Skip to content

“Kendini Dürüstçe İfade Et”

Son dönemin en şaşaalı rövanşı: Silva vs. Weidman II.

Bruce Lee,

Rakibime bakar, kararımı veririm, iş tamamdır, bu andan önce beni öldürürseniz iyi edersiniz.

der.1

İddialı, ama söyleyenin bir Ejder olduğu düşünülürse pek çok kişinin dudağının kenarında inançlı bir sırıtış belirir. Bugün böyle bir etkiyi yaratabilen az ismin arasında başı Anderson Silva çekiyor. Günümüzde Bruce Lee’ye en fazla benzetilen dövüşçü de kendisi. Tabi bu karşılaştırmalar tartışılır, ama Silva’nın kafesteki hali, bu sporla ilgilenmeyene bile “burada başka bir şey oluyor” dedirtmeye yeter.

İşte o başka şeyler 6 Temmuz’da, bu kez Las Vegas’ta yaşandı. Bambaşka bir sonuçla. 7 yıldır yenilmeyen Anderson Silva, şovunu gene yaptı, ama final bu kez istediği gibi olmadı. Chris Weidman hem pek çoklarınca yenilebileceği akıllardan çıkan Silva’yı devirdi, hem de UFC’de orta sıklet kemerinin yeni sahibi oldu. Bunun ardından yazılıp-çizileni okumaya fırsat bulamadan, rövanşın adı kondu: 28 Aralık.

Pek çoklarınca MMA’in gelmiş geçmiş en iyi dövüşçüsü Silva söz konusu olduğu üzere, bu rövanş şüphesiz son dönemin en ilgi çekici maçı olacak. En iyisi nitelemesi boşuna değil. Muay Thai, Tekvando, Brazilian Jiu-Jitsu, Capoeira ve Judo portföyünde yer alan sporlar. Benzer listeyi diğer MMA dövüşçülerinde de görebiliriz. Örümceği farklı kılansa bu sporları, özellikle ayakta olanlarını teknik ve savunma manasında sınırlarına taşıması. Yüzde 70’lere varan vuruş isabeti oranı, ortalamaya neredeyse yüzde 20 ile geçiyor. Dan Henderson, Chael Sonnen ve Travis Lutter gibilerini pes ettirmesi, daha ‘zayıf’ görüldüğü yerdeki sporlarda da kontrolü alabildiğini gösteriyor.

Ayrıntıları artırabiliriz, lakin tüm bunlar teknik üstünlükler. Alışılmadık olan ise bu üstünlüklerini sergileme şekli. Ellerini indirip rakibini çağırması, tüm sarf edilen vuruşları boşa çıkarma isteği, müthiş kontraları, kendisinin de hayranı olduğu Lee’nin yukarıdaki planını hatırlatan taktiği ve Bruce Lee sarısı taytı ile ejdere gönderme yaparcasına icra ettiği ayak oyunları ve dansı… Chris Weidman karşısında da uyguladığı ve onu bir fenomene dönüştüren bu tarz, atak dövüşün ötelenmesi ile, başta UFC başkanı Dana White olmak üzere, zaman zaman izleyicilerin de tepkisini çekebiliyor. Tüm bunlara, jest ve mimikleri de eklenince, kafeste ortaya çıkan şov haklı ya da haksız başka şekillerde algılanabiliyor.

Tüm bu şovu, ukalalığa, Silva’nın kibrine ve rakibini küçümsemesine bağlayanlar var. Özellikle 2008’deki Patrick Cote maçıyla beraber alevlenen bir tartışma bu. O yıldan bu yılın 6 Temmuz’una kadar bir şey değişmedi ve rakipleri Örümceğin ağına düştü. Ta ki 6 Temmuz’da Chris Weidman’a yenilene kadar. Weidman’ın sol kroşesi ile, Silva kariyerinde ilk kez KO oldu. UFC’de 7 yıl sonra ilk ve tek yenilgisini yaşadı. Rekor olan 2006’da başladığı galibiyet serisi 16 maçta, unvan koruma sayısı da 10 maçta kaldı. Sonrasında konuşulanlar, tüm bu istatistikleri yok eden Weidman’dan çok, Silva’nın maçtaki yaklaşımıydı. Brezilyalının rakibini küçümsemesi, hataları tartışıldı, tartışılıyor.

