Skip to content

NBA Power Rankings – I

Çıktısını al çantana at, ne kadar işine yarayacağını tahmin edemezsin.

Power Rankings işinin esprisi haftalık olmasıdır; ancak hem angarya bir iş, hem de her hafta takımları sıralamanın çok da bir anlamı yok. Ne kadar şey değişebilir ki bir haftada? Sezonun ilk ayı geride kaldı ve üç (3!) gün hariç, her NBA programını ilk maçından son maçına kadar izledim. Ben de böyle bir insanım. Tabii ki yaptığım bahisleri, fantezi basketbol takımlarındaki oyuncularımı ve tuttuğum takımı ön planda tutarak izledim bu maçları; ancak izledim işte neredeyse her şeyi. 30 tane takımla ilgili birer paragrafı, belli bir disiplinle tamamlamak imkansız. Daha doğrusu, bu disipline sahip insanlar vardır da, o ben değilim. Her takımın taraftarlarının bunu okuyabileceğini düşünerek çok cıvıtmamaya çalışacağım; ancak sitemde bulunmak isterseniz tam ismimin yanına et koyup, gmail.com’u ekleyerek bana ulaşabilirsiniz. Power Rankings, adından anlaşılabileceği gibi güç sıralaması; fakat tabii ki takımların dereceleri, sıralarında da rol oynayacak. Blazers ligin en iyi üçüncü derecesine sahip olsa da üçüncü sırada olmayacak; ama mesela Clippers’ın da üstünde olacak…

#1 Indiana Pacers (12-1)

Sezon başındaki sürpriz şampiyonluk adayıma kıyak falan geçmiyorum. Ben demiştim de demeyeceğim. Henüz onu demek için çok; ama çok erken. Spurs’ün üzerinde yer almalarının sebebi, geride bıraktıkları fikstürün burun farkıyla daha zor olduğunu düşünmem. Ligin en az sayı yiyen ve rakiplerini en düşük şut yüzdesinde tutan takımını ödüllendirmek gerekir. George ve Hill’in önderliğinde başlayan savunma, Hibbert’ın pota altındaki bekçiliğiyle, maçların belli anlarında rakibi basketboldan soğutma noktasına getiriyor. Hibbert’ın 30 dakikada yakaladığı 4.3 blok ortalaması ise, tek kelimeyle ürkütücü. İyi giden her şeye ek olarak, kağıt üzerinde geliştiği gözlemlenen bench’ten de henüz bir şey almaya başlamadılar. Scola savunma tarafındaki defektlerine rağmen, son birkaç maçta kıpırdandı, Watson ise henüz yokları oynuyor.

Bench’ten henüz istedikleri katkıyı alamasalar da, geçen sezon eksikliği yüzünden onları yarı yolda bırakan, topla potaya giden, güvenilir bir çift dış şutör eli bulmuş gibi gözüküyorlar. Kısa kariyeri boyunca güvenilirliğiyle ilintili pek ışık vermese de, yetenekleri tartışmasız Stephenson sezonun şu ana kadarki en güzel sürprizi, Pacers adına. Maç içinde oyundan kopma problemlerini halledememiş olsa da, sezonun ilk ayında şaşırtıcı derecede istikrarlı bir şekilde doğru kararlar verdi ve sezonun ilk 7 maçında, üç sayı çizgisinin gerisinden maç başına 5 denemede, %50’nin üzerinde isabet buldu. Kariyerinin ilk triple double’ını yaptıktan sonra birkaç maç durakladıktan sonra, kariyerinin ikinci triple double’ını yaparak, bıyık altından gülenlere cevabını verdi. George’tan yeterince bahsetmediğimi biliyorum; ancak Stephenson’ın bütün fantezi takımlarımda olduğunu belirtirsem hoş görürsünüz diye düşünüyorum.

#2 San Antonio Spurs (12-1)

Sezona bu kadar hızlı başlamalarına alışkın değiliz, Popovich takımları genelde, civcivli aylara doğru raya girmesiyle meşhurdur, vs. vs. Evet, Spurs denilince, en azından benim, aklıma Duncan-Parker-Ginobili üçlüsü geliyor; ancak değişen Spurs’ü kaçırmamak lazım. Geçen sezona da 7-1 ile başlamışlardı. Ortalama 30 dakikanın üzerinde süre alan tek adam Parker (ki o da 30 dakika 20 saniye süre alıyor maç başına) ve ciddi bir sakatlık yaşamadıkları sürece, bu durum birkaç ay daha değişmeyecektir. Ayres ve Mills gibi isimler rotasyonun önemli birer parçası. Üstelik değişen ve hatta gelişen Spurs’ün en önemli iki ismi Green ve Leonard mevcut hallerinden daha iyi olduklarını, geçen yaz başında gösterdiler. Oldukça kolay bir fikstürleri vardı ve henüz ikinci viteste oynasalar da, bu listenin tepelerinde olmaya yetecek kadar maç kazandılar. Speedy Claxton ayrıldığından beri sevmediğim; ancak saygı duyduğum Spurs takımının göze en hoş gelen basketbollardan birini oynadığını da belirtmem lazım.

#3 Miami Heat (10-3)

STATS LLC’nin araştırmasına göre, son 30 yılda 116 takım, sezonun ilk 10 maçında, en az 5 kere maça başlayan ilk beşlerini değiştirdi. Bunlardan 47 tanesi playoff yaparken, hiçbirisi şampiyon olamadı.1 Bunu bir yere koyup, ilk 10 maçına 5 farklı ilk beş ile başlayan Heat şampiyon olamayacak demekle, şunu demek arasında bir fark yok. Bu verinin altını doldurmaya çalışayım. İki sezondur şampiyon olan ve bunu Mike Miller haricinde, aşağı yukarı şu anda sahip oldukları çekirdekle başaran Heat’in takım kimyasıyla ilgili problem yaşayacağını düşünmek zor; ancak her ne kadar uzun süredir beraber oynasalar da bir takım saha içi alışkanlıkları kaybetmek de düşünüldüğünden çok daha kolay.

Evet, üç-beş tane hücum setini beraber, normal sezon maçı içinde, alıştırma yapmalarından daha çok Wade’in sağlıklı bir şekilde playoff’a başlaması önemli. Evet, James 35 dakikada, %59.7 saha içi isabet yüzdesiyle, 25.3 sayı atıyor maç başına, ve evet, kolay bir fikstürle başlasalar da 10-3’le girdiler sezona. Belki de bir şey ifade etmeyen bir veriydi girişte verdiğim, belki de şu anda oturduğum yerden kestiremediğim, Heat’in kadrosuna konduramadığım zararları, işler ciddileştiği zaman ortaya çıkacak. Ancak, Wade birdenbire bütün sağlık problemlerini halledemeyeceğine göre, şu andaki görüntüyle Heat’ten bir iki adım daha ileride en az iki tane takım olduğu da bir gerçek.

#4 Portland Trail Blazers (12-2)

Tamam çok dikenli bir fikstürleri yoktu; ancak bir süredir deplasmanlarda yokları oynayan Blazers, 6 günde 4 maçlık doğu turunu 4-0’la geçti, deplasmanda 7 maç üst üste kazandı, daha ne olsun? Maç başına atma listesinde de, az yeme listesinde de ilk 10’un içerisindeler, rakiplerinden maç başına 6 asist fazla yapıyorlar ve bu kategoride de ligin en iyisiler. Koçluk kariyeri boyunca, beş sezonda sadece bir kere playoff görebilmiş, onda da son sıradan Bucks ile, .500 galibiyet yüzdesini hiç aşamamış ve Blazers’la ilk senesinde de umut vermeyen Stotts, sonunda turnayı gözünden vurdu mu, henüz karar vermek için erken. Batı Konferansı çok karışık ve Aralık’ın üçüncü haftasına kadar, haklarında net bir fikir edinmeye yetecek kadar zor maç oynayacaklar. (Aslında bu fikir maçlarından ikisini kazanarak kapattılar ayı, son çeyreğine girmeden Rose sakatlansa da, geri dönüşle Bulls’u yenip, Curry’nin uzun süreden sonra döndüğü, gergin Warriors deplasmanını da etkileyici bir şekilde geçtiler.)

