Skip to content

Altına 7 Metre Kala

Yıllar yılı efsane maçların çıktığı, muhteşem hikayelerin yazıldığı ve her daim en heyecanlı turnuvalara sahne olan hentbol, nedendir bilmem hep ikinci planda kalmıştır. Halbuki Avrupa endekslidir hentbol, bize uzak değildir, vurduludur, kırdılıdır, estetiktir her şeyden önce.

9 yaşında tanıştıktan sonra direkt olarak hastası olduğum, zoraki olarak futbolu önüne geçirdiğim ama hep aklımda “en güzel spor” diye kalan hentbol, ilk olarak 1936’da görücüye çıkar olimpiyatlarda. Nazi Almanyası’nın şampiyon olduğu o olimpiyat sonrasında ’72 Münih’e kadar beklemek zorunda kalırız tekrar izleyebilmek için. Erkekler hentbolu 1972’de, kadınlar hentboluysa 1976’da sabitlenir olimpik takvime.

Ufak ufak format bilgileri verdikten sonra “hentbolu niye izleyelim ki?” sorusunun yanıtını vermeye çalışacağım. Altışarlı iki grup üzerinden başlıyor hem erkekler, hem de kadınlar turnuvası. Gruplarda ilk dördü alan takımlar 1-4 ve 2-3 çaprazlamalarıyla eşleşiyor, sonrasında da çeyrek final yolu belirleniyor. Gerisini biliyorsunuz zaten.

Londra’da erkeklerde A Grubu oldukça rahat bir grup. İzlanda, İsveç, Fransa, Tunus, Büyük Britanya ve Arjantin var. İzlanda, İsveç ve Fransa ilk üçte olacak, dördüncülük savaşı da keyifli olacak. B Grubu ise “Ölüm Grubu”. Hırvatistan, Macaristan, Danimarka, Güney Kore, Sırbistan ve İspanya var. Güney Kore’yi bir kenara atarsak, zira hiçbir zaman kadınlardaki kadar başarılı bir takım olamadılar, diğer beş takımın da şampiyonluk imkanı var. Erkeklerdeki en büyük eksik, tarihinde ilk kez olimpiyata katılamayan Almanya. Yine Makedonya’nın eksikliği de işin eğlencesini azaltıyor.

Kadınlarda ise son şampiyon Norveç, taş gibi gruba düştü. Danimarka, İspanya, Fransa, İsveç ve Güney Kore’den oluşan grupta her maçta kan gövdeyi götürecek. Büyük Britanya, Angola, Karadağ, Hırvatistan, Rusya ve Brezilya’dan oluşan A Grubu ise diğer gruba nazire yapmak gibi bir şey…

Bu sene Londra’da fazlaca hikaye var. Tarihin en başarılı jenerasyonlarından, arka arkaya 2006 Avrupa Şampiyonası, 2008 Pekin Olimpiyatları, 2009 Dünya Şampiyonası, 2010 Avrupa Şampiyonası ve 2011 Dünya Şampiyonası beşlisini kazanan Fransa, son şampiyon olarak burada. Ancak bu kez jenerasyonun 5 oyuncusunu değiştirmek zorunda kaldılar emekliliklerden ötürü. O değişen jenerasyon, sene başındaki 2012 Avrupa Şampiyonası’nda yedinci olabildi. Kaptan Jerome Fernandez “olimpiyatlarda gerçek Fransa gibi oynayacağız. Bu kadronun neler yapabileceğini tüm rakiplerimizin bildiğini düşünüyorum” demişti turnuva sonrasında. Neden Fransa gibi oynayamadılar? Sebebi açık, formsuzluk, gözlerini kapatsanız bile kimin nerede durduğunu bilen bir takımın 4-5 kişilik bir parçasının değişmesi, tarihin en büyük oyuncularından Nikola Karabatiç’in babasının vefatı sonrasındaki dağılma süreci ve çözülme… Fransızlar bireysel anlamda iyi bir sezon geçirdiler, ancak bana göre şampiyonluğun en büyük adayı olarak gelmiyorlar bu kez. En büyük şansları, gruplarda çok fazla yorulmayacak olmaları.

