İki berbat takım ve sıfır şampiyonluk adayı içeren Atlantik Grubu’nun ardından, Merkez çok daha ilgi uyandırıcı. Kadrosunu koruyan bir finalist; koç değişikliğiyle farklı bir hava yakalayacak olan, finalistin konferanstaki en büyük rakibi; bir tanesi önümüzdeki yıllarda tepede gezmeye aday ve hepsi geçen seneye göre daha iyi üç takım daha… Yüksek ihtimal vermiyorum ama bu grubun tamamı Nisan ayı sonunda play-off’ta yer alırsa şaşkınlık da yaşamam.
Gelen: Mo Williams, Sasha Kaun, Richard Jefferson, Jared Cunningham, Austin Daye, Quinn Cook
Giden: Shawn Marion, Kendrick Perkins, Mike Miller
Rotasyon:
Irving / Williams / Dellavedova / Cook
Smith / Cunningham
James / Shumpert / Jefferson / Harris / Jones
Love / Thompson
Mozgov / Varejao / Kaun
Yukarıdaki gelen giden listesinde birtakım isimler yazılı olsa da, dikkatli baktığınızda farkedebileceğiniz gibi aslında değişen pek de bir şey yok. Faydası değil sadece ismi kalmış üç oyuncuyla vedalaşıldı, çok da büyük katkı beklentisi taşımadan bazı yeni adamlar alındı. En çok göze batanı, daha önce de burada oynayan, hala ihtiyaç olduğunda şut bekleyip sokabilecek ama ekstraların beklenmemesi gereken Mo Williams. Sasha Kaun’un kendisini Avrupa’da değerli kılan özelliklerinin NBA’de geçmesi pek kolay gözükmese de, sakatlık olmadıkça fazla dakika almasına gerek kalmayacağına göre o da fena bir transfer değil. Gerisi de sepet doldurma işte. Hiçbir Cleveland taraftarının bu oyuncuların ne vereceğine dair kafa patlattığını sanmıyorum. Onların ve David Blatt’in aklındakini tahmin etmek kolay: Kyrie Irving ve Kevin Love’ın dönüşleri nasıl olacak.
Hatırlatmaya gerek var mı bilmiyorum ama Cavaliers geçen sezon play-off’larda ilk turdan sonrasını, Celtics serisinde omzu bırakan Love’sız, finalleri de ilk maçtan sonrasını göremeyen Irving’siz oynamıştı. LeBron’dan sonraki açık ara en önemli iki oyuncusu olmadan finallerde iki maç alan takımın, bir sonraki sezon bu oyuncuların da katılımıyla şampiyonluğun bir numaralı favorisine dönüşeceğini düşünmek anormal değil. NBA genel menajerleri arasında yapılan ankete göre, “Kim şampiyon olur?” sorusuna en fazla verilen yanıt da Cleveland Cavaliers. Tabii teoridekilerin pratiğe geçişi her zaman kolay olmuyor.
Love ve Irving hakkındaki ilk soru, her sakatlık sonrası en temel olanı: Ne kadar iyi durumda dönecekler? Love oynamaya başladı ama Irving’in yeni yıla kadar oynayamayacağı yönünde söylentiler var. Cleveland’ın acelesi yok diyelim ve play-off yaklaşırken ikisinin de fiziksel açıdan en az geçen seneki kadar iyi duruma ulaştıklarını varsayalım, ki zaten Cavs için önemli olan da bu. İkinci soru hala yanıtlanmayı bekliyor olacak: “Savunmacılar” Matthew Dellavedova ve Tristan Thompson’ın, “hücumcular” Irving ve Love’ın yerini almaları ne kadar getirdi, ne kadar götürdü?