Ancak bench’leri geçen sezondan daha iyi ki önemli şeyler beklediğim McCollum henüz sakatlığını atlatamadı ve Pacers’tan sonra, şu ana kadar en iyi performans veren ilk beş de onlarda. Üstelik Matthews haricinde “bütün sezon böyle götüremez, yeaa…” diye gevreyebileceğimiz bir bireysel performans da yok ortada. Lillard çaylak sezonundan daha kötü yüzdeyle şut atıyor, Batum’un bundan daha yüzdeli attığı birden fazla sezonu var, Aldridge ise her zamanki gibi oynuyor. Üç sayı çizgisinin gerisinden her zaman can yakabilecek çok sayıda oyuncuları var, yarı saha hücumunda belki de ligin en etkili skorerlerinden birine sahipler, pota altında elit seviyede olmasa da idare eder bir bekçileri var.

Savunma istatistiklerinin fikstürleriyle2 ilgili olarak biraz yanıltıcı olduğunu ve ellerindeki materyalin iyi bir savunma takımı olmaya yetmeyeceğini düşünsem de, favori camialarımdan birinin bu harika sezon başlangıcından keyif aldığımı belirterek bitiriyor, gelecek ay sonunda daha da yukarılarda olmalarını temenni ediyorum.

PS 1: Yazı ortasında not mu olur, olur. Bal gibi de olur. Ayların kimler olduğunu biliyorum, Ocak’la başlar, Aralık’la biter. Ama NBA sezonunun ayları farklıdır. Sezonun ilk dört haftası birinci aydır, ikinci dört haftası ikinci ay… Sürekli ay diyorum da, takvime bakıp, “bu çocuk ne içiyor, daha ayın bitmesine koskoca hafta var” diye celallenmeyin, alkol içiyorum sadece aylardır, belki de o yüzden böyleyim.

#5 Oklahoma City Thunder (9-3)

Playoff’ta saha avantajı herkes için çok şey ifade ediyor, ancak en fazla şey ifade ettiği takım Thunder sanki. Westbrook’un sakatlıktan dönüşünün arifesinde, Thunder’ın bu aralar bile kazanacak her maça talip olduğu ve diğer pek çok takımın aksine, bu süreci ağırdan almayacağı konuşuluyordu, öyle de oldu. Beklenenden erken döndü Westbrook. Bu işin uzmanları, illa ki incelemiştir raporları, test sonuçlarını, çocuk oyuncağı değil bu iş tabii, ben de sakatlık uzmanı ya da tıp doktoru değilim; ancak pek çok takım özellikle sezonun henüz cicim aylarında, yıldız oyuncularıyla ilgili belki de biraz da fazla evhamlı davranırken, Westbrook’u bu kadar erken sahada görmek çok hoşuma gitmedi.

Öte yandan konuşulanların aksine, tehlikeli derecede maç seçiyorlar ve sonradan pişman olacakları sürpriz iç saha mağlubiyetleri almaya başlamaları da çok uzak değil böyle giderse. Wizards ve Nuggets’a içeride yenilmek için ellerinden geleni yaptılar; ancak yine de son periyotlarda vidaları sıkarak paçayı kurtardılar. Son maçlarda, Jackson’la3 Fisher’a aşağı yukarı aynı süreleri veren, oyunun gidişatına etki yapmayı beceremeyen Brooks’a olan sabrım artık tükendi. Kaç sezondur, “ağabey, alttan alalım, adamlar tepede sonuçta, galibiyet-mağlubiyet hanesi bu kadar iyi olan takımın koçu mu kovulur, belki de bu takımın ilacı da ipleri iki süperstara bırakıp, etliye sütlüye karışmamaktır, vs, vs.” diyen benim bile sabrım tükendi. Evet, listemin beşinci sırasındalar ve bu saatten sonra koç değiştirecek halleri de yok; ancak gelecek ayki listede birkaç sıra düşmezlerse oldukça şaşırırım. Her geçen gün Adams’ın sürelerinin artmasını ve Perkins’in azalarak bitmesini bekliyorum.

#6 Los Angeles Clippers (10-5)

Her ne kadar çekirdek korunmuş gibi gözüküyor olsa da, hatırı sayılır sayıda yeni oyuncuyla ve yeni bir koçla sezona başlayan Clippers, üstelik bu takımın en önemli rol oyuncusu olduğunu düşündüğüm Barnes’tan 7 maç yararlanamamasına rağmen, çok da kolay olmayan bir fikstürden ciddi hasar almadan çıktı. Sezonun ilk 13 maçında da 10 sayı-10 asist barajını geçen Paul, tarihte bunu yapan ilk oyuncu oldu. Griffin ise All-NBA birinci takımı ayarında bir sezon başlangıcı yaptı, onların da henüz ikinci ya da üçüncü viteste olduğunu düşünüyorum. Birtakım oyuncular aylar geçtikçe alamayacakları süreleri alıyorlar, birtakım oyuncular gereğinden fazla dinleniyor. Zaman her takımın ilacı; ama sanki Clippers’ın daha fazla gibi hissediyorum.

Rivers’ı zırvaladığı mola konuşmalarıyla hatırlayanlarınız olabilir, bazen hep oturduğum yerden eleştiren adam olmayayım diye, belki de burnundan soluyan koca koca adamlara, o anda iyi gelecek şey “BREAAAATH” diye bağırmaktır diye düşünsem de insan bazen de goygoy yerine, “zayıf taraftan hücum ribaunduna karşı ayık olun, 12 numara %28’le üçlük atıyor, ikili sıkıştırmaya onun adamı gitsin, vs.” gibi şeyler duymak istiyor mikrofon sokulduğu zaman bench’e. Ha onlar illa ki deniyordur, o kadar asistan koç, sürekli oyuncuların kulağına bir şeyler söylüyor, illa ki bunlar ya da benzerlerini söylüyorlardır da bazen biz de duyalım ya işte. Koçlukla ilgili donanımını da bilemiyorum, Celtics takımının yaptığı ölümcül savunmanın kredisi Thibodeau’ya verildi, belki de NBA koçundan beklenen şey doğru asistanları seçip, onlara doğru görev paylaşımını yapmaktır, 1-3-1 alan savunmasının püf noktalarını takımına aşılamaktansa… Ama Rivers ile ilgili emin olduğum tek şey, takım üzerindeki kontrolü ve oyuncuları üzerindeki etkisi. Rivers koçum olsa ona her zaman güvenirim ve istediği şeyi yapmak için canımı dişime takarım. Bu da aslında bir koçu iyi koç yapmak için geçerli ve yeterli bir sebep olabilir.

#7 Golden State Warriors (8-6)

Fantezi takımınızın o haftaki rakibinde Curry ya da Thompson yoksa Golden State Warriors maçları, hücum basketbolu seyretmek isteyen herkesin listesinin tepesinde olmalı. Geride bıraktığımız dört haftalık periyotta, ilk iki hafta bir ligdeki rakiplerimde sırayla ikisi de vardı, yetmedi, diğer ligde ikisinin de bulunduğu bir kadroyla karşılaştım. Ben çok zevk almadım yani; ama “ya hadi uyku tutmuyor, açayım da bir maç izleyeyim” diyorsanız, bir de “yeaa bu NBA’de ne savunma var, ne de set…” (WTF!) demiyorsanız açın izleyin Warriors’u.

