Skip to content

‘Baş Eğerek’ Meydan Okumak

Prag Baharı’nın spordaki izdüşümü ile tanıştınız mı?

Tarihin en olaylı Olimpiyat Oyunları’ndan biri Meksika’da yapılmıştı. Organizasyonun başlamasına az bir süre kala öğrenciler keklik gibi avlandılarsa da sporun patronları bunu çok önemsememişti. Yarışmalar sürerken bir madalya töreni sırasında kalkan iki siyah yumruk, ırkçılığa savurulmuş aparkatlar gibiydi. Fakat Mexico City’de yaşananlar sadece bunlarla sınırlı değildi.

Müsaadenizle biraz geri saralım…

Daha sonra yolu Ankara’ya büyükelçi olarak düşecek olan Prag Baharı’nın yaratıcısı Çekoslovakya Devlet Başkanı Alexander Dubçek’in reformları Varşova Paktı üyelerini rahatsız ediyordu. İşte diğer devletler Kafka’nın kentini işgal edince bir anda ortalık toz duman oluyordu. Sovyet tanklarının ezdiği gençler, direnişin simgesi olmuştu.

Çekoslovakya’nın yetiştirdiği en büyük sporculardan biri olan Vera Caslavska, altmışlı yıllara damgasını vurmuştu. Olimpiyat tarihinin en fazla madalya alan sporcusu olan Sovyet Larisa Latynina ile yarışan jimnastikçi, 1964 Yaz Oyunları’nda üç altın kazanmıştı.

Ülkesindeki gerginlik artıyordu. Yaşananları görmezden gelmeyen Vera, tutuklanmaktan korkuyordu. Bir köyde saklanmış, Meksika’ya gitmesine son anda izin çıkmıştı. 25 Ekim’de altın madalyalarına kavuşuyordu. Biraz olaylı bir şekilde.

Yer hareketlerinde bütün salon altın kazandığını düşünedursun, jüri üyeleri üzerlerindeki siyasi baskıya yenik düşüp kırk dereden su getirerek Sovyet Larisa Petrik’in puanını onunla eşitlemiş, altın paylaşılmıştı. Seremonide her iki ülkenin de milli marşı çalmıştı. İşte Sovyetler Birliği Milli Marşı sırasında kafasını çeviren Caslavska, tüm dünyanın gözleri önünde bir sivil itaatsizlik eylemine imza atıyordu.

Çekoslovakya’ya dört altın kazandıran jimnastikçi, ülkesine döndüğünde persona non grata ilan ediliyordu. Sovyetler Birliği’nin desteklediği yeni rejim, en iyi sporcusuna “artık yarışmayacaksın” demişti. Çalışma izni yoktu. Seyahat deseniz ancak rüyasında görebileceği bir şeydi. Evde durduğundan otobiyografisini yazdıysa da bu ancak Japonya’da basılabilmişti. Tehdit ve sansür iddiaları cabasıydı.

Yıllar sonra 1980’lerde IOC Başkanı Juan Antonio Samaranch’ın emriyle Çekoslovakya’da hocalığa başlamıştı. Doğu Bloku’nun çökmesinin ardından önce dönemin Devlet Başkanı Vaclav Havel’in danışmanlığını yapmış, sonra Olimpiyat Komitesi’nin başkanı olmuştu. 1999’da UNESCO tarafından verilen Uluslararası Fair-Play ödülünü kazandığında dünya artık tek kutupluydu…