Yanlış anlaşılmasın, Irving ve Love’sız Cavs’in daha iyi bir takıma dönüştüğünü söylemeye çalışmıyorum. Dellavedova ve Thompson’ın o kadar iyi savunmacılar olduklarını da düşünmüyorum zaten. Yerini aldıkları oyunculara göre daha fazla savunma çabası ortaya koyan ve rakipler için daha rahatsız edici oyuncular, o kadar. Hücumda şutör ve devrilen uzun/ofansif ribaundcu görevlerinden fazlasını almamaları gerektiği de ortada. Yalnızca, acaba sakatlanmasalar ve ilk beşte çıkmaya devam etseler Cavs, Warriors’ı atma yarışında yenebilir miydi, çok merak ediyorum.
Kadroda pek değişikliğe gitmeyen Cavaliers için yeni sezonun kilit sorusu bu. LeBron’u falan zaten biliyoruz…
Gelen: Fred Hoiberg, Bobby Portis
Giden: Tom Thibodeau
Rotasyon:
Rose / Brooks / Moore
Butler / Hinrich
Dunleavy / Snell / McDermott
Mirotic / Gibson / Portis
Gasol / Noah / Bairstow
Bulls yazın oyuncu kadrosunda en az değişiklik yaşayan takımlardan. Buna rağmen yeni sezonda sahada en farklı gözükenlerden biri olabilirler.
Eski ekole bağlı koçların en başarılısı Tom Thibodeau’nun üstü, arasındaki ilişkinin artık onarılamaz hale geldiği yönetim tarafından çizildikten sonra yerine getirilen Fred Hoiberg, selefine neredeyse zıt bir koç profili. Oyuncu dinlendirmek gibi bir kavram kitabında yer almayan, ağır tempo ve düşük skoru tercih eden, konuşkan ve kendini iyi pazarlayan biri olmaktan uzak Thibodeau yerine, ilk basın toplantısında oyuncuların sürelerini ayarlamaktan bahseden, Iowa State’i beş şutörlü ve pivotsuz beşlerle oynatan, “camianın çocuğu” Fred Hoiberg… Üstelik, Thibodeau döneminde teklif dahi edilemez gibi gelen bir şeyi hayata geçiriyor bile: Sakatlıklarla birlikte etkinliği azalan Joakim Noah’yı benche çekerek, elindeki en iyi alçak post skoreri olan Pau Gasol’ü esas yeri olan pivota, Nikola Mirotic’i de onun yanına 4 numara olarak ilk beşe yerleştiriyor.
Daha iki yıl önce Yılın Savunmacısı ödülünü almış, takımın Thibodeau döneminin Derrick Rose’un bile önündeki sembolü Noah’yı ilk beşten almanın, yeni koçtan eski rejime bir omuz darbesi olduğunu düşünüyorsanız, o kadar hassas düşünmeyin. Bu sadece basketbol açısından mantıklı olanın duygusal engelleri aşması. Noah, o Yılın Savunmacısı ödülünden beri sakatlıklar nedeniyle eskisi gibi değil. Fiziksel engeller onu elit savunmacılar kategorisinin dışına attığı gibi, hücumda da neredeyse savunulmasına gerek kalmayan bir zaaf halinde. Üstelik, onun sahadaki varlığı hem Gasol’ü, hem de Rose ve Jimmy Butler’ın penetrelerini daha kolay savunulur hale getiriyor. 35 yaşına gelen Gasol’ün, hele NBA seviyesinde artık iyi bir savunmacı olmadığını herkes biliyor. Ama en azından hala çok mühim bir hücum silahı; özellikle de 5 numaradan oynarsa. Noah ise hem eskisi kadar iyi bir savunmacı değil, hem de hücumdaki etkisizliği muhtemelen pivot Gasol’ün savunmasından daha büyük bir problem. Thibodeau bunu görebilse ya da kabullenebilse, belki de Cleveland’ı elemek için daha fazla şans elde edebilirdi. Hoiberg’ün normal sezon başlamadan bu değişikliği yapıyor olması, geçen sezon Steve Kerr’ün Draymond Green’i David Lee sakatlıktan döndükten sonra da ilk beşten kesmemesi kadar büyük bir hamle. Bakmayın, cesaret ister.