Curry yine teklemeye başladı; ancak sorunlu bileğiyle ilgili bir şey yok henüz. Barnes yeni rolüne yeni yeni alışıyor,sakatlıkla sezona başlamanın da etkisiyle ve Iguodala henüz yeni takımına, yeni sisteme adaptasyonunu tamamlamış gibi gözükmüyor. Curry sağlam olduğu sürece, daha da ileriye gidecekler ve sezonun ilerleyişine göre, “neden olmasın ya…” dedirtecek bir sezon geçirecekler.

Hücum basketbolu sığ bir tanım oldu Warriors basketboluna istinaden, cuk oturacak kelimeyi bulamadım. Öyle deyince, insanın aklına sadece atarak kazanmaya çalışan bir takım geliyor sanki; ancak ligin en verimli4 dördüncü defansına sahip olduklarını belirterek kendimi affettireyim.

Ben kimin tavuğuna kış dedim, bilemiyorum. Yazıyı bir iki gün önce bitirdim, son iki günün maçlarından sonra ufak dokunuşlarla noktalarım dedim. Hatta, umarım kimse sakatlanmaz diye de bir temennide bulundum. Bulunmaz olaydım. Iguodala sol diz kirişinden sakatlandı ve ne kadar basketboldan uzak kalacağına dair de bir rapor yok. Bununla ilgili net bir bilgi olmadığı için sıralamadaki yerlerini değiştirmedim; ancak tüm kışı kaçırırsa, Warriors’un bu kadar yükseklerde kalabileceğine de inanmıyorum.

#8 Dallas Mavericks (9-5)

Mavericks sezon başında kimselerin dilinde değildi. Nowitzki can sıkıcı geçen sezonun ardından, uzun zamandır kendisini hiç hissetmediği kadar iyi hissettiğini söylüyordu ve kağıt üstünde de fena bir kadroları yoktu. Ancak, alttakiler hiç hesaba katılmayacak bile olsa ki katılması gerekenler var, en azından bu listede, üstlerindeki takımların hiçbirinden iyi olduklarını söylemeye yetecek kadar da iyi bir kadroları yok. Kendilerinden alt seviyedeki takımlara karşı, Koç Carlisle’ın olaya sürekli müdahil koçluk tarzı ile başarılı oldular ve sezon boyunca da olacaklardır. Özellikle Dallas’ta bir elin parmaklarından fazla sayıda sürpriz mağlubiyet almayacaklardır. Ancak, kendilerinden güçlü takımlara karşı ya da benzer seviyedeki takımların salonlarındayken, Nowitzki’nin kahramanlıklarına ve Ellis’in çıldırmasına ihtiyaç duyacaklar. Ellis’in ise çoğu zaman çıldırtmaya meraklı olduğunu hepimiz biliyoruz herhalde.

Bu zamana kadar da aynen böyle oldu, evet kolay bir fikstürleri yoktu; ancak favori oldukları bütün maçları kazandılar, favori olmadıkları bütün maçları ise kaybettiler. Mavericks ayarındaki bir takımı playoff’a atmaya yetecek bir formül olabilir; ancak playoff’ta ilerlemeleri için yeterli olmayacaktır.

Nowitzki tüm zamanlardaki favori oyuncularımdan biri, belki de birincisi, hack-a-X işlerine bulaşmasına rağmen Carlisle’ı da çok seviyorum, Cuban’ı ise ilginç buluyorum. Ama bunlar bile yetmiyor, Mavs ile ilgili daha güzel şeyler hayal etmeye.

#9 Houston Rockets (9-5)

Kağıt üstünde daha yukarıların takımı Rockets ve bir dahaki ay resme bakınca, onları daha yukarıda görmeyi bekliyorum. Ancak mevcut halleriyle, daha aşağıda bile olabilirlerdi. Lin dışındaki bütün arka alan oyuncularının sezon öncesi ve sezon başladığından beri irili ufaklı birtakım sakatlıklar yaşadığının farkındayım, Ömer kalibresi ve kontratında bir adamın yedekte oturmasının, özellikle kendisi de bunu açıkça sorun etmeye başladığından beri, halledilmesi gereken ve koç McHale’in elini kolunu bağlayan bir durum olduğunun farkındayım. Howard’ın, “evet birader, 4 numayı tutuyorsun, box out yap, hücumda gardlar çağırınca perdeye git, güzel devril, vs, vs.” basitliğinde bir oyuncu olmadığının ve takıma adaptasyonunun zaman istediğinin farkındayım. Ama anlayamadığım da şeyler var:

Mesela, Parsons neden bu takımın halkla ilişkiler departmanının başıymış gibi hareket ediyor? Beverley’nin ilk beş çıkacağını, neden Parsons’tan öğreniyoruz? Ya da Ömer’in durumuyla ilgili neden yorum yapıyor Parsons? Tamam, öylesi de hoş değil, her zaman da onu yapmamak lazım, futbolcu tayfasının çoğu zaman yaptığı gibi; ama böyle bir konuda, ligdeki üçüncü sezonuna henüz başlayan birisinin, “Bu konuyla ilgili konuşmak bana düşmez” diye geçiştirmesi daha doğru bir hareket değil midir?

Howard’ın pota altında olduğunu bilerek, arka alan oyuncularınızın daha fazla risk alarak, top çalmak konusunda opportunistic davranmasını salık verebilir, bunu bir taktik olarak benimseyebilirsiniz. Ancak bu, savunmaya hiç takılmayıp adamının seni geçmesine izin verip arkadan şöyle bir topa doğru kol sallamak mı demektir? Blake’e Lakers’a geldiğinden beri en iyi basketbolunu oynatmak, neredeyse tek başına maçı kazandırmasına izin vermek mi demektir?

Sezonun ilk 11 maçında Howard, Synergy Sports’un verilerine göre, post up denemelerinde 20/60 isabet buldu (75’ten fazla post up yapan 92 oyuncu içinde 88. en iyi yüzde), post up denemelerinin %24’ünde ise topu kaybetti (aynı 92 oyuncu içinde en kötü yüzde).5 Üstelik bu durum bu sezon şapkadan çıkan bir şey değil, sırt sakatlığı yaşamadan önce de ufak değişiklikler de olsa, her sezon kötüye gidiyordu isabet yüzdesi, üstüne yaşadığı sakatlıktan sonra, pota altı hücumu komada. Halen bazı takımlar sürekli ikili sıkıştırma getirdiği için orada bulunması bile çok önemli ve Rockets ligin üçüncü en verimli hücumuna sahip; ancak işler ciddileştiğinde, savunmalar sertleştiğinde, düdükler azaldığında, bu kadar verimli olabilecek mi Rockets hücumu?

Gelecek ay sonunda daha yukarıda olmalarını bekliyorum. Ama Ömer’i, bu saatten sonra neredeyse imkansız olsa da, çok da kazık yemeden takas etmedikleri sürece sezon sonunda daha yukarıları için hesaba katmıyorum.

PS 2: Bazı istatistikleri, yabancı sitelerde yazılmış makalelerden alıyorum. O makaleleri not etmemek olmaz, ne de olsa adamlardan çeviri yapıyorum basitçe. Ama ordan alınan bilgilerin o yazının yazıldığı tarihlere kadar geçerli olduğuna dikkat edelim lütfen. Tutup da, o yazı yazıldıktan sonraki 2-3 maçta bahsi geçen istatistik değiştiyse, gelmeyin bana, o yanlış bu yanlış diye.