Her ne kadar Silva, rakibe saygı sözünü ağzından düşürmese de, onun kafesteki halinden rakibini küçümsediği yorumunu rahatlıkla çıkarabiliriz. Örümcek ise ithamları, tarzının bu olduğunu söyleyerek reddediyor ki ‘Kendini dürüstçe ifade et’ olan Bruce Lee’nin mottosunu kabul edersek Silva’ya da hak verebiliriz. Lee’nin yarattığı bedensel ifade, zihinden bağımsız değil. Düşünmek ile yapmayı bir tutacak bir berraklık söz konusu. O berraklığı kaybetmek, düşünce gibi hareketi de etkileyecektir. Bu noktada Silva’ya uzun süre koçluk yapan Cesario Bezerra’ya kulak verelim. Bezerra, Weidman maçından önce yaşadıkları bir sorunun ardından öğrencisine söylediklerini şöyle aktarıyor: “Başarının zihnine girmesine ve tevazunu ele geçirmesine izin veriyorsun.” Bu cümle genel olarak Silva’nın ring dışındaki hayatına dair söylense de, kafeste de yansımasını görebiliyoruz.

Tevazu güzel kelime, kibrin yanında. En azından bir bilincinde olma haline işaret ediyor. Kibir ise, kendi yarattığı aurada, kişinin bir manada kendini anlamasını muğlaklaştırır diyebiliriz. Silva için topyekûn kendini kaybetmekten bahsetmek zor, ama kendi meziyetlerine fazlaca güvenmesi, diğer önemli dövüşçülerin de favori gördüğü Weidman’ı yadsımasına ve hataya neden oldu. Diğer maçlarına göre bir fark da, Weidman karşısında, yerde aldığı net darbeler  Silva’yı sinirlendirdi, sonrasında ayağa kalkınca şovuna başladı, ancak bu kez tutturamadı. Rakibini bu noktada hafife aldı. Weidman’ın sol kroşesi, sadece Silva’nın bedenine değil, karakterine de vurulmuş bir darbe oldu.

Artık mithrilden yapılmış zırh delindi. Şimdi Silva’nın ya kendisine dwarf bir demirci ustası bulması, ya da seneler içinde kendi etrafında yarattığı büyüyü aralaması lazım. Bununla beraber göz yaşlarını tutamadığı bu maçtan sonra, Silva, “Muhammed Ali ben mütevazı değildim diye açıklama yaparsa, ben de bu konu hakkında konuşurum” deyip, “tarzını değiştirmeyeceğini” ekledi. Tabi 5 ay var ve maça kadar çok şey değişir. Weidman cephesinde şimdiden büyük değişiklikler var. Silva’nın karşısına bu kez kemerin sahibi şampiyon olarak çıkacak. Lakabıyla All-American ilk maçta gözlerden kaçmayan heyecanını, Silva gibi bir devi yere sererek attı ve kendine güveni tam. Örümceğin işi ilk maça göre daha da zor. Bu noktada, tarzını değiştirmese bile, Weidman’a karşı daha temkinli olacaktır.

2006’dan sonra ilk kez meydan okuyan taraf olan 38 yaşındaki Silva’nın kazanması emekliliği ile beraber geride ne bırakacağı açısından da önemli. İlk KO’nun ardından, diğer yenilgiler gelirse, o da kendine aşırı güvenin yarattığı inişe geçmiş bir karne ile kariyerine veda edenler arasına girebilir. Tüm bunları göz önüne alırsak, ne olursa olsun, nefis bir maç bizleri bekliyor. Şimdiden pek çok hikaye iki cephede ve diğer dövüşçülerin de söze katılmasıyla yazılmaya başlandı. Aperatifler oldukça çeşitli, şölen ise 28 Aralık’ta.

  1. Pierre Bourton röportajı: http://www.youtube.com/watch?v=atD10lpELMQ []