Tabii bu değişimin sahada iyi sonuçlar vermesi için öncelikle Mirotic’in şut tehdidi yaratmaya devam etmesi ve Gasol’e, Rose’a, Butler’a alan açması gerekiyor. Mirotic geçen sezon %32 ile attı. NBA’deki çaylak yılı olduğunu düşünür ve Real Madrid’deki yüzdelerini göz önünde bulundurursak, gelişmesi muhtemel; ayrıca hazırlık maçlarında da yüzdeleri gayet iyiydi. Takıma katılan tek kaydadeğer yeni oyuncu olan çaylak Bobby Portis de Mirotic’in kenarda olduğu dakikalar için, sakatlıktan gelen Taj Gibson’a kolay geçit vermeyebilir. Yani Thibodeau hala takımın başında olsaydı öyle bir ihtimal yoktu tabii ama Hoiberg’ün kafasındaki basketbol için Mirotic’in Noah’dan daha uygun parça olması gibi, Portis de Gibson’dan daha uygun bir 4 numara profili. Kuşkusuz çaylak toyluğu önemli bir sorun, ayrıca en azından orta mesafe atabilmesiyle alan açma konusunda belli bir katkı sağlayabilen, sert ve tecrübeli Gibson’ı kenara atmak da öyle kolay değil ama 2.11’lik bir oyuncuya göre rahatlıkla şut atabilen ve savunma üstüne geldiğinde topu yere vurabilen Portis dikkate değer bir yetenek.
Peki Rose’dan n’aber? Bilmeyen varsa hazırlık kampının ilk idmanında elmacık kemiği çatladı ve hem kendisinin hem de Bulls’un tesellisi sakatlığın dizde olmamasıydı. Elmacık kemiği ve bulanık görüşü düzelir de, Rose’un iki buçuk yılını alan sakatlıklar sonrasındaki zedelenmiş psikolojisini düzeltmesi esas mühim olanı. Geçen yılki Rose rakiplerle değil de, yalnızca kendisinin gördüğü yeldeğirmenleriyle mücadele ediyor gibiydi. Biliyoruz, bu adam MVP olurken de Jason Kidd gibi oynamıyordu. Ama artık Rose gibi de oynamıyor. Hoiberg’ün önündeki en zor ve en önemli iş, Rose’un kırıklarını toplayıp yapıştırmak.
Gelen: Greg Monroe, Chris Copeland, Greivis Vasquez, Rashad Vaughn
Giden: Ersan İlyasova, Zaza Pachulia, Jared Dudley
Rotasyon:
Carter-Williams / Vasquez / Ennis
Middleton / Mayo / Bayless / Vaughn
Antetokounmpo / Inglis
Parker / Copeland / O’Bryant
Monroe / Henson / Plumlee
Knicks ve Lakers’ın da peşinden koştuğu Greg Monroe’yu tavlamak, Bucks kadrosundaki ciddi bir açığı doldurdu. Fakat bu takımın sınıf atlaması, kadro temelini oluşturan gençlerin gelişimine bağlı. Monroe’ya Los Angeles ve New York dururken Milwaukee’yi tercih ettiren de işte o gençler…
Herkes sağlıklı olduğunda Bucks ilk beşini oluşturacak oyuncuların yaşları, pozisyon sırasına göre 24-24-20-20-25. Elbette genç yaşlar tek başlarına bir gelecek vaat etmiyor. Bir de şöyle bakalım: Michael Carter-Williams bir önceki sezon “Yılın Çaylağı”ydı. Kabul, son yılların en zayıf draftlarından biriydi ve Carter-Williams diğerlerine göre daha hazır gelen oyunculardandı ama yine de… Üstelik, bugün o draft tekrar yapılsa birçok kişinin 1 numarası olacak Giannis Antetokounmpo da bu takımda. Khris Middleton bir süperyıldız kumaşı taşımıyor ama artık her takım için neredeyse olmazsa olmaz haline gelen “şut ve savunma” rolünde ligin en iyilerinden olabilir. Zaten bu yüzden Bucks yazın ona 5 yıl için 70 milyon dolar verdi. Jabari Parker geçen yılki draftın 2 numarası. Takımın yeni pivotu Monroe transferde en çok peşinde koşulan oyunculardan biriydi. Burada gerçekten potansiyelli ve birlikte büyüme ihtimali yüksek bir grup var.
