Skip to content

Ciğercinin Kedisi ile Sokak Kedisi

Orhan Veli’yi rahmetle anmamıza vesile olan Heat-Bobcats eşleşmesi, bazılarını heyecanlandırıyor ama bu seriden sürpriz çıkmaz.

Bir tarafta son üç sezonun üçünde de final oynamış, ikisinden şampiyonlukla çıkarak Doğu’da krallığını ilan etmiş Miami Heat… Diğer yanda Bobcats markasıyla lige girdi gireli yalnızca ikinci defa play-off görme şansını bulan Charlotte şehri (Bu aynı zamanda Bobcats’in son play-off’u… Takım gelecek sezon yeniden Hornets ismine kavuşuyor)… Aslında Charlotte bu eşleşmeden kaçabilmek için elinden geleni yaptı. Son 10 maçından 8’ini kazandı. Altıncı sırayı kapıp, yine kendisi gibi bir “sokak kedisi” sayılabilecek Toronto ile eşleşebilmek için adeta yırtındı. Ama “ciğercinin hain kedisi” Miami, Charlotte’u gözüne kestirmişti bir kere… Play-off’a bu seriyle başlamaya o kadar niyetliydi ki, bu uğurda Doğu’nun birinciliğinden bile vazgeçti; son 10 maçta sadece 4 galibiyet aldı… Hatta koç Spoelstra’nın LeBron ile Bosh’u dinlendirdiği maçta Washington’a yol vererek, Wizards’ın yukarı tırmanmasına, Bobcats’in yedinci sırada kalmasına ufaktan yardımcı bile oldu.

Charlotte’a kabus gibi gelen, ama Miami’nin bayıldığı bu eşleşmenin altında yatan bazı sayısal verileri ortaya dökersek resmi bütün çıplaklığıyla görmek daha kolay olacak…

• İki takımın oynadığı son 16 maçın tamamından Miami galip çıktı. LeBron ile Bosh’un “yeteneklerini South Beach’e taşımaya” karar verdiği 2010 yazından bu yana, Bobcats’in Heat önünde galibiyet sevinci yaşamışlığı yok.

• Miami kadrosunda yer alan oyuncuların oynadığı toplam play-off maçı sayısı 1069. Aynı istatistik, Charlotte kadrosunda sadece üç haneli bir sayıyla karşılık buluyor: 127…

• Bu sezon iki takımın oynadığı dört maçta LeBron James’in ortalaması 37.7 sayı! Kariyerinin en yüksek skoru olan 61 sayıya 3 Mart gecesi Charlotte karşısında ulaşmış olması da cabası.

• Miami’nin üç final oynayıp iki şampiyonluk kazandığı üç sezonda Charlotte, oynadığı 230 maçın sadece 62’sini kazanabilmiş (yüzde 27) bir takım…

Hal böyleyken, bu sezon koç Steve Clfford ne kadar iyi iş çıkarmış olursa olsun, Al Jefferson ne kadar göz kamaştırıcı istatistikler (21.8 sayı, 10.8 ribaund, 2.1 asist) yakalarsa yakalasın, Charlotte’un yarın başlayacak seride Miami’ye kafa tutacağını, bir ya da iki maç alarak “LeBron’dan nefret edenler” cephesini sevindireceğini söylemek anlamsız olur.

Evet, sezon başında hiç kimse Bobcats’in play-off’a kalmasını beklemiyordu. Koç değişikliği ile toparlanan savunma, Jefferson transferiyle yıllar sonra boyalı bölgede etkin gerçek bir pivota sahip olmak iki önemli artıydı ve takımı bir yerlere taşıyacaktı ama bunun Doğu’da yedinci sıra olacağını en iyimser North Carolina’lı bile tahmin edemezdi. Üstelik bu başarı, çoğu takımın rotasyonuna almayacağı, bazı takımlarınsa kadrosunda bile görmek istemeyeceği Josh McRoberts, Anthony Tolliver, Chris Douglas-Roberts gibi “çıkma” oyuncularla geldi. Sezonun son 1.5 ayında, LeBron’dan 61 sayı yedikleri o meşum geceden sonra, öyle inanılmaz maçlar oynadılar ve o kadar beklenmedik sonuçlar aldılar ki (22 maç, 16 galibiyet), play-off başlarken şehirde coşkulu “acaba?” sorularının artmasından daha doğal bir şey olamaz. Bobcats’in bu güçlü finişinden tarafsız NBA yorumcuları da bir hayli etkilenmişe benziyor. Miami’nin ilk turda ummadığı ölçüde zorlanacağını ve serinin altıncı maça kadar uzayacağını öne sürenler var aralarında…

Güzel bir hayal… Ama gerçek olmayacak. Bu seride Miami’yi terletebilecek tek isim Al Jefferson… Onun arkasında duracak, babadan kalma fake’lerine cevap vermeyecek bir uzun bulmaları gerekecek. Ya da değişe değişe “Big Al”ı yıpratmaya çalışacaklar. İkinci şık, akla daha yakın. Ayrıca Jefferson yıpranmasa bile, tek başına maç alabilecek kadar ileri gidemez. Bunun ispatı da var: LeBron’un 61 attığı maçı, Big Al 38 sayı, 19 ribaundla tamamlamıştı. Maç skoru: Heat 124-Bobcats 107.

Sonuçta, elindeki malzemeyle en doğru basketbolu oynamış, her gece elinden gelen mücadeleyi vermiş, savunma ciddiyetini yitirmemiş ve kısa tarihinin ayakta alkışlanabilecek tek sezonunu geçirmiş Bobcats, bu güzel rüyaya buruk bir nokta koymak durumunda. Çünkü karşılarında Doğu’nun en iyi takımı ve en yetenekli süperstarı var. İstediği zaman kazanmasına yetecek kadar oynayan, istediğinde vites yükselterek oyunu bambaşka bir boyuta taşıyan, icabında küçük çaplı basketbol mucizeleri yaratabilen (bkz. Geçen yılın final serisi, 6. maç, son 50 saniye) sert, derin, tecrübeli, görmüş geçirmiş bir kadroya sahip Miami…

Ancak uzun zamandır çektiği play-off hasretini son iki yılın şampiyonuyla eşleşerek bitirmek de bir onur şüphesiz… “Boğulacaksan büyük denizde boğul” misali. Burada asıl soru, serinin kaç kaç biteceği değil, Miami’nin bir kez daha NBA Finalleri’ne gidip gidemeyeceği…

Ben yine de tahminimi yazmadan yazıya nokta koymayayım: Miami 4-0 alır. Maçlardan bir tanesi uzatmaya gider.