Skip to content

Euroleague Top 16 5. Hafta, Ah Be Basile!

Desio hakikaten çılgın bir yer. Orada her şeyin mümkün olduğuna inanmamak zor. Parçalara ayrı ayrı takımlarda baksak huzur evi karması denebilecek bir grup inanılmaz işler yaptı ve Basile’nin o son şutu girse, belki İstanbul’a kadar geleceklerdi.

Cantu’nun başarı yolunu algılamak bile kolay değil. Galatasaray’ın oyun felsefesine yönelik alt parçaları teker teker nasıl oturttuğunu görebiliyorsunuz rahatlıkla ama Cantu için bunu söylemek çok kolay değil. Her maç cebinden farklı kartlar çıkarıp, bambaşka şeyler sunuyorlar. Bu şekilde hiçbir rakiplerine istedikleri oyunu oynatmadılar, rakiplerini kendi seviyelerine indirerek alışık olmadığımız bir kazanma yolunu gösterdiler. Elbette spacing, savunmada iyi yardımlaşma, topu iyi paylaşma gibi temel alanlarda yüksek bir standart tutturdular ama bunlar gene de açıklamaya yetmiyor onları anlatmaya. Sanırım Euroleague’de yıllardır görmediğimiz bir farkındalık var Cantu’da. Herkes sahada ne olup ne bittiğinin ziyadesiyle farkında. Zor görünen bir pozisyondan nasıl bir boş şut bulacaklarını bilen oyuncular hemen o anda ona göre pozisyon alıp doğru yerde bulunabiliyor ve rakipleri işlerini bitirdiği anda akıllarının ucundan geçmeyen bir yolla rakiplerinin psikolojisini paramparça edebiliyorlar. Baktığınız zaman sahadaki sistem ziyadesiyle komplike duruyor ama çok sayıda yeni oyuncuyla başladıkları bir sezonda, sonradan gelenler bile sistemin yıllardır parçasıymış gibi verim verebiliyor. Panathinaikos’ta Obradovic’in yeterince güçlü bulmayıp yolladığı Shermadini dev cüssesiyle herkese sıkıntı çıkarabiliyor. Ayrıca, sahada bu kadar çok farklı şeyi bir arada uygulayan bir takımda koçun kenarda sürekli müdahale eder görünümde olması beklenir normalde ama Trinchieri’nin bir el hareketi yetiyor sahada istenilen, başka takımlar için oldukça radikal sayılacak bir değişikliği yapmaya. Belki de bu bile farklı durumlara ne kadar hazırlıklı bir takım olduklarını anlatacak bir anekdot olarak gösterilebilir. Sistemin her köşesinin optimizasyonu ile fark yaratan Ettore Messina’nın Müfit Erkasap’ı Lele Molin’in kenarda bulunması da keza bir şeyleri açıklasa da kritik pozisyonlarda itinayla çizilen ve uygulanan oyunlardaki başarıyı anlatmaya yetmiyor. Klasik mücadele seviyesi ile elit grubu zorlayan takım profilinin çok dışındaydı Cantu. Uzun süredir Avrupa basketbolunda “underdog” kavramının bu kadar yakıştığı bir takım da gelmemiştir herhalde.1

Basile’nin girmeyen şutuyla derin bir nefes alan diğer takım da Maccabi oldu haliyle. Aksi takdirde elenmeleri oldukça kuvvetli bir ihtimaldi. Günü kurtaranın çeyrek sonlarında birer dakika oyuna girme görevi ile takıma dahil edilen Theo Papaloukas oluşunun kanıtı da istatistik kağıdında +/- sütununda +15 yazıyor olması. Zalgiris’e ise üzülmemek elde değil, böylesine tarihi olan bir takımın o servetine rağmen niye ucuz narkotiklerle meşgul olduğunu çözemediğimiz bir adamın elinde oyuncak olması haliyle bu grupta yine farklı öne geçip kaybetmelerinden daha mühim.2

