Türkiye’de herkesin iki mesleği vardır. Bir kendi mesleği, iki teknik direktörlük. Takım yönetmeyi bildiğimizi düşünürüz, halihazırdaki koçları eleştirir, yıllara dayanan deneyimlerini kenara atıp akıl veririz. Bir başka sevdiğimiz şey de toto oynamaktır. Boştaki koçlara bakar, o sıra teknik ekibini kovmuş takımlarla eşleştirir, “Onu alsana, ya lütfen ama” diye tuttururuz. Çok sevdiğimiz ve birbirlerine yakışacaklarını düşündüğümüz iki arkadaşımız gibi bu çiftler de genelde istediğimiz kaderin bir parçası olmaz. Yine de denemeye değer. Yazıhane ekibi düşündü taşındı, NBA’deki takımlardan koç arayışında olanlara yeni kısmetler buldu. Bakın bakalım katılacak mısınız?
Adelman bıraktı da, bırakmadan önce çok mu güllük gülistanlıktı işler?
T’wolves kadrosunun basit; ama çok önemli bazı defektleri var. Aklıma bir çırpıda gelenleri sayayım: Takımın hücumda en çok güvendiği iki oyuncu da savunmada oldukça tembel. Çoğunlukla, orta mesafenin gerisinden şut atacağı zaman, yaklaşıp elinizi kaldırmaya gerek duymayacağınız üç oyuncuyla sahada bulunuyorlar. Üstelik, NBA’in en az atlet takımı olabilirler. Böyle bir malzemeden, hele ki bulundukları konferansta, yukarılara oynayacak bir takım yaratmak pek mümkün değildi, becerilemedi de zaten.
Ancak bütün bu eksiklere karşın, maç sonu oynamakta, Kings’ten sonra en kötü batı takımı olmanın1 ya da doğu takımlarına karşı, Jazz ve Nuggets’tan sonra en fazla maç kaybeden batı takımı olmanın da izahını bulamıyorum. Eşinin hastalığıyla, daha geniş açıdan ailesiyle, daha yakından ilgilenmek isteyen Adelman, her şeye karşın kariyerinde 1000’den fazla maç kazanmış bir koç ve T’wolves’un daha iyisini bulabileceğini düşünmek kolay değil. Ancak, NBA’de koçluğa başladığı 26 sezonda, sadece iki sezon ara vermiş, bazı kalıpların dışına kolay kolay çıkmayan birisi ve kadrosu ne olursa olsun, T’wolves’ta geçirdiği üç sezonu 97-133 gibi iç açmayan bir dereceyle tamamladı. Hayırlı bir ayrılık oldu, açıkçası.
T’wolves’un neye ihtiyacı var?
Kevin Love seneye oyuncu opsiyonunu kullanınca ya da en iyi ihtimalle bir sezon sonra takımdan ayrıldıktan sonra, T’wolves yeni Garnett’ini ya da Love’ını bulmak ümidiyle, pek de yabancısı olmadıkları tarzda sezonlara yelken açacak. Love’u kalmaya ikna edebilmek için fazla zamanları yok. 2017 yazı Durant’in de kontratının bittiği yaz olacak, Lakers, Celtics ve Knicks gibi köpekbalıklarının da, şu anda gözüken resme göre, o yaza boşa yakın maaş bordrolarıyla girmeleri bekleniyor. Uzun lafın kısası, belki de genel menajer Flip Saunders ne yaparsa yapsın, boşa kürek çekmiş olacak. Ancak, tutup da Love’ı tezgaha koyup, draft haklarıyla falan takas etmeyeceğine göre, onu ikna etmek için yapabileceği her şeyi deneyecektir.
Love nasıl ikna edilebilir? Bu yaz, kaydadeğer bir yıldızın boşa çıkmaması bir yana, herhangi bir yıldızın, bu şartlar altında Minnesota’ya gelmeye ikna edilmesi pek mümkün gözükmüyor. T’wolves kadrosunda, takas değeriyle parıl parlayan birisini de göremiyorum.2 Love 2017-18 sezonunda da T’wolves formasıyla oynayacaksa, önümüzdeki iki sezonda da playoff yapan bir takım, şehirde kendisini iten ve tutan bir atmosfer oluştuğunu görmesi şart. Bence, onlar da yeterli olmayacaktır; ama “Love’ı takas etsinler, takımı iyice yatırsınlar.” da çok gerçekçi bir senaryo gibi gözükmüyor. Ancak Lakers çıkıp da “Önümüzdeki iki senenin draft haklarından bir paket yapalım, yanına da Nash falan koyalım,” derse olabilecek birşey ki, daha koçu belli olmayan Lakers’ın, o kadar acele edeceğini zannetmiyorum.
