Skip to content

YouTube HOF: Türkiye’den Birtakım Gruplar

Müziğin kapalı alanlardan sokağa çıkacağı günler için geri sayarken, festival sezonunda hayat kurtarabilecek yerli gruplar.

“[Gegen die Wand‘ın çekim süreci için geldiğim] O günden beri şehre ve müziğine tam anlamıyla vurulmuştum. Ama İstanbul benim için bir gizemdi ve hala da öyle. Belki o gizemin şifrelerini çözebilirim ümidiyle, buraya yeniden gelip şehrin sesini yakalamayı kafaya koydum.”1

Alexander Hacke

Müziğin kapalı alanlardan sokağa çıkacağı günler için geri sayarken, festival sezonunda hayat kurtarabilecek yerli grupları -son derece öznel kriterlere göre- derlemek istedim. Sadece birer tıkla yaza formda gireceksiniz. Gerçi Gümüşsuyu’ndan firarım sonrasında daha evcimen biri olup çıktım, o yüzden listede çok taze gruplar pek yer bulamadı.

123’ü listenin tepesine çıkaran alfabetik sıra oldu ama durumdan hiç şikayetçi değilim. Grubun tarihi öyle çok eskilere dayanmamasına rağmen, bu yılın başında çıkardıkları “Lara” ile dördüncü albümü gördüler bile. Albümlerini kendi plak şirketlerinden çıkarmaları kuşkusuz bir rahatlık sağlıyordur ama yine de sıra dışı bir üretkenlikle karşı karşıya olduğumuz açık. Önceki 123 albümlerine göre biraz daha vokal merkezli gözüken “Lara” bu bağlamda gruba sonradan dahil olan Dilara Sakpınar’ın müzikleri üzerindeki etkilerini kutlama vazifesi de görüyor.2

İzleri 2008’e kadar sürülebilmesine rağmen Biz, bu listedeki yeni keşiflerimden. Geçtiğimiz sonbaharda verdikleri bir ev konserinden çıkan mutlu insanlar vesilesiyle dikkatimi çekmişlerdi. “Müzik İstiyoruz” adlı ilk albümleri, ‘onların müziğini’ isteyen kararlı kalabalığı düşününce her iki taraf için de bir kazanım anlamına geliyor.3 Yeri gelmişken, albümün lansman konseri de bu gece Roxy’de.

Geçen sene çıkarmış oldukları “See-Through” albümü, çok fazla kilometreyi ardında bırakmamış ikilinin erken bir müzikal olgunluğa eriştiğini açıkça gösterir nitelikteydi. Hatta az önce Last.fm sayfalarında gezinirken fark ettim ki, sadece o albümü dinleyerek Top Listeners arasına girmişim. Bundan hiç utanmıyorum ve yerimi kaybetmek pahasına sizi albümü buradan ücretsiz olarak indirip döndürmeye davet ediyorum. Fuji Kureta’yı ilk fırsatta dinlemeye de…

Şimdi tarih öncesi çağlar gibi gelen Mogwai konserinin ön grubu oldukları geceyi hatırlıyorum. 2006 olması lazım ve o gece Kafabindünya’yı ilk kez canlı dinlemiyordum. Yani grubun tarihi o günden de eskilere dayanıyor ama ilk albümleri “Obi”yi henüz bu sene içerisinde çıkarmaları hasebiyle aşağıdaki onur kürsüsündense buraya koymayı uygun gördüm. “Obi” grubun bugüne kadarki yolculuğunun yoğun bir özeti olmaktan ziyade, yeni ve daha keskin bir Kafabindünya müziği tanımlar gibi. Beklentilerimin aksine “Devam et, sonra başlarsın” düsturuna karşılık gelmiyor, geçmişe sünger çekip yeni bir iddia ortaya koyuyor. Grubun sürekli değişen üyeleri mi, kayıtların albüm sürecinde teknik anlamda esaslı bir şekilde elden geçmesi mi ana sebep bilmiyorum ama bu yeni şeyi de sevebiliriz.

Aslında burayı Haossaa için ayırmıştım, ama projeyi bitirdiklerinin haberini aldım. Hızlı yaşayıp genç ölmek o gruba yakışmış. Muhtemelen yeni bir isimle karşımıza çıkacakları için arkalarından ağıtlar yakmıyorum. Listedeki yerleri yabancıya gitmesin diye de, müzikleri benim damağıma çok hitap etmese de Kim Ki O’yu alıyorum. Geçtiğimiz kış büyük merakla beklediğim ve sahne önünde konuşlanabilmek için erkenden konser mekanındaki yerimi aldığım iki konserin4 ön grubuydular ve kitleyi havaya sokmakta çok iyi iş yaptılar. Bir de hala açık mı bilmiyorum ama zamanında harika kahvaltılarıyla ihya olduğum Moda’daki Kutu Cafe’nin işletmecilerinden biri Ekin Sanaç olmalı. Bunlar hep yeter sebepler.