Unics Kazan için işler harika giderken bir anda kendilerini derin bir çukurda buldular. Top 16’nın Efes’le beraber en kötü iki takımına yenildiler sırayla. Özellikle İstanbul’da nasıl kaybettiklerini kendilerinin bile anladığından emin değilim. Ama bu hafta iki zayıf noktaları fena halde deşifre oldu adeta. Kısalarına çok bağımlılar ve onlardan verim alamadıklarında rakiplerine üstünlük kurdukları noktaları kullanamaz hale geliyorlar. İkincisi de kendi içinde ne kadar uyumlu, kolej havasında bir takım olurlarsa olsun, kötü bir adama sahip olmak zirveye çıkmak için elzem. Onların sahip olmadığı kötü adam Fenerbahçe’deydi ve takımına sahip olduğu kimliği hatırlattı. Fenerbahçe için geçen yıl işler iyi giderken uyguladıkları temel yaklaşım tekrar ortaya çıktı. Belki sizi sadece bir yere kadar taşır ama rakibin düzenini bozabildiğiniz, onu zaman zaman kaosa sürüklediğiniz sürece her zaman resmin içinde kalırsınız. Dengesi bozulan ve Greer’dan verim alamayan Kazan şoka girmiş gibiydi ve sonunda karşılıklı büyük ikramlardan daha bonkör çıkarak kendini ateşe attı. Üç çeyrekte 30 atan Greer daha sonra serbest atışlar dışında sayı dahi bulamadı.

Zeljko kupon mu yapıyor yoksa yine acayip akıl oyunlarının peşinde mi bilmiyorum ama bir yerde Milano’nun da hakkını teslim etmek gerek, Kazan maçı, sonrasında İtalya Kupası ve Panathinaikos deplasmanı, sahada çok daha derli toplu bir görüntü vardı. Şampiyonluk sonrası Top 16’da elenme serisinin bitmesi ve neredeyse gruptan çıkmayı garantilemelerinin getireceği rahatlığın etkisi aşikar ama akıl oyunları maç sonrasında söylediklerini de düşününce daha makul duruyor zira takımını nerede nasıl motive edeceği konusunda tam bir uzman, eleştiri sonrası takımı için işler genellikle dramatik derecede iyiye gitmiştir.

“Komik olan bu mağlubiyete rağmen çeyrek finale yükselmiş olmamız. Hedefimize ulaştığımız ve Kazan’da elde edeceğimiz galibiyetle grupta ilk sırayı elde etme şansımız olduğu için mutluyum. Hadi ama, oyunumuzu değiştirmemiz lazım, çok daha iyi ve daha ciddi oynamalıyız.”

Panathinaikos gibi Olympiacos da hiçbir şey oynamadı bu hafta. Moskova’ya yaptıkları turistik gezi de CSKA’nın kendilerine tarihe rağmen acımasından dolayı mutlu olmaları gerek.34

