Skip to content

Gerçek Dokuz

Bizim sokağın 9 numarası Vedad Ibisevic.

Çenesi düşük bir insan değil ama suskun da değil. Çok arkadaş canlısı gibi gözükmüyor ama soğuk bir insan da değil. Züppelik yapmıyor ama alçak gönüllü de değil.

Stuttgarter Zeitung, Ibisevic için bir süre önce bunları yazmıştı. Anlaşılan yaptıkları röportajda istedikleri sansasyonel cevapları bulamamışlardı. O’nu biraz da duygusuz, özelliği olmayan bir adam gibi tarif ediyorlardı. Ibisevic’e göreyse hayatta her duruma karşı doğru davranışı göstermek gerekiyordu. Doğru ise değişkendi. Aslına bakılırsa Ibisevic tepkisiz bir insan değildi ama uç tepkilerin insanları hatalara sürüklediğini görmüştü. Futbolculuktan para kazanmaya başladığında çevresini saran insanlar gençliğinde çok hata yapmasına sebep olmuştu. Ne kendisi ne de ailesi parayla oluşan bu yeni dünyayı tanıyordu. Etrafında ona akıl verecek kimse yoktu. Olaylara tedbirli yaklaşmayı o zamanlarda öğrendi. Kendini hayatın değişkenliğine adapte etme becerisine sahip oldu. Her durumda normal bir insan olmaya çalışıyordu.

Ibisevic’in uzaktan bu özelliklerine bakınca çok da eğlenceli gözükmüyor. Futbolu da böyle. Uzun bir süredir sahte dokuz ve türevlerinin tartışıldığı, bu futbolcuların yeteneklerinin övüldüğü futbol dünyasında, O sıradan gözüküyor. Çünkü gizlisi, sahtesi yok, bildiğimiz 9 numara. Efektif oynuyor, verilen görevi yapıyor, senede 15-20 gol atıyor, savaşıyor, sahada her durumda ayakta kalmaya çalışıyor. Kaybedince kahrolmuyor, kazanınca kendini dünyalar hakimi sanmıyor. Gerçek anlamda önündeki maçlara bakıyor.

Peki ne yazılır böyle bir futbolcuyla ilgili, daha doğrusu neden bir yazıya konu olur? Şu aralar Bosna-Hersek ilk defa Dünya Kupası oynarken, bu ülkenin ve futbolcuların doksanlarda yaşadıkları, ilgi merkezi olmuş durumda. Ibisevic de o kötü zamanlarda Bosna-Hersek’te doğan birisi. Turnuvadan çok önce 11 Freunde’ye verdiği röportajda ben sefalet ve acıyı televizyonlardan öğrenmedim diyor. Ibisevic yedi yaşındayken Vlasenica’daki evlerine askerler giriyor, tüm ailesini dışarı çıkarıyor. Komşuları, akrabalarıyla birlikte bir yere diziliyorlar. Yaşı savaşmaya elverişli erkekler öldürülüyor. Ibisevic’i ise daha çok küçük olduğu için bırakıyorlar. O zamanlar ne olduğunu tam olarak algılayamamış. Fakat bir gece içinde evlerini, akrabalarını, komşularını kaybetmişler. Sonrası ise onları İsviçre’den ABD’ye, oradan Fransa’ya ve nihayetinde Almanya’ya götüren bir yolculuğa dönüşmüş. Ibisevic de bu arada içinden bir ton duygu yüklü hikaye çıkacak futbolculuk serüvenine başlamış. İngilizce, Fransızca ve Almanca öğrenip, ana diline üç tane daha dil eklemiş. Farklı insanlarla, farklı kültürlere sahip ülkelerde futbol oynamış, arkadaşlık yapmış. Ama kendisi için bunlar abartılacak şeyler değil: “Uyum sağlamak gerekiyor.

