Skip to content

insani yardım

bakalım ne zaman şutlayacaklar beni burdan...

sabahın köründe yine uçaklar geçiyor
imroz’un üstünden, aylardır böyle
akşama kadar geçiyorlar, bazen gece de
ağır ağır bağıran askeri nakliye uçakları
kuzeybatıdan güneydoğuya ağrı taşıyor
göğü yırtıp havayı kanırtan
bombardıman jetleri eşliğinde
kem gözle bakıyorum
düşüp patlarlar belki çarpışarak
tam incirlik üssünün üstünde

antalya’ya, adana’ya, antakya’ya gülme gazı
malatya’ya coca-cola, şırnağa şişme kadın
suriye sınırına kardeşlik mühimmatı gidiyor
sevecen ağır makineliler, babacan tanklar
boy boy hümanist mermiler, füze rampaları
ingiltere’den, almanya’dan, hollanda’dan
afganistan’dan, güney kore ve brezilya’dan
kuzey amerika’dan, evet oradan
cilvegözü’ne, ceylanpınar’a barış naklediliyor

gün be gün hayatını kaybedenler
bildiğiniz gibi değil
hepsi doğal sebeplerden ölüyor
ampul ışığında doğal seçilim
şanssızlık ya da dinsizlik
sınır ötesinden bir serseri kurşun
akrepten nişanlı bir gaz fişeği
kafaya saplanan
ölür müsün, bitkisel mi yaşarsın?
ne farkeder?
onu anasına-babasına sor
kardeşine, eşine, dostuna

ırağa yirmi yıldır demokrasi götürüyor
aynı uçaklar biliyoruz
ortadoğu’ya îman yardımı yapıyorlar
denize düşen kürtlere kıyısız bir umut
anadolu’ya kindar bir mezhebin
suriye’ye zıkkımın kökü
filistin’e cenneti taşıyorlar
işgallerle göt kadar kaldığından filistin
maalesef oraya sığmıyor cennet
ve gazze’den mısır’a taşıyor
süveyş’ten akan kan ve petrole karışıp
afrika’nın kalanını kestiriyor gözüne
bense artık yorulup bırakıyorum
insani yardımların peşini
tanzanya, sudan, mali, somali
sina, yemen, bahreyn, katar…
yeter ulan nereye kadar!

maşa değmiş başın varhayır dağdan düşmüş taşın var
bakma yavşak sözüne
nişan al tam gözüne

uzakta yakındayım
hattayım satıhtayım
erken kalktım çarşıyım
tetikteyim, karşıyım

(ağustos 2013 / resim: muzirnesriyat.net)