Akşam 6’da İspanya’da yeni uyandıklarından olsa gerek Bilbao’da herkes bir uyku halindeydi. İlk çeyrekteki 8-7’lik skor dışında maç boyunca sanki Ayhan Şahenk’in ilk çemberlerini Miribilla’ya monte etmişler gibi kimse hücumda aradığını bulamadı.5 Bilbao taraftarları için korku filmi halinde geçen geceyi kurtaran Raul Lopez, takımdaki diğer eski Real Madridliler gibi eski takımına darbe indirenler kervanına katıldı. Basketbol tanrıları da onların yanında sanki.6 İlk bakışta iki tarafın da kendi oyunlarından ziyadesiyle feragat eden yaklaşımı tuhaf gibi görünse de zorlu bir İtalya Kupası serisinden çıkmış ve rakibinin en öldürücü olduğu yer olan yüksek tempodan kaçmaya çalışan Siena’nın yavaş oyunu kadar, bu sezon iyice katil bir takım kimliğine dönüşen rakibi karşısında ilk maçtan dersler çıkarmış Bilbao’nun da tempoyu fazla zorlamaması anlaşılabilirdi. Bu tempo daha çok Siena’ya yaramasına rağmen yine de Bilbao istediği fırsatları yakalasa da hücumda bir türlü ritm bulamadı, üzerindeki çekingenliği atamadı. Baskıyı kaldırmak, tecrübe özellikle en üst platformda başka bir şey. Caja Laboral’le oynadıkları ölüm kalım maçında olduğu gibi ortada kaybedecek çok şey olduğu, beklentiler arttığı zaman Bilbao kendi oyununu oynayamadı yine, o stresli ortamda sahada farklı görünen iki adamın Raul Lopez ve Roger Grimau gibi bu platformda tecrübe sahibi isimler olması sürpriz olmasa gerek. Öte yandan yine oldukça sıkıntılı, kötü bir gününde böylesine önemli bir rakibe karşı farklı bir kazanma yolu üretebilmek Bilbao adına çok önemli bir artı. Kırk dakikalık sinir harbinin her anında ayakta kalmak, özellikle son saniyelerdeki satrançtan galip çıkabilmek onlar adına harika, Katsikaris’in ne kadar sıkı bir takım yarattığını anlamak, ne kadar özel bir adam olduğu görmek için bu maç bile yeterli aslında.

Unicaja Malaga’nın A lisansını kaybetme konusunda endişeli olması gayet normal zira vasatlıkta bu kadar sıkışıp kalmış takım pek azdır. Farklı öne geçtikleri maçı kaybederek Real Madrid’e umut verdiler. Salon harika, taraftar güzel, helva için un, şeker, her şey var ama her sezon biraz daha eriyorlar. Radikal değişiklikler yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile.

Öne Çıkanlar

• Vidmar’la beraber Kazan’ı sürükledikleri kaosa dair 13 ribaundu ve +16’lık +/- istatistiği köyün delisi Mirsad Türkcan’ı özetliyor. Kendisi 35 yaşında ve Top 16’da 11.5’luk ribaund ortalaması ile uzak ara lider.

“Bu desteği hak ediyor muyum emin değilim ama almaktan mutluyum”

Theo Papaloukas

• Maccabi’yi içine düştüğü derin çukurdan çekip çıkardı Theo Papaloukas. Papas’ın oyunundaki defektler yeni ortaya çıkmış değil, her zaman vardı. Bir anda zor bir oyuncuya da dönüşmedi, yönetmesi hep zor bir adamdı. Ama ona inandığınızda bir dönem Avrupa’da kazanmak için öncelikle sahip olmanız gereken adama sahip oluyordunuz. Kendisine şüpheyle bakanlara karşı önemli bir cevap verdi bu hafta. Kralın dönüşünü izlemek çok büyük keyifti.

• Bu hafta huzur evi öncesi dönemi ağır veteranların haftasıydı. Her zaman sade ama çok faydalı bir oyuncu olan Boniface N’dong, Barça’nın sıkıntılı bu döneminde gene görevini yaptı ve takımının dağıldığı Kral Kupası finalinde olduğu gibi gene çok etkili oynadı, gereken yerde sahneye çıktı. Sonuç olarak pek anlamı olmasa da Barça için psikolojik açıdan çok önemli olan Desio cehenneminden çıkarmayı başardı takımını.

• N’dong’la birlikte kritik bir rol üstlenen diğer oyuncunun genç Xavi Rabaseda olması, adının Rafa Martinez için Valencia’ya teklif edilen paketin parçası olarak geçtiği bu dönemde biraz manidar. Yüksek yüzdeyle attığı ve hepsi kritik anlarda gelen 8 sayısı, 12 verimlilik puanı ile büyük iş yaptı.