#10  Chicago Bulls (6-6)

Rose %34’le 15 sayı, 4.5 asiste karşılık 3.5 top kaybı ortalamalarıyla başladı sezona. Bu sayıların hepsini kaçırdığı koskoca bir sezonla sebeplendirebiliriz ve çok da endişelenilecek bir durum yok. Hazırlık maçlarındaki göz boyayan performansını görüp, ilk tur haklarını kendisine harcayan fantezi basketbol oyuncularından yediği küfürleri duyuyor mudur gece kafasını yastığa koyduğunda bilinmez; ancak bu sayıların artı yöne doğru hareket edeceğini kestirmek çok zor değil. Lakin sezonun ilk birkaç maçında gözüme çarpan ve daha endişe verici olan, basketbolu tamamen unutmuş gibi hareket etmesiydi. Savunmada sürekli adamını kaçıran, yeterince ilgili gözükmeyen, sürekli pozisyon hatası yapan bir Rose vardı sahada, bunu da kaçırdığı onlarca resmi maçla ilişkilendirebilirsiniz ve son birkaç maçta, şutları düzelmese de savunma farkındalığını geri kazandığını not etmek gerekiyor.

Doğu Konferansı’nı iki sezon üst üste birinci bitirmiş bir takımdan bahsediyoruz. Üstelik, ellerindeki kadronun, o kadrolardan gözle görülür tek eksiği yedek uzun Ömer iken, yıllardır kanayan yaraları olan iki numara pozisyonunun fersah fersah ileride olduğu da ortada. Halen ligin en iyi üç dört savunmasından birine sahipler ve Rose, birazcık kendine geldiği takdirde, her takımı her salonda yenecek kadroları ve “taşşakları” var. Daha çok erken olsa da, normal sezonu Pacers ve Heat’in altında bitireceklerini ve dolayısıyla da saha avantajı olmaksızın, bu iki takımı üst üste elemek zorunda kalacaklarını düşünüyor ve kendileri adına çok sevinemiyorum. Zaten sevdiğim de bir takım değil, konferans yarı finalinde elensinler gitsinler.

Bütün bunları Blazers maçından birkaç saat önce yazdım. Maçın sonucuna göre, sıralamada yerleri değişmesi gerekiyorsa değiştirecek ve Rose’un ilk cümlede bahsettiğim istatistiklerini güncelleyecektim. Bahsettiğim maçta Rose’un sağ dizinde menisküs yırtığı meydana geldi, bu sakatlığın lafı geçince direk akla gelen bağlar, MCL ya da ACL ile ilgili bir rapor olmasa da bıçak altına yatacak ve sahalara ne zaman dönebileceği ameliyattan sonra belli olacak. Bu durum Bulls’un, üstünde oldukları iki Teksas temsilcisinin altına düşmesine neden oldu; ancak kimsenin umurunda olduğunu zannetmiyorum. Pozisyonu canlı izledim ve ilk gördüğümde problemin sol dizinde olduğunu zannettim ve kelimenin tam anlamıyla yıkıldım. Koskoca bir sezona mal olan sol dizinde olmadığı ortaya çıksa da problemin, bu kadar özel bir oyuncunun ya da herhangi bir oyuncunun iki sene üs tüste bu kadar ağır sakatlıklar yaşamasını kabullenemiyorum. Sakatlıktan sonra her şeyi silip, baştan yazmam gerekirdi Bulls kısmını; ancak bunu yapmanın çok da bir manasını göremiyorum.

#11 Atlanta Hawks (8-6)

Hawks arada kalan bir takımdı ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu. Williams sakatlıktan tam anlamıyla döndükten sonra çok can yakan bir takım olabilirler; ancak arada kalmaya devam edecekler. Konferanslarının hali ortada, ilk turda saha avantajını almamaları ve tur geçmemeleri için bir sebep yok; ama son 6 sezondur zaten ya ilk, ya da ikinci turda eleniyorlar. Koç Budenholzer’in CV’si etkileyici ve komutasındaki Hawks takımının, önceki sezonlara göre çok daha izlenebilir olduğu bir gerçek. 100 pozisyon başına, üçüncü en fazla asist yapan ve yaptığı asist başına da en az top kaybeden ikinci takım Hawks; ancak mevcut kadrolarıyla, bu listede üstlerindeki doğu takımlarının herhangi birisini 7 maçlık bir seride alt edebileceklerini iddia edebilecek kaç kişi çıkar?

Nötr olduğum bir camianın sempatimi kazanmasını sağladığı için teşekkür ediyorum Koç Budenholzer’a ve başarılar diliyorum.

#12 Minnesota Timberwolves (8-7)

Hücum istatistikleri göz alıcı da olsa, Rubio’nun varlığıyla da alakalı olarak her daim spekülatif işler gösterme potansiyelleri de olsa, ilk beşinde birebir savunması bu kadar kötü olan iki adamla nereye kadar gidebilir T’Wolves? Rockets’la ilgili bölümde, linkini verdiğim yazının sonlarına doğru, Love’un hızlı hücum savunmasıyla ilgili örnekler var; birebir eşleştiği neredeyse her forvetin, en azından eli yüzü düzgün istatistiklerle maç bitirmelerine izin vermesi playoff’ta ne kadar yardımcı olacak? Deplasmanda Cavaliers ve Wizards gibi takımlara maç kaybederek playoff’a kalamazlarsa, Adelman’ın karısına, çoluğuna çocuğuna yazık değil mi?

Bundan çok seneler önce, Lamont Strothers, Fast Break dergisinde, antrenmanlarda ilk beşi öldürmelerine rağmen, dönemin Blazers koçu Adelman’ın bench’ini hiç kullanmadığından dert yanıyordu. NBA finali oynayan takımın, Cliff Robinson dışında çok da parlak bir oyuncusu olmayan bench’inden bahsettiği için çok da ciddiye alamıyorum Strothers’ı. Lakin, şimdiki T’Wolves bench’inin en göze batan oyuncusunun Cunningham olması hayırlara vesile midir? Williams, Barea ve Shved bu halleriyle, bulundukları konferansın playoff adayı bir takımın bench oyuncusu olmayı hak ediyorlar mı?

T’Wolves taraftarlarının uzun süredir neler çektiğinin farkındayım, sezona yapılan fişek gibi başlangıç birçoğunu heyecanlandırdı; ancak çektikleri cefanın, sefasını sürdürecek bir takım göremiyorum.

#13 Memphis Grizzlies (7-6)

Joerger, Grizzlies çok kötü bir savunma takımından ligin elitleri arasına girerken bu durumun mimarıydı. Çok kötü fikstürlerine yoruyorum vasat savunma istatistiklerini ve çiçeği burnunda koçu eleştirmek istemiyorum. Ancak içeride Pelicans ve Raptors’tan fark yemenin faturasını kime çıkarmak lazım, onu da kestiremiyorum. Son maçlarda kendini bulsa da, yarı saha hücumunun en elzem parçalarından Randolph’un sezona kötü başlaması, kağıt üzerinde Miller’la beraber takımın en iyi dış atıcısı gibi gözüken ve Grizzlies’in hücumundaki hayati rolü defalarca işlenmiş Pondexter’ın geçen yılki playoff’ların çok gerisinde kalması, Grizzlies’in vasat başlangıcının en bariz nedenleri gibi.

Cadı kazanına döneceği daha şimdiden belli olan konferanslarında, yukarıda bahsettiğim tarz mağlubiyetler, Koç Joerger’in uykularını kaçıracak zamanı geldiğinde ve Pondexter kendini toparlayamadığı sürece uykuların süresi de artmayacak ne yazık ki.

Gasol bu kısmın yazılmasının üzerinden yarım gün geçmeden sol dizinden sakatlandı, ameliyat olması gerekmiyor; ancak 2 aya yakın süre sahadan uzak kalacak. Bu sakatlık haberinden önce 11. sırada yer verdiğim Grizzlies’ı, bu sıraya kadar düşürmek zorunda kaldım.