Bu haliyle kolay kolay uzamayacak ve belki bir, belki de iki sezon sonra, baya kısalacak bir takım, T’wolves. En mantıklı çıkış yolu, bu sene playoff’a kapağı atıp, salonu doldurup, en azından cebe biraz para koymak gibi gözüküyor. Sonuçta birkaç senedir anlatıla anlatıla bitirilemeyen draft yaklaşıyor ve en kötü ihtimalle 13. sıradan bir tane, ikinci turdan da üç tane seçim hakkı mevcut, T’wolves’un. Kontratı biten Cunningham’ın rolü için, takımın atletikliğini arttıracak birini bulabilirler ikinci turdan, ya da o üç seçimi paketleyip, ikinci turun tepelerine çıkabilirler, ilk turun sonunda lüks vergisi ödeme riski olan bir takımın kapısını çalabilirler… Playoff’tan çok da uzak değiller ve kısıtlı da olsa, yapabilecekleri hamleler de mevcut.
Ya anladık abicim de, kim gelsin o zaman?
Adelman görevden ayrıldığını açıkladıktan sonra, pek çok isim atıldı ortaya. Yine eleye eleye ilerleyelim. Van Gundy kardeşler ve M. Jackson’ı, yine Jazz için elediğime benzer sebeplerden eliyorum. Jazz yazısında unuttuğum; ama Jazz’le pek işi olmayacağını düşündüğüm D’Antoni, Minnesota’nın ihtiyaçlarını karşılayabilir, her ne kadar onun standartları için hiç de şutör bir takım olmasa da T’wolves. Son anda Warriors opsiyonu çıkmasaydı, diğer koltuğu boş baba takımlar Knicks ve Lakers’la hiçbir şansı olmadığı için, T’wolves için düşünürdüm de Warriors’u bekleyecektir diye tahmin ediyorum, D’Antoni. S. Skiles, S. Mitchell ve Del Negro gibi denenmiş, olmamış; ama kimse akıl sır erdiremezken, yine birileri tarafından denenecek adamlardan herhangi birisi olabilir.3 Hollins, iki Kevin’i de savunma yapmaya ikna edebilir ya da onları savunmada saklayabilmenin yollarını arayabilir; ancak üç sezon boyunca Adelman’ın, akıl hocası Pete Carril’den evirdiği Princeton hücumuyla oynayıp, Hollins’e geçiş yapmak da yaralayıcı olacaktır.
Princeton ve Pete Carril demişken, 1977-81 yılları arasında, Carril’in oyun kuruculuğunu yapmış, yakından tanıdığımız David Blatt, bir gün NBA’e gitmeye karar verecekse, Minnesota güzel bir başlangıç noktası olabilir. Ancak, Avrupa’da alışık olduğundan farklı bir ortamın kendisini beklediğini, çıkıp da benim söylemem abes kaçacaktır herhalde. Maç planlaması konusunda dünya üzerindeki sayılı koçlardan biri olduğu bilinse de, kadro yapılandırılırken de söz sahibi olmak isteyecektir, Blatt. Kariyeri boyunca o düzende çalıştıktan sonra, Saunders’ın her dediğine kafasını sallamak isteyeceğini zannetmiyorum.
T’wolves camiasının içinden gelen, hem oyuncu hem de yönetici olarak görev yapmış Fred Hoiberg, Iowa State Üniversitesi ile yaptıklarından da sonra, bu görev için en önemli aday olarak gösteriliyor. Ancak, hali hazırda 2023 yılına kadar kontratı bulunan Hoiberg’in, bu kadar belirsizliklerle dolu bir takıma gelmek için, oldukça yüklü bir kontrat istemesinden daha doğal bir şey yok. Onu vermeye yanaşırlarsa olur, olursa nasıl sonuçlanır, onu cevaplayabilecek birisi değilim. Diğer kolej efsaneleri Tom Izzo ve Billy Donovan’ın da isimleri geçiyor; ancak önemli kolej kariyerlerinden sonra, NBA’e gelip de başarılı olan bir koç Larry Brown harici çok hatırlamıyorum ki, o da kolejden önce NBA’in tozunu yutmuştu. Tarihin sonuna kadar böyle gitmeyecektir bu durum; ama şu ana kadarki örnekler, Izzo ve Billy the Kid’in başarısız seçimler olacağına işaret ediyor.
Benim adayım, sağlık problemlerini, en azından kafasında hallettiyse, George Karl. Tamam, Karl önce iyi başlar, sonra takımı enkaza çevirir de, birisi çıkıp bir şeyler denemediği sürece, bu takım enkazdan da beter olacak, ya seneye ya da ondan sonraki sene. Karl’ın da her şeyini tartışalım; ama 1887 tane maça koç olarak çıkmış adamın, sadece üç sezonu kazandığından fazlasını kaybederek bitirdiğini de bir kenara not edelim. T’wolves’un acilen kazanmaya ihtiyacı var, Karl’ın da daha kalibreli ya da cafcaflı takımların ilgisini çekeceğine inanmıyorum. Üstelik, T’wolves da bir Jazz değil, Karl’ı heyecanlandırabilecek yeterlilikte bir kadroya sahipler. Onun da, sağlık durumunu ve ilerleyen yaşını göz önüne alarak, T’wolves’un da kadro yapısını da düşünerek, çok uzun bir kontrat talep etmeyeceğini tahmin ediyor ve iki taraf için de hayırlı olmasını diliyorum.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane