoşladı, sonra insanlığın hiçbir zaman ciddiye almaması gereken ter bezi İsmail Türüt’ün “Tarabya’da uşaklar Etiler’de yumuşaklar” sözü niyeyse ciddiye alındı, sonra da ben büyüdüm. Ne zaman oldu, ne ara oldu, inanın bilmiyorum.

Gerçi biliyorum. Her temizlikte çocukluğa dair bir şeyler kaybettim, bir gün yazlığa gittiğimde atari salonunun yerine bakkal buldum, taşınırken pokemon kartlarımı kaybettim, mahalle maçlarına çağırdığımız adamlar taşındı, Macaulay Culkin büyüdü, Wendy’s kapandı, Metrocity Akmerkez’in yerini aldı, 90’lar şarkıcıları ortadan kayboldu, Tarkan dişlerinin arasını doldurdu ve ortadan kayboldu.

Tarkan ben küçükken çok büyüktü. Öyle ki, arabada olduğu anlaşıldığında taş gibi kızlar vandal kesiliyordu. Evet ben o zamanlar klipleri de gerçek gibi görüyordum da, konumuz o değil. Tarkan’ın soyadını öğrendim ben bir gün 2000’li yılların başında. Önce inanamadım, sonra yakıştıramadım, sonra kabullenmek zorunda kaldım. O gün de birazı gitti çocukluğumun.

Etiler McDonald’s yazdan beri kapalıydı. Bir şey yapıyorlardı yerine ve ben her ne kadar restorasyon olmasını dilesem de öyle değildi bu “şey”. Etiler McDonald’s geçen gün Midpoint olmuş. 13-14 yaşında çocukların çocuk olmak yerine elindeki iPhone’ları masaya bırakıp 30 liralık yemek yedikleri yerlerden biri olmuş. Benim 6. yaş günümü twister oynayarak kutladığım yer, saçma sapan bir şey olmuş.

Tarkan çalıyor kulağımda, Şubat’ın sonunda. Öyle bir Şubat sonu ki, montla terliyorsun, bırak atkıyı, bereyi… Çocukluğumu geçirdiğim yer, şimdi çocukluğunu yaşamayı basit bulanların olmuş. Tarkan çalıyor kulağımda.

Tarkan hala çok büyük. Dişleri de mükemmel. Benim hayatım doksanlarda mükemmeldi…

“Artık çok geç yalvarma,
dönüş yok o yıllara…
Bil ki sana bu son veda.”