Son finalist İzlanda’da artık 8-9 oyuncu son olimpiyatında. Tarihin en büyük oyuncularından, 39 yaşındaki Olafur Stefansson muhtemelen, madalya gelmesi halinde sporu bırakacak. Hala emin olamıyoruz gerçi, 35 yaşındayken de öyle diyordu kendisi. Neyse. Takım çok yaşlı, ancak gençlerle yaşlıların kaynaşması muhteşem. Özellikle 1990 doğumlu Aron Palmarsson, en olgun büyük turnuvasını oynayacak, ki bir takıma tek başına maç kazandırabilecek yetenekte. Gruptaki Fransa maçı, onların nereye kadar gidebileceğini gösterecek. Bence madalya şansları hiç de az değil. Ancak yaşlı kadronun çok fazla yorulmaması gerek grupta.

’92, ’96 ve 2000’de final oynayıp, üçünde de kaybeden takımın 3. nesli olan İsveç, geçmişinden daha farklı durumda. Hiçbir zaman gözardı edilmemeliler tabii ama, bu kez madalya almaları dahi sürpriz olur bana göre, bırakın şampiyonluğu. Takımda Kim Andersson, Jonas Kallman, Magnus Jernemyr ve genç yıldız Nico Ekberg gibi önemli oyuncular olmasına karşın, son büyük turnuvalardaki felaket performansları onlar için iyi bir şey söylememe pek izin vermiyor. Gruptan 3. çıkacaklarını, sonrasında ise direkt eleneceklerini düşünüyorum.

Diğer üçlüyü bir arada alalım. Büyük Britanya adam olmuş da hentbol takımı kurmuş… Şaka bir yana, çok güzel bir sistemle, oyuncularının tüm ihtiyaçlarını karşılayıp, çoğunu İskandinavya’ya, birazını da Orta Avrupa’ya yollayan Britanya, orada hentbolun en güzelini öğrenmesini sağladı oyuncularının. Bundan 6 sene önce ortada takım yokken, şimdi oyuncularının çoğu Danimarka ve İsveç gibi büyük liglerde oynayan bir ekipleri var. Tabii ki herhangi bir şey beklenmiyor onlardan ama ilerisi için tutabilir bu proje. Grupta bana göre yenebilecekleri tek takım Arjantin, ki o da zor. Arjantin’in İspanya ligi ASOBAL ile olan bağları, takımı her uluslararası turnuvaya getiriyor bir şekilde. Güney Amerika’nın erkeklerde en iyi ekibi onlar, ancak Güney Amerika hentbolunun Okyanusya futbolundan hallice olduğunu söylemek yerinde olacak. Tunus ise Afrika’nın en iyi ekiplerinden biri Mısır ile. Buradaki varlıkları, gruptan çıkma ihtimalleri oldukça heyevan verici. Yapacakları çok basit; Arjantin ve Büyük Britanya’yı yen, sonra keyfine bak.

Erkeklerde B Grubunu tek tek değerlendirirsem birkaç günü buluruz. Güney Kore’yi kenara atarsak, kalan beş takımın apoletleri buradan Londra’ya yol olur zaten. Son Avrupa Şampiyonu Danimarka, dünyanın şu anda en iyi oyuncusu olan Mikkel Hansen önderliğinde grubun favorisi. Yine Avrupa Şampiyonası’ndaki diğer finalist Sırbistan da gruba en formda gelen ekip. İspanyollar Avrupa’nın en iyi takımlarından birine sahipler belki ama, İspanya Ligi ASOBAL’deki kriz, oyuncuların kulüplerini değiştirmek zorunda kalması, çoğunun transfer belirsizliğiyle kampa katılıyor olması büyük handikap. Tüm bunların arasından sıyrılıp gelebilecek Laszlo Nagy’lı Macaristan ve son dönemin en iyi takımlarından Hırvatistan da grupta hiç de iddiasız değiller. Güney Kore’nin yanında kim dışarıda kalır? Cevab veremedim.