Jason Kidd’in, Brooklyn Nets’te ilginç bir kadro oluştuğunda, apar topar koçluğa geçip, ilişkilerini kullanarak kendisini o takımın başına atandırmasını, Nets’te Lawrence Frank’e yaptığını, ardından ordan bir şey çıkmayacağını ve Milwaukee’nin genç bir kadro yakalamakta olduğunu görünce, yine ilişkileri devreye sokup kendisine transfer ayarlamasını takdir etmesem ve hatta tiksintiyle karşılasam da, kalıplara hapsolmayan, esnek bir koç olduğu ortada. Bulls serisinde olduğu gibi, yeri geldiğinde yedek oyuncularına ilk beştekilerden fazla süre veriyor ve maçı onlarla bitiriyor.1 Nets’teyken takımın üzerindeki ölü toprağını savurmasını sağlayan, takımın bugünkü koçu Lionel Hollins’in ölümcül günah gibi göreceği bir hamleyle, Paul Pierce’ı 4, Kevin Garnett’i de 5 numaraya çekmesiydi. Milwaukee’de takımı hızlandırmak için böyle çözümlere ihtiyacı yok; Bucks zaten ligin en atlet takımlarından biri ve Kidd de buna uygun hareket ediyor. NCAA’den 2 numaralı draft seçimi olarak gelirken kağıdında “kısa forvet” yazan, ancak hakkındaki en büyük soru işareti, NBA’in 3 numaraları karşısında durup duramayacağı olan Jabari Parker, Kidd’in takımında başından itibaren bir power forvet oldu. Bu sayede 3 numaralara karşı olası atletizm noksanları bir sorun olmaktan çıktı ve şu anda tek konu, geçen sezonu erken kapatmasına yol açan çapraz bağ sakatlığından nasıl döneceği.
Parker’ın sakatlıktan dönüş formu kuşkusuz önemli belirleyicilerden, ama Bucks için takım halinde en büyük kilit, şut konusunda hangi seviyeye gelecekleri. Ne kadar potansiyelli bir grup olsa da, Bucks beşinin şut gibi ciddi bir sorunu var. Carter-Williams’ın zayıf bir draftta ancak 11’inci sırada seçilmesine ve Yılın Çaylağı olduktan bir yıl sonra takas edilmesine yol açan, şut atamaması. Antetokounmpo’nun bir canavara dönüşmesine engel olan tek şey, menzilinin sınırlılığı. Parker Duke’taki tek yılında fena şut atmasa da, geçen sezon sakatlanmadan önce %25’le üçlük sokabildi. Monroe zaten o taraklarda bezi olmayan bir alçak post skoreri. İlk beşin tek iyi şutörü Middleton. En az iki arkadaşı daha kabul edilebilir seviyeye gelmezse, rakipler Bucks’ın avantajlarını savunmada pota yakınında kümelenerek etkisizleştirmeyi sürdürecek.
Gelen: Monta Ellis, Myles Turner, Joseph Young, Rakeem Christmas, Chase Budinger, Toney Douglas, Jordan Hill, Glenn Robinson III Kebap ve Lahmacun Salonu
Giden: Roy Hibbert, David West, Luis Scola, Chris Copeland, Donald Sloan, Damjan Rudez
Rotasyon:
Hill / Young / Douglas
Ellis / Stuckey
Miles / Budinger / Hill / Robinson
George / Hill / Christmas / Whittington
Mahinmi / Turner / Allen
Bir takımın oyun tarzının bir uçtan diğerine taşınması genelde ya Bulls örneğindeki gibi koç değişikliğiyle ya da daha uzun süreye yayılacak şekilde, yöneticilerin değişmesi sonucunda gerçekleşir. Pacers’ta hem koç Frank Vogel hem de başkan Larry Bird yerlerinde duruyor. Ama birkaç sezondur takımın alametifarikası haline gelen, fiziksellik ve savunma temelli yavaş yarı saha basketbolu Roy Hibbert ve David West ile birlikte kapıdan çıkıp gitti.