#14 Los Angeles Lakers (8-6)

Bryant döndükten sonra buralarda olmayacaklar; ancak ne kadar yukarı çıkabilecekler? Kontrat sezonunu oynayan Gasol, Bryant’ın dönüşüyle savunma ilgisi dağıldığında şu andaki gibi felaket oynamaya devam edecek mi? D’Antoni’nin, hücum saatinin durumundan bağımsız olarak yeşil ışık yaktığı dış atışları, basit ikili oyunlarla sonuca çabuk gitmeyi merkeze koyan sistemi Bryant döndükten sonra da devam edecek mi? Etmeyecekse, sezonun ilk 20 maçını bambaşka bir sistemle oynayıp, Bryant’a ayak uydurmak ne kadar kolay olacak? Bryant’ın yokluğunda ve D’Antoni’nin sisteminde, “ya bunlar da idare eder adamlar aslında…” dedirten Meeks, Johnson, Young, Henry vs. gibi adamlar, her şey değiştikten sonra nasıl katkı verecekler?

Tuttuğunuz takımda Bryant’ın olması bir ayrıcalık, ilk beş oyun kurucunuz Smush Parker bile olsa playoff yapabilir, kendinize birtakım heyecanlar yaratabilirsiniz. Ancak Lakers taraftarı olsam, bu sezon Bryant kafasına göre dinlensin, torunla torbayla Hawaii’de falan takılsın isterdim. Bırak adamlar takılsın kafalarına göre, gir bir sonraki sezona bomboş bordroyla, lotaryadan bir tane aslan al, bir tane de yaz pazarından yıldız düşür, vs, vs. Ancak görünen o ki, bu iş böyle olmayacak. Bryant beklenenden de erken dönecek, Lakers aslında hiç kazanmaması gereken maçlar kazanacak ve sezon sonuna kadar, acaba playoff’a atar mıyım kendimi kafalarında devam edecek…

#15 New Orleans Pelicans (6-6)

Hiç de zor olmayan fikstürlerine ve Davis’e rağmen hak ettikleri yer, en azından bir sıra aşağısı. Ancak, galibiyet sayılarında ciddi bir fark olmadığı için, bu kadroyu aşağıya yazmaya gönlüm elvermedi. Hatır gönül işlerinin haricinde, hücumun önemli parçası Anderson’un yeni yeni oynamaya başladığını, o döndükten sonraki bütün maçlarını kazandıklarını6 ve o dönene kadar yokları oynayan Evans’ın, beklenen seviyeye yakın maçlar çıkarmaya başladığını da not etmek lazım. Holiday hiçbir zaman içimi açan bir oyun kurucu olmadı ve Gordon’un dizinden emin olmak mümkün değil; ancak Pelicans kadrosu ligin iyi kadrolarından. Davis’in bütün sezonu bu seviyede sürdüreceğini iddia edemem; ancak Evans’ın hayata dönmesinin ve Anderson’ın takıma katılmasının çok olumlu etkileri olacağı aşikâr. Boşta, Van Gundy kardeşlerden başka, bir çırpıda aklıma gelen koç yok; ancak gelecek ayki listede T’Wolves’un üzerine çıkmamışlarsa, ve hatta Texas ekiplerini zorlamıyorlarsa, Koç Williams’ın koltuğu da sallanıyor demektir. En azından öyle olmalı, bana göre.

Ayın MVP’si Davis’in istatistikleriyle bitireyim: %49.5 ile 20.7 sayı, 11 ribaunt, 6.8 faul atışı denemesinde %84 isabet, 1.9 top çalma, 3.9 blok. Bütün bunlar yetmiyorsa, bir de 1’den iyi asist-top kaybı oranı…

#16 Denver Nuggets (6-6)

Sezona isteksiz başlayan Nuggets, Koç Shaw’un bazı aleni mesajları, rotasyonla oynamakta gecikmemesi, kangrenli hücre McGee’nin sakatlanması, Chandler’ın sakatlıktan dönmesi gibi hayırlara vesile olayların ışığında toparlanmışa benziyor, son maçlarda. Önlerindeki 9 maçın 8’ini dışarıda oynadıktan sonra, fena olmayan bir fikstüre kavuşacaklar. Bir sonraki aya kadar daha yukarılara çıkmalarına yetmeyebilir, ancak sezon ilerledikçe yukarılara tırmanmalarını ve playoff potasının içinde olmalarını bekliyorum. Takımın en fazla para alan üçüncü ve dördüncü oyuncuları, aynı pozisyonun adamları. McGee’nin felaket ve yeterince uzun bir kontratı var. Tutup da takımı Baltimore’a falan taşımadıkları sürece, birkaç sezon daha araftan çıkamayacakları bir kadroları var. Çok değil kısa bir süre öncesine kadar batının çetin cevizi olan takımın bu hale gelişini takip etmek üzücü. Lawson’un her sezon arttırdığı performansını, bu sezon artık All-Star seviyesine çıkardığını belirtiyor ve ayrılıyorum bu yüksek ve yalnız diyardan.

#17 Phoenix Suns (7-6)

Yahoo’nun sıralama sayfası açık önümde, batıdan yazacak takım neredeyse kalmadı, tam sona yaklaşıyorum diye sevinirken, daha bir bu kadar daha olduğunu farkediyorum. Uzun bir süredir iki konferans arasında gözle görülür bir fark vardı da, o farkın hiç bu kadar açıldığını hatırlamıyorum. Yetmezmiş gibi, lotaryadan ilk üç sırayı Jazz, Kings ve Suns’ın çekmesi şahane olur. Suns demişken, anlatıla anlatıla bitirilemeyen 2014 draftı için “yatması” beklenen, sezon başı ön incelemelerinde Sixers’ın burun farkı gerisinde, ligin en kötü ikinci takımı olarak öngörülen Suns’ın koçu Hornacek’in önünde ceketimi ilikliyor, esas duruşa geçiyorum.

Lige böyle başlamaları, zamanı geldiğinde canlarını sıkabilir; ancak garip bir iş yapmadıkları sürece, ilk 7-8 sıradan, kader değiştirme kalibreli bir adam seçebilirler ve bunu yaparken de, kimselerin hesaba katmadığı Green, Markieff Morris, Marcus Morris ve Plumlee gibi adamlardan, belirli hâl ve şartlar altında verim alabilecekleri oyuncular yaratıyorlar. Bledsoe ile Dragic’in birbirlerini baltalayacaklarına inanıyordum sezon başında; ikisi de iki ileri bir geri temposunda maç kaçırdılar bu süreçte, bu sebeple henüz bu düşüncemi değiştirmeye yetecek kadar şey göremedim. Dragic’in pazar tezgahında olduğunu düşünüyorum; ancak onunla ilgilenebilecek bir takım da pek gözüme çarpmıyor, acele etmelerini gerektirecek de bir durum yok.7 Yanına bu sezon parlattıklarından  bir şeyler koyup postalayabilirler; ancak onun yerine iki sezon sabredip, iki draft üst üste lotaryadan seçip, kabaca 20-25 milyon dolar civarı bir bordroyla 2015-16 sezonuna başlayabilirler. Öte yandan, Phoenix hiçbir zaman cezbedici bir şehir olmadığı için Nash’li D’Antoni’li döneme dönmek için daha fazla beklemeleri gerekebilir; ancak parıl parıl parlayan iki genç yetenek ve Bledsoe’nun yanına gelebilmek için Phoenix şehrinin tırtlığını umursamayan eli yüzü düzgün biri de çıkabilir.