Miray Kurtuluş ve Selen Hünerli’nin Mira ve Norrda ile büyülediği yığınları tek çatı altında toplamayı amaçlayan ve bu çatı altında birbirini tanıyıp seven insanlara 2010’da “Oda” albümünü hediye eden Nada da bu listede olmalıydı. Aynı zamanda o albümün lansman konseri olan Babylon performansından beri konserlerine denk gelmedim, ‘kendime not’ işlevi de görür bu. Bu koalisyon belki insanlığı kurtarmayacak ama en azından denediklerini, yukarıdaki gibi içinize işleyen şarkı sözleriyle anlatmayı becerebiliyorlar.

Geleceğe dair planlarla arası hiçbir zaman iyi olmamış biri olarak, konserlerini ıskalamamak için önceden harekete geçtiğim iki gruptan biri On Your Horizon bu listedeki.5 Peyote’de de, Nublu’da da, grubun gürültüsüne hiç hazırlıklı olmayan Pera Müzesi’nde de, açık havada da bu özel muamelenin hakkını her zaman verdiler. Kişilikli bir post-rock oluşumu olarak, hala bu alanda çok zengin sayılmayacak İstanbul sahnesine getirdikleri yeni soluk bile On Your Horizon’ın üzerine titremek için yeterli. Namı büyük Rammy Roo’nun gitarından can bulan, Gülşah Erol’un viyolonselinin de eklenmesiyle zaman zaman janrlar üstü bir boyut kazanan grubun ilk albümü “Home” da tıpkı “See-Through” gibi legal yollardan ücretsiz biçimde edinilebilir.

Seni Görmem İmkansız’ın yaptığı müziğin karşılık bulması çok zaman almadı. İlgi süratli ve kimi zaman ayarsızdı. Minimalizmin peşinden giden lo-fi denemelerle ormanın keşfedilmemiş bölgelerine ayak basmak ve böyle bir rüzgar estirmek galiba çok zor değil. Bu yüzden Seni Görmem İmkansız’a biraz mesafeli yaklaşmıştım, öyle iddia edildiği kadar cesur bir şey yaptıklarını düşünmüyordum en azından. Hala önyargılarımı saklı tutsam da, denk geldiğinizde kaçırmamanızı öneririm. Kendilerini ilk olarak Fuck Buttons’a benzeten Vincent Moon da, saplantısı olduğunu sezdiğim oryantalist öğelerin çekim alanına girince hanım kızlarımıza el vermekten geri durmamış yukarıda gördüğünüz gibi.

İlk kez bir She Past Away konserine denk geldiğimde, sahne almadan önce sadece Bursa çıkışlı bir grup olduklarını biliyordum. Böyle bir şeyle karşılaşmayı tahmin etmiyordum doğal olarak. Belki She Past Away’in de özgünlüğü ve paralel olarak evrensel anlamda geçerliliği tartışmalı bir grup olduğu öne sürülebilir. Yine de beni ilk seferde yakalamayı becerdiler, umarım bu yaz bir yerlerde rastlarım.

Seni Görmem İmkansız’dan Gaye Su Akyol’un diğer projesi Toz ve Toz, Guardian tarafından tanınmış olsa da6 2007’den beri sürekli üretmesine rağmen adını Kadıköy’ün dışına pek çıkarabilmiş değil. Her LakersTR buluşmasında Kara Mamba çalarak, popülaritelerini Seni Görmem İmkansız’ın da üzerine çıkarmayı hedefliyorum.

Bir süredir haber alamadığım ve yazın bir yerlerde karşıma çıkacaklarından şüphe duyduğum DDR, Sakareller ve The Revolters’ı özlemle anarak liste dışı bırakıyorum. Belki askerlik vurmuştur. Gerçi özellikle DDR üyelerini askerlikle pek bağdaştıramıyorum. Post Dial da aynı şekilde, onlarda da kimi üyelere yurt dışı yolu gözüktüğünden ortada yoklar galiba.

Yıllardır ruhumuzu beslemeyi şiar edinmiş, ama bunu yapmaya devam ederken ‘alternatif’ kimliklerinden de hiç vazgeçmemiş aşağıdaki grupların da yolunu gözlemeye devam edeceğiz yine. Hall of Fame olayına dönüştürmeden, onlardan da birer video sunmuş olayım.

Replikas

Gevende

Yora

  1. Seitdem bin ich von der Stadt und ihre Musik total angetan. Für mich war Istanbul und ist es immer noch ein Geheimnis. Also habe ich mir in den Kopf gesetzt, den Sound der Stadt einzufangen, um ihn so vielleicht zu entschlüsseln. []
  2. Albümün ismi de bayağı bir ipucu veriyor sanırım. []
  3. Hani you know, win-win situation. []
  4. St. Vincent ve tUnE-yArDs olmak üzere. []
  5. Diğeri 123. []
  6. http://www.guardian.co.uk/music/musicblog/2011/dec/15/december-music-alliance-pact-map []