Vogel ve Bird eski usulle yolun sonuna geldiklerine, ilk iki turda düşe kalka ilerleyip konferans finalinde Miami’ye diş geçiremedikleri 2014 play-off’larında mı karar vermişlerdi, yoksa takip eden yaz önce Lance Stephenson’ı kaybedip ardından Paul George’un bacağı kırılınca mı, bilmiyorum. Hangi sebeple olursa olsun, doğrusunu yapıyorlar. Elinizde DeMarcus Cousins varsa, tempoyu düşürüp topu pota altına indirerek oynamaya çalışmak hala iyi bir fikir olabilir. Roy Hibbert ve David West ile bu oyunu oynamak ise artık pek kaydadeğer bir tehdit yaratmıyor ve yeni bir yol bulmak gerekiyordu.
Tamam ama, takımın en önemli yıldızı George’u, hem de ağır bir sakatlığın dönüşünde, 4 numara oynatarak azmanlarla boğuşmaya zorlamak iyi bir fikir mi? En başta George’un kendisine sorarsanız değil. Golden State’in geçen sezon Draymond Green ile yakaladığı başarı ve en sonunda finalde pivotsuz oynayarak yumruğu vurması basketboldaki yeni trende iyice ivme kattı ama Green’in kuvvetli ve basketbol içi dövüşten keyif alan, ayrıca hücumda taşıyıcılık görevi üstlenmeyen bir oyuncu oluşu, gözden kaçabilecek ufak bir detay değil. Green kadar güçlü bir vücuda sahip olmayan George için her bir ribaund savaşı, her alçak postta pozisyon alma mücadelesi daha fazla yıpratıcı etki taşıyor. Ve bu adam takımın hücumdaki en önemli kozu. Evet, eşleştiği 4 numaraları teoride rahat rahat geçip pozisyon yaratabilir ama sahanın diğer tarafında tuttuğu güreşten sonra vurup gidecek ya da gittiğinde bitirecek, şutu sokabilecek enerjisi kalacak mı? Larry Bird’e NBA’de 4 numara olmayı anlatmak gibi bir hadsizlik edecek değilim. Sadece George’dan biraz fazla özveri bekliyor olabilirler.
Takımın George’dan daha iyi bir power forvet alternatifi bulunuyor mu, o da ayrı bir konu. Jordan Hill orta mesafesini geliştirse de 4 numaradan çok 5. 24 yaşındaki “ihtiyar” çaylak Rakeem Christmas’ın hücum repertuarı NBA için çok sınırlı ve o da Pacers’ın oynamak istediği yeni stilde 4 olamayacak gibi. Whittington’ı çıtır çıtır yerler. Kadroda 4 numara oynatılacak oyuncular var ama 4 numara yok.
Çaylaklardan Myles Turner şut yeteneğiyle sezon ilerledikçe bu konuda akla gelen bir opsiyona dönüşebilir. Fakat o pozisyonda oynamak için mobilitesinin yeterliliğinden şüpheliyim ve esas farkı pivot rolünde yaratacaktır. Yetenekli, çok ilginç ama zamana ihtiyaç duyacak, henüz 19 yaşında bir oyuncu. 2015 draftının “steal”larından biri olmaya aday. İkinci tur seçimi Joseph Young ise iyi bir skorer ama NBA için pek ufak. Birkaç yıl sonra yakınlarımızda, Euroleague’in tozunu atarken görebiliriz.
Pacers belki sezonun izlemesi en cazip takımlarından biri olacak ama başarılı olmak ayrı bir konu. Cevaplar çokça George, biraz Turner, sonra da kalanlarda.