Kadınlarda da Almanya ve en önemlisi Macaristan yok. Onların yokluğunda tabii ki A Grubu çok basit. Kadınlar hentbolunun en iyi ülkelerinden, 4 kez dünya şampiyonu Rusya, buraya yaşlı ama iyi bir kadroyla geldi. Madalya iddiaları çok büyük. Özellikle grupta Angola ve Brezilya gibi dinamik, Hırvatistan ve Karadağ gibi fiziksel anlamda fazlaca güçlü takımlara karşı beklenmedik tıkanmalar yaşamazlarsa grubu ilk ikide bitireceklerdir. Karadağ yeni yeni toparlanan bir ekip. 3 büyük yıldızı Bulatoviç, Barjaktaroviç ve Dokiç ile birlikte ritim buldukları an her takımın fişini çekebilirler. Angola, Brezilya’yla çok fazla ortak özelliğe sahip. Tarihsel bağları ve kültürel ortaklıkları bir yana, dinamik ve atletik oyuncularıyla maç başlarında kök söktürebiliyorlar rakiplerine. Özellikle bu ikilinin Rusya karşısında neler yapacağı büyük merak konusu. Büyük Britanya ise turnuvanın averaj takımı olacak.

B Grubu şampiyonun çıkacağı grup. Erkeklerdeki Fransa misali son üç büyük turnuvayı da şampiyon bitiren Norveç, hamile Gro Hammerseng ve sene sonunda Belgrad’daki Avrupa Şampiyonası’na gidip ilan-ı aşk edeceğim Nora Mörk’ten yoksun geliyor Londra’ya. Yine de en büyük altın adayı onlar tabii ki. Kadınlarda oldukça az ülke arasında dönüp duran şampiyonluklar, Avrupa’ya kitlenip kalan kupalar varken, bir anda ortaya çıkan Güney Kore, önce kendi evindeki ’88 olimpiyatlarında, sonrasında da aynı jenerasyonla Barcelona’da altını almıştı. Hem erkeklerde, hem de kadınlarda Avrupa’dan olmayıp da uluslararası arenada madalya kazanabilen tek ülke olan Güney Kore, buraya büyük efsanelerinden yoksun geliyor. Tarihin en iyi oyuncularından, 5 kez olimpiyat görmüş Oh Seong-Ok, Moon Pil-Hee ve kadınlar hentbolunun en önemli kalecilerinden Lee Min-Hee hentbolu bıraktıktan sonra yerlerini doldurmakta zorlandılar. Yine de çok tecrübeli oyuncuları var ve her şeye rağmen kapalı bir takım oldukları için kimse ne yapabileceklerini bilmiyor. Fransa ise kulüpler bazında Avrupa kupalarını sürekli yerel oyuncularla kazandı son dönemde ve üzerlerinde başarı baskısı yok. Onlar da kadınlar tablosunun X Faktörü. Eski gücünde olmasa da üç kez üst üste olimpiyat şampiyonu olmuş Danimarka, krizlerle boğuşan ve takımları kapatılan ligin iyi ekibi İspanya ve son dönemde ortaya çıkmaya başlayan kadınlar takımı, İsveç, grubun ve turnuvanın iddialıları tabii.

Hentbolda tahmin cidden çok anlamsız bir şey. Ancak adet yerini bulsun. Erkeklerde Fransa-Danimarka finali, İzlanda-Sırbistan bronz maçı olur (olsun). Kadınlarda ise Norveç-Karadağ finali ve G. Kore-Rusya bronz maçı (istiyorum).

Hentbol izlenir. Her maçı izlenir.