Uzun lafın kısası, bekle ve gör periyodunda Suns. Maç kazanmakla ilgili çok açgözlü olmamalılar ki zaten sezon ilerledikçe, işler ciddileştikçe, ister istemez daha fazla kaybetmeye başlayacaklardır. Tamam, yukarıda saydığım adamlardan belli şartlar altında, tavanı belli katkılar almak mümkün; ancak sezon boyunca güvenilir birer rol oyuncusu gibi performans vermelerini beklemek de çok gerçekçi değil.

#18 Charlotte Bobcats (7-7)

Şaka gibi ama gerçek. Evet, Bobcats çok da paspas bir takım değil; ancak bu listenin neredeyse ortalarında yer alacak da bir takım değil. Bazen, oturduğun yerden yorum yapmak kolay diyorum kendi kendime, atıp tutma diyorum, sen daha 30 yaşında bile değilsin, orada 30 senesini bu işe adamış adamlar başında pek çok takımın diyorum. Ancak, Biyombo gibi bir adamın zaten var, daha 21 yaşında, kariyeri boyunca düzgün bir post oyunu geliştiremeyecek belki de; ancak erken faul problemine girmeyip de hayal kırıklığına uğrattığı maç yok neredeyse, kendisine verilen süre ışığında. Onun önüne, sırf Charlotte şehrine gelmeyi kabul ediyor diye, defektleri herkesçe bilinen Jefferson’u getiriyorsun ve bütün bunları yaparken de kaç drafttır, güvenilir dış şutu olmayan adamları diziyorsun üç sayı çizgisinin gerisine.

Bobcats ne playoff’ta can yakabilecek, ne de lotaryada şansları tutmazsa kafadan birini seçebilecek bir takım; ancak Clifford’ı da tebrik etmek gerekir. Savaşan, özellikle içeride maçlardan kopmayan bir takım Bobcats. Mevcut kadrolarıyla ligin en kötü hücum takımlarından biri olmalarından daha doğal bir şey yok. Taylor istikrarlı bir şekilde katkı vermeye başlamazsa ve Gordon sakatlıktan iyi dönemezse de çok da geliştirebilecekleri bir şey yok, ne yazık ki. Ve işin kötüsü, bu durumun birden fazla yıl devam etmemesi için, geçen yazdan daha makul yaz sezonları geçirmeleri gerekecek. Öte yandan ligin elit defanslarından birini oluşturdular; ancak Jefferson sakatlık problemlerini tam olarak hallettikten sonra, bu iş böyle devam edecek mi, onu da bekleyip görmek lazım, içim çok rahat olmasa da…

#19 Toronto Raptors (6-7)

Kağıt üzerinde çok da fena gözükmeyen bir kadroya sahipler; ancak Casey’nin iyi bir koç olduğunu kimse iddia edemez herhalde. Tüm ligde, hak ettiğinden fazla değerin en çok  gösterildiği oyuncu olduğunu düşündüğüm Gay’e sahipler, sahip olmaları yetmezmiş gibi kafasına göre satmasına, %38’le isabet bulmasına rağmen maç başına 20’ye yakın şut atmasına da göz yumuyorlar. Maç başına 1’den fazla üçlük isabeti bulan, top çalan ve blok yapan Gay, fantezi basketbol için değerli bir oyuncu olabilir; ancak basketbol sahasında işler değişik işliyor. Öte yandan gruplarının zirvesindeler ve grubun olağan şüphelileri, Knicks ve Nets yaşam belirtisi göstermekten çok uzaklar.

Yani, her salonda can yakabilecek iki tane kanat oyuncusuna, eski deliciliğinden eser göstermese de eli yüzü düzgün bir oyun kurucuya ve çok da yaban atılmayacak bir pota altına sahipler. Bench’ten konferans standartlarına göre idare edilebilir birtakım oyuncular geliyor ve playoff için rakiplerinin halleri de ortada. Ancak, öte yandan da Houston deplasmanında çift uzatma oynayıp, bir sonraki maç Memphis’i deplasmanda yenen, akabinde ise iç sahada üst üste iki maçı hiç varlık gösteremeden kaybedecek kadar istikrarsız bir takımlar.

Celtics’ten sonra 100 pozisyon başına en az asisti onlar yapıyorlar ve dolayısıyla da DeRozan ile Gay’in şut performanslarına doğrudan bağlılar. Raptors’un kadrosunu ya da en azından ilk beşini bir kağıda yazdığınızda, biraz daha iyisini beklersiniz, tamamıyla da hakkınız. Görevde olduğu iki sezonda, oynadıkları 148 maçın, sadece 57’sini kazanabilen Casey, ne yazık ki iyi bir koç değil. Konferanslarının durumuyla ilişkili olarak 5 sezondur yapamadıklarını yapıp playoff’a kalabilirler, ilk turda 1 maç kazanıp elenebilirler; ancak Casey’nin iyi bir koç olmadığı gerçeğinin değişeceğine inanmıyorum.

#20 Washington Wizards (5-8)

Koç Wittman’ın kontratının son senesi ve takım sahibinin, her hal ve şartta playoff istediği biliniyor. Wittman’ın elindeki kadroyla, felaket durumdaki doğudan playoff’a katılması için çok da bir şey yapması gerekmiyor. Ancak, bu yine de pek çok maçın belli bölümlerinde, Wizards koçsuz oynuyormuş gibi bir görüntü ortaya çıkmaması için yeterli bir sebep değil. Wall şaka gibi şut atıyor olabilir; ancak Ariza da hiç olmadığı kadar iyi oynuyorken, Wizards’tan biraz daha iyisini beklemek çok da saçma değil. Ne kadar sağlıklı kalabileceği her zaman şüphe taşısa da, hücumda Nene işin içine girdiği sürece, Wizards hiç de fena hücum etmiyor. Yakın giden maçların sonlarına doğru, bütün maç yaptıkları doğru ne kadar şey varsa bir kenara bırakıp, her şeyi Wall’un yaratıcılığına bıraksalar dahi, ligin en fazla asist yapan ve ortalama üstü verimle hücum eden takımlarından biri Wizards. Kağıt üzerinde, playoff ilk turunda saha avantajına talip olması gereken bir kadroları var; ancak bunun gerçekleşmesi için, olaya daha hakim, takımına çok daha fazla hakim bir koça da ihtiyaçları var.

#21 Philadelphia 76ers (6-9)

Bu noktadan sonra, hangi takımın hangi sırada olduğu çok önemli değilmiş gibi hissediyorum. Ancak, sezon başında, lig tarihinin mağlubiyet sayısı rekorunu kırarlar mı tartışmalarına konu edilen 76ers, şu ana kadar yazmadığım bütün takımlardan yukarıda olmayı hak ediyor. Kariyerleri için savaşan birtakım isimsiz adamlar, pek çok takımda hayal bile edemeyeceği kadar özgürlüğe sahip, draft edildikten sonra burun kıvıranın, kıvırmayandan fazla olduğu çaylak bir gard ve ne zaman takas edilecekler diye beklenen, lig eşrafının saygısını henüz tam olarak kazanamamış veteran adamların olduğu bir takımla, daha bir tane resmi maç oynanmadan bu kadar dalga geçerseniz, çıkarlar ilk bir ayda herkesi göt etmeye yetecek kadar top oynarlar. Bu da TBL değil sonuçta, koskoca NBA, beğenmeseniz de Wroten ya da Anderson gibi oyuncular da NBA oyuncusu, çaycı değil.