• Euroleague’in tuhaf MVP sistemi Lynn Greer’i harcadı bu hafta 43 puana rağmen en yakınındaki isim yarısı puanla haftanın MVP’si oldu. Her şeyi soktuğu o üç çeyrek boyunca kendisi hakkında zaten çok olumlu düşüncelere sahip Fenerliler’den o kadar çok küfür yemiş olsa gerek ki son çeyrekle beraber o beddualar doğrudan etkilemiş gözüküyor.

Notlar

• Tomas Pacesas Prokom’dan ayrıldı. Kendisini en kısa zamanda Türk Telekom’a bekliyoruz.7

• Yunan takımlarının skandal performansları için Yunan Kupası finali nedeniyle ortamın gerilmesi mi bahane bilmiyorum ama ortalığın karıştığına şüphe yok.8

• Haftanın maçı için seçim yapmak zor ama sanırım Pire’deki kapışma ilk sıraya oturuyor. Basketbol açısından beklentilerim düşük ama Ivkovic’in ne sinsilik düşündüğünü merak ediyorum öncelikle, yoğun bir psikolojik savaş olacağı aşikar. Öte yandan Abdi İpekçi’deki ilk randevu 90’lardaki Efes’in Yunan ekipleriyle oynadığı maçları hatırlatmıştı. Pire’de benzerini görebiliriz, buradaki tek eksik olan havada uçan yabancı maddeler konusunda geri de kalmazlar üstelik. Galatasaray’ın Partizan’ın yıllardır getirdiği heyecanı yaşatması için önündeki son adım bu.

• Zeljko’nun ikincilikle yetinip tekrar Barça ile uğraşmak istediğini sanmıyorum. Kazan’da kazanmanın bir yolunu bulması muhtemel. Siena da geçen senenin intikamı için Real’e karşı ağırdan almayacaktır keza ama orada da kulaklar Malaga’da olacak.

  1. Andrea Trinchieri’nin Barça maçı öncesindeki sözleri bile Cantu’nun ne kadar keyifli, sıra dışı ve renkli bir takım olduğuna dair fikir veriyor aslında.  []
  2. Romanov’un son demeçlerinden: “Hayal kırıklığına uğradım çünkü bu kadronun Final Four’a ulaşabileceğine inanıyordum. Artık başarı için daha fazla faktör mevcut. Sadece sahada güçlü olmak yetmiyor. Hakemler, menajerler, lobi, vs. her şeyin etkisi var. Maalesef, ben böyle şeylere müdahil olamam. Vicdani olarak rahat hissetmek istiyorum. Ben basketbol için buradayım, eğlence için değil. []
  3. 1995’te çeyrek finalde Pire’deki maç öncesi CSKA oyuncuları zehirlenmiş ve maça zar zor beş kişi çıkarabilmişti. Basketbol tarihindeki kara günlerden biri olarak anılır hala bu olay. Bu arada ruh hastası Ioannides’in iki kişinin beş faulle çıktığı takıma karşı tam saha pres yaptırmasından bile o dönemki Olympiacos hakkında fikir sahibi olmak mümkün. Daha fazlasını merak edenler ve Google Translate’ten çekinmeyenler için. Tık! []
  4. Abuk sabuk işler konusunda pek geride kalmasak da goygoy kalitesinde Yunan basının bu kadar gerisinde kalmamızı dert edinecek, buna programında yer verecek partiye düşünmeden oyumu veririm sanırım. []
  5. Fotis Katsikaris: “İlk çeyrek basketbol maçından çok hentbol maçı gibiydi.” []
  6. Raul Lopez ve attığı buzzer-beater’lar arasındaki 7 farkı bulun. []
  7. http://www.youtube.com/watch?v=FgOipuUKLPE – Bu arada, evet videoda görülen oyunculardan bir tanesi Ratko Varda, İstanbul sonrası biraz durulmuş olması muhtemel. []
  8. http://www.yazihaneden.com/2012/02/18-2-vs-6-1/ []