Ibisevic’in gerçek anlamda büyük zorluklarla geçen hayat hikayesi onun bir yazıya konu olmasına yeterli. Ama o hikayeyi burada kesmek lazım, en kötü zamanlarında bile futbolcu olmaktan başka bir şey istememiş bir insanın hikayesi sadece böyle anlatılmamalı. Benim için başka bir önemi var. O benim varlığımdan bile habersiz ama ben onu olmasa da futbolunu çok iyi tanıyorum. Sahada nerede durur, nasıl pozisyon alır, ne zaman sertlik yapar, nasıl şut atar, kafaya nasıl çıkar, hangi koşuları gol olur hepsini ezbere biliyorum. Stuttgart’ta iki haftada bir tribünde birçok defa onbinlerle “9 numaramız, Vedaaaaad” sesine “Ibisevic” diye karşılık veriyorum. Ibisevic oynadığı kulüpte kimsenin vazgeçemeyeceği bir yıldız değil, formasını stadyumda binlerce insan da giymiyor. Fakat saygı görüyor. Kimse ona kızmıyor, sahaya her şeyini koyduğunu herkes biliyor. Gerektiğinde kurtarıcı oluyor, alkışlanıyor ama şımarmıyor. Bazen de 17 yaşında bir yıldız adayı çocuğun arkasında yedek bekliyor, söylenmiyor, aksine en çok desteği o veriyor. Buna rağmen Bosna-Hersek’in elemelerden direkt kupaya gelmesini sağlayan golü attığındaki gibi tarihe geçip kahraman da olabiliyor. Ona göre ise durum farklı:

Günümüzde futbolculara inanılmaz paralar ödeniyor. Ama bu özel insanlar olduğumuzdan değil, şanslı olduğumuzdan oluyor. Genç oyunculara hep bunu anlatmaya çalışıyorum. Dünyadaki insanların birçoğu ne kadar da çalışsalar o evleri arabaları alamayacaklar. Bunun değerini bilmemiz lazım. Atılan goller az da olsa bize sunulan bu fırsatların karşılığını verme imkanını sunuyor

Ibisevic’in tarih kitaplarındaki hikayesi o golle bitmedi. Arjantin karşısında Bosna-Hersek’in dünya kupalarında rakip takım kalesine attığı ilk golün sahibi oldu. Dedim ya ben futbolcu Vedad’ı çok iyi tanıyorum. Kimin tarafında olacağımı bilemediğim bir maçta kenarda değişiklik için beklediğini görünce heyecanlandım. Oyuna girdiğinde istemeden sadece onu izlemeye başladım. İlk kornerde bir kafaya yükseldi, vuramayacağını biliyordum, defansa rahatsızlık vermek için o topa çıkmıştı. O an sahada olsaydım hemen arka tarafa doğru koşardım, boşta kalan topa vurmaya çalışırdım. Kimse yapmadı, top karşı taraftan dışarı gitti. Sonra bir pozisyonda Ibisevic sola doğru koşmaya başladı, o koşarken ben iki elim havada ayağa kalktım. O dönüşünü tamamlayıp topa vurduğunda gol diye sevindim ama top nazlandı. Fakat Vedad topa vurduğunda ne kadar nazlansa da topun gideceği yer bellidir. Top kaleye girdiğinde ben maçın kazanan tarafında oldum.

Hakkında bu kadar çok konuştuğum, bizim sokağın 9 numarası kupa boyunca en az iki defa, bir mucize durumunda en fazla altı defa daha evinize misafir olacak. Lütfen onu gerektiği şekilde ağırlayın, kendisini iyi tanırım. Size kötülüğü olmaz, gerçek bir insandır, sorun çıkarmaz.

Not: Ozan Can Sülüm çok daha önceleri bu güzel adamın içinde olduğu bir hikaye anlatmıştı.1

  1. http://www.yazihaneden.com/2012/09/diz-baglarindan-sakatlanan-sampiyonluk/ []