1973 Sixers’a ait en az maç kazanma rekorunu kıramayacaklar ne yazık ki; ancak Koç Brown elindeki personele uygun bir sistem kullansa da 2014 draft’ında ilk 3’ten seçmemeleri büyük sürpriz ya da şanssızlık olur. Sixers kötü bir takım, çok kötü bir kadroları var; ancak düşünüldüğü kadar da kötü değiller. Kendisine kariyer edinmeye çalışan bazı adamlar, gereğinden fazla efor sarfetmeye çalışıyorlar ve özellikle savunmada, çok fazla hata yapıyorlar. Ancak kendilerini küçümseyen her takımın canını yakmaya devam edecekler, şu ana kadar yaptıkları gibi. Tasasız bir hücum stilleri var, ligin en fazla hızlı hücum sayısı bulan ve bağlantılı olarak boyalı alandan da en çok sayı bulan takımı Sixers. Eli tuttuğunda en şutör adamdan geri kalmayacak bir iki atıcıları var ve herhangi bir medya baskısı ya da oyuncuların kendi kendilerine baskı yaratmasına sebep olacak bir şey yok.

Daha yukarıya çıkmalarını beklemiyorum, aylar geçtikçe yavaş yavaş aşağılara inmelerini bekliyorum; ancak evlerinde favori olmadıkları maçlarda, ki üç beş takıma karşı oynayacakları dışındaki her maç, sürprizler yapmaya devam edeceklerdir.

#22 Detroit Pistons (5-8)

Gelişmiş istatistiklerin büyüsüne çok da kapılmamak lazım, bazen çok daha basit, eski usul istatistikler her şeyi açıklamaya yetiyor. Ama bazen de o kadar cuk oturuyorlar ki, tadından yenmiyorlar. Pistons’un rakipleri kaydadeğer bir farkla en yüksek yüzdeyle şut atıyor8 ve yine aynı rakipler, 100 pozisyon başına, Heat’ten sonra en az topu Pistons’a karşı kaybediyorlar. Savunma tarafı yetmezmiş gibi, diğer tarafta da attıkları basket başına en düşük yüzdeyle asist yapan takımlardan biri Pistons. Gard rotasyonu Jennings, Stuckey, Bynum ve bu haldeki Billups olan takımdan ne bekliyordunuz ki? Mevcut pota altını etkili kullanabilmek için elzem olan alanları açmaya en yetkili ellere sahip Singler ve Datome’nin, büyük yaz transferinin kullanıldığı pozisyonun oyuncuları olması bir tesadüf mü? Yoksa bu takımın GM’i Dumars mı? Hadi abartayım, Udrih tarzı ve kalibresinde bir oyuncunun bile, bu takıma Jennings’ten daha uygun olduğunu görebilmek için ne yapmış olmak gerekiyor?

Monroe’nun takas değeri azalarak bitmeden elden çıkarmak, Smith’i yüzyıllardır oynadığı pozisyonuna yollamak ve beyaz şutörlerden birini ilk beşe yerleştirmek şart. Bunları yapsalar ne olur? Playoff yaparlar, ilk turda elenir giderler. Yapmazsalar, 9. sıradan bir gard daha seçip, o çocuğun da hayalleriyle oynarlar.

Bu arada, Burke yeni başladı oynamaya; ama 2013 sınıfının en beğendiğim oyuncusunun Caldwell-Pope olduğunu da not edeyim. Cehennem gibi bir rotasyonun içinde; ancak illa ki yolunu bulacaktır.

#23 Sacramento Kings (4-9)

Suns ile ilgili kısımda, Kings’in 2014 draftında ilk 3’ten seçmesini temenni etmişim sanırım, lafımı hemen geri alıyorum. Kings’ten çağırsalar, birkaç dakika düşünürüm diye tahmin ediyorum. Yine giderim sonuçta NBA’den çağırıyorlar da düşünürüm işte. Cousins antikalıklarla dolu bir çocuk, Rasheed Wallace ayarına yakın sayıda teknik faul alıyor; ancak onun sahaya koyduğu taşşağın çeyreğini koymadan yapıyor bunu. McLemore içimi açmadı şu ana kadar, Vasquez de ortama çabuk ayak uydurdu. Salmons ve Outlaw gibi adamlar önemli roller üstleniyor falan filan… Thomas’ı alın çıkarın kadrodan ve çöpe atın geri kalan ne varsa. Ha, daha ismi geçmemiş yedi tane takım var, onları ne yaparsınız, bilemiyorum. Thomas demişken, oynadığı dakika başına beşinci en fazla skoru üretmesinin yanında, periyot başına attığı 8.4 sayıyla, son periyot sayı krallığında ikinci olarak tamamladı ligin ilk ayını.9

#24 Boston Celtics (5-10)

Yazının buraya kadarki kısmını, arada uyuduğum kısmı çıkartırsak, tek seansta yazdım. Ama Celtics’te tıkandım, boş boş ekrana bakıyorum. İzlediğim maçları da oldu Celtics’in, Bradley’den tiksindim, Wallace daha fazla kullanılmalı diye düşündüm ve bazı maçlarda Crawford’un oyun kuruculuğunu izlerken ağzım açık kaldı. Bunları hatırlıyorum; Tommy Heinsohn’un yorumlayacağını tahmin ettiğim bir maçta, Celtics’e karşı bahis yapmamalıyım diye bir karar verdiğimi hatırlıyorum. Stevens’ı koltuğuna henüz yakıştıramadığımı da hatırlıyorum. Ama “ne oynuyor lan bu Celtics” derseniz, vallahi anlatacak bir şeyim yok, kusura bakmayın.

#25 Orlando Magic (4-9)

Magic’in, Oladipo ile Westbrook’unu bulduğunu düşünenler var. Onun kadar enerjik ve atletik olabilir; ancak Jazz’ın deneysel çalışmalarını bir kenara bırakırsam, ligdeki en kötü oyun kurucunun Oladipo olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Keşke olsa diyorum; ancak hiç de olacak gibi gözükmüyor. Üstelik işin kötü tarafı, Moore’un ikinci beşte oyun kurucu oynadığı, sezonun ilk bir iki maçında, bayağı umut veren bir oyun oynuyordu Oladipo. Bazı şeyleri yapmaya çalışsa ve beceremese, çaylaktır düzelir der, geçersiniz; ancak oyun kuruculuk, 18 saniye top sektirip, 17 saniye önce verebileceği pası vermek mi, üç dört hücumda bir getirdiği gibi atmak mı ya da maç başına 3.4 asist yaparken, 4.1 top kaybetmek mi? Vasat çaylak ekibinden gül gibi bir oyuncu düşürdü Magic; ancak onu da aklı evvelin biri “bundan Westbrook yaratalım, 2014 draft’ından da Durant ayarlarız bir tane…” diye düşündüğü için harcayacaklar diye hissediyorum. Bu mevzu haricinde söylemek istediğim çok bir şey yok Magic ile ilgili. Gelecek planlarında yer almayan çok fazla oyuncu çok fazla süre alıyor, sağlıklı bir değerlendirme yapmaya çalışmanın çok alemi yok.

#26 Cleveland Cavaliers (4-10)

Jazz ve Bucks’tan sonra en verimsiz hücum eden takım Cavaliers, ki koçu Brown olan takımdan daha iyisini beklemek hayalcilikmiş. Dolayısıyla, hücumla ilgili her istatistikte ligin en kötü 5 takımından da biri Cavs. Aslında oyuncuların isimlerine bakınca anlaşılmaz olsa da, hoş görüp geçiyorum, ne de olsa Brown’ın takımı bu. Beklediğimden daha iyi savunma yapıyorlar, en azından içerde hâlâ çok kötü değiller, vs. Ama ligin ikinci en genç takımı, fark yenilen T’Wolves maçından sonra toplantı yapıyor. Toplantı boyunca oyuncuların suçu birbirlerine paslamaya çalıştıkları konuşuluyor, daha ikinci senesindeki, bir zıkkım da top oynamayan Waiters’ın, bu toplantıdan sonra bir hastalık uydurduğu ve 3(!) gün boyunca kendisinden haber alınamadığına dair şeyler konuşuluyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz ya da belki de hepsi birer hayal ürünüdür; ama henüz yolun bu kadar başındaki bir takımın, böyle dedikodulara konu edilmesini bile kabullenemiyorum. Lakers’tan 5 maç sonunda kovulan Brown’un da bu sezonu kariyerinin en zor sezon başlangıcı olarak tanımlaması şaşırtıcı değil ve konuşulanların dedikodudan ibaret olmadığına dair ipuçları veriyor da olabilir. Nereye gider bu işin sonu bilemiyorum, konferansta o kadar çok kötü takım var ki hiç ışık vermeyen görüntüye karşın henüz kaçmış bir tren de yok.

#27 New York Knicks (3-9)

Heat ile ilgili yazarken, ilk beşini sık değiştiren takımlarla ilgili bir veri paylaşmıştım, daha doğrusu, paylaşılmışını Türkçe’ye çevirmiştim. Knicks de ilk 10 maça 5 tane farklı ilk beşle başlayanlardan. Takım kimyası, dakika paylaşımı gibi basit ama çok kritik şeyleri oturtma mücadelesini verirken, takımın savunma lideri Chandler’ın sakatlanması ya da J.R. Smith’in boğazını tutamadığı için ilk 5 maçı kaçırması hiç yardımcı olmadı Koç Woodson’a. Yenilenen Madison Square Garden’da oynadıkları 7 maçın sadece 1’ini, o da sezon açılış maçında, bir sürü sakatı olan Bucks’a karşı kazanabilmeyi ve sezona 3-9’la başlamayı açıklamaya yeter mi, yetmez. İşin kötüsü içeride Spurs ve dışarıda Bulls dışında da, fikstürü ellerine aldıklarında karşısındaki haneye kafadan “L” koyup geçecekleri bir maç da oynamadılar bu 12 maçta.

Baltimore’un belalı sokaklarında büyümüş olduğu için ya da stiline bayıldığım bir skorer olmasından dolayı çok sevdiğim bir adam olan Anthony, süper yıldızlıktan yıldızlık seviyesine geçişi çok hızlı bir şekilde yaptı, bu gidişle o seviyede de tutunamayacak. Maç başına 22 küsur şut deniyor ve bunların %42’sinde isabet bulabiliyor. Bu 11 yıllık kariyerinin en kötü isabet oranı. Yeterince mideniz bulanmadıysa, bu sezon bu orandan daha kötü yüzdeyle şut atan birkaç adam daha sayayım: Felton, Shumpert, J.R. Smith, World Peace, Hardaway ve Udrih. Kısacası Knicks’in Prigioni dışındaki bütün dış oyuncuları…

Faturanın ne kadarını Woodson’a kesebiliriz? Chandler’ın Aralık ayının ortasına doğru döneceği düşünülüyor, bundan kötü olmaları mümkün olmadığı için iyiye gidecek Knicks; ancak Chandler dönene kadar güneş açmayacağı da ortada…

#28 Brooklyn Nets (3-10)

Nets’i sadece ilk maçlarında Cavaliers’a karşı izledim. Fantezi basketbol takımlarımda Nets’ten oyuncu yok, sezon başından beri Nets’i içeren hiçbir maça da bahis yapmamışım, az önce kontrol ettim. İlgimi çeken bir yanları da yok açıkçası, playoff’ta zamanı gelince izlerim, onlar da zaten playoff’ta oynamaya başlarız diye hesaplıyorlar diye düşündüm. Öyle düşünmemek, oturup izlemek lazımmış, sevmediğim ne kadar adam varsa, aşağı yukarı hepsini aynı takıma koydular ve bu takım da sürekli kaybediyor. Çok sakatlık yaşadıklarının ve göreceli olarak yeni kurulan bir takım olduklarının farkındayım; ama kıs kıs gülmekten de kendimi alamıyorum, bir de oturup izlesem kim bilir neler yapacağım… 5 Aralık’taki Nets-Knicks derbisi kaçmaz, şimdiden boşaltın o soğuk Perşembe gecesini.

#29 Milwaukee Bucks (2-10)

Zaten çok parlak olmayan bir kadroya sahipken, oturup kaçırılan maçları tek tek hesaplamadım; ancak tahmin ediyorum ki sakatlıktan da en çok çeken takımdı Bucks geride kalan bir ayda. Sanders ve aylardır sakat olan Delfino dışındaki herkes yavaş yavaş takıma dönüyor ve önlerindeki iki haftada, çok kolay bir fikstür onları bekliyor. Bir ay sonraki sıralamada birkaç basamak yukarıda olmaları şaşırtmaz; ancak onlar da küçük pazar takımı oldukları, gelmeye ikna edecek oyuncu bulamadıkları için, yukarılarda dem vurduğum hataları yapıyorlar ve saçma bir maaş bordroları var. En az sezona yatış parolasıyla girdiği düşünülen takımlar kadar, Bucks’ın da yatmaya ihtiyacı var.

Bir de Henson’ın sürelerini arttırmasak mı Drew hocam?

#30 Utah Jazz (1-14)

Geldim en keyifli kısma, sona… Bu yazının çıktısını alıp, bir derste okuduysanız, o dersi bırakın. Sırf yoklama alınıyor diye gittiğiniz dersten hayır gelmez. Dersi ve bölümünüzü de merak ettim, sınıftaki hanımlara biraz daha saygı gösterin. Yok eğer, bu çıktıyla uzun bir yola çıktıysanız, okurken mideniz bulanmadı mı yahu? Mide demişken, eğer insanlığın keşfettiği en garantili arınma yolculuğunda kendinize yoldaş ettiyseniz, yediklerinize biraz dikkat edin. Bu kadar da çok meyve sebze yenmez. Sağlıklı diye her fırsatta meyveli yoğurt yemeyin, kuru meyveyle yemişlere de bu kadar abanmayın. Bir daha da oraya terliksiz gitmeyin… Utah Jazz taraftarlarının takımlarının haliyle ilgili herhangi bir şey duymak istediklerini zannetmiyorum ve 6600 kelime sınırına dayandım, bana da yazık.

  1. Knicks’in sezon başlangıcıyla ilgili şu yazıdan apardım bu kısmı. []
  2. Kazandıkları maçlardan sadece 3 tanesi, şu anda .500 galibiyet yüzdesinin üzerindeki takımlara karşı geldi. []
  3. Takımın geleceğinin önemli parçalarından biri olmasının yanında, açık ara +/- lideri. Kimi zaman çok yanıltıcı olabilen bir istatistik olabilmekle beraber, yine de bir kenara not etmek lazım. []
  4. 100 pozisyon başına izin verdikleri sayı miktarına dayanarak hesaplanan bir istatistik… []
  5. Bunu da şu yazıdan apardım. []
  6. Yalnızca son oynadıkları Bulls maçında, genelde oyun koptuktan sonra süre almış Jamison’ı saymazsak, ligin +/- lideri. []
  7. Aralık 15’te bu yaz kontrat imzalayan oyuncular da takas edilmeye elverişli hale gelecek. []
  8. Üçlük isabetlerin 1.5 katı değerle hesaplandığı, efektif şut yüzdesi istatistiğinden bahsediyorum. Pistons %53.1’le yerken, en yakın rakipleri Pelicans %52.4’le yiyor. []
  9. İkincinin bu seviyede devam etmeyeceği aşikâr. Kings maçların ilk üç periyodunda ortalama 5.9 sayı geri düştü şu ana kadar, Vasquez’in de hali ortadayken, Thomas’ın tempoyu arttırmasına ya da 1’e 5 hücumlar yapmasına daha çok yeşil ışık yakılması normal. []