Gelen: Ersan İlyasova, Marcus Morris, Stanley Johnson, Aron Baynes, Steve Blake, Reggie Bullock, Danny Granger
Giden: Greg Monroe, Caron Butler, Tayshaun Prince
Rotasyon:
Jackson / Jennings / Blake / Dinwiddie
Caldwell-Pope / Meeks / Hilliard
Morris / Johnson / Bullock / Granger
Ersan / Tolliver
Drummond / Baynes / Anthony
Stan Van Gundy’nin Pistons koçu olarak ilk sezonunun başında elindeki kadronun en önemli dört oyuncusunun üçü Andre Drummond, Greg Monroe ve Josh Smith’ti ve haliyle hepsinin belli bir miktarın üzerinde süre alması gerekiyordu. Bu, bir vejetaryeni steakhouse’a oturtup yemek yedirmeye çalışmak gibi bir şey. Eh, olmadı tabii. Van Gundy önce bir yolunu bulup Smith’i takımdan uzaklaştırdı. Monroe için uygun takas bulunamayınca gönderilemedi ama eminim Mart ayının ortasından itibaren sakatlık nedeniyle 11 maç oynayamadığı periyotta Van Gundy huzur doluydu. Sezon boyunca 30 maç kazanabilen Pistons, o 11 maçlık periyotta 7 galibiyet aldı. Monroe’nun sözleşme bitiminde Milwaukee’ye gidişiyle nihayet elinde bir yere sokuşturması gereken, istemediği tipte ikinci uzunlar yok. Van Gundy’nin Pistons kariyeri bu sezon başlıyor.
Pivotun etrafında dört şutörlü sistemleri NBA’de moda olmadan önce Orlando’da yerleştiren Van Gundy yazın iki uzun şutör birden buldu: Ersan İlyasova ve Marcus Morris. Morris sezona üç numarada başlayacak ama bu biraz da Van Gundy’nin çaylak Stanley Johnson’ı ilk beş için yeterince hazır görmemesiyle alakalı ve Ersan’ın kenarda olduğu dakikalarda onun alternatifi de olacaktır. Anthony Tolliver da kadroda duruyor zaten. Ersan NBA kariyerinde kendisi için açık ara en uygun basketbol ortamında sezona başlıyor olabilir. Sezonun ilk maçında, Atlanta’ya karşı, farkı 10’a çıkaran ve rakibe mola aldıran, üçüncü üçlük isabetinden sonra benche gelirken, gözleri yaşlı bir Van Gundy üzerine doğru atlayıp yanağından öpebilir.
Ersan ve Morris’in Rashard Lewis’i olacakları Andre Drummond, günümüzde 2009 Dwight Howard’ı canlandırma ihtimali en yüksek oyuncu belki de. Anthony Davis daha acayip ve kendi stiliyle Howard’ın en iyi dönemini aşan bir şey ama aynı ölçüde kuvvetli değil ve daha farklı. Keza DeMarcus Cousins da farklı tipte bir oyuncu. Howard’ın kendisi sakatlıklar sonrası artık eskisi kadar iyi değil. Boy, kuvvet ve atletizm bileşiminde eski Howard olmaya en yakın oyuncu Drummond. Hatta isterseniz serbest atış beceriksizliğini de ekleyebilirsiniz. Ve Van Gundy’nin elinde, artık etrafında şutörlerle birlikte…
Öyleyse bu takımda birilerinin de Hidayet Türkoğlu ve Jameer Nelson/Rafer Alston rollerini üstlenmesi gerekiyor. 2015 Pistons’ın, 2009 Magic’ten ayrıldığı nokta da burası. Hidayet tipi bir oyuncuyu bulmak zaten kolay olmamakla birlikte, bugün artık oyun çok daha fazla oyun kurucuların kontrolüne geçmiş durumda. Pistons’ta, sakatlıktan dönmeye çalışan Brandon Jennings’i de eklersek iki adet “önemli” oyun kurucu var. Reggie Jackson’ın takımı oynatma yönüyle ilgili haklı olarak şüpheye düşüyor olabilirsiniz, ama yazın 5 yıl için 80 milyon dolarlık sözleşmeyi önüne koyan Van Gundy ona güveniyor.2 Jackson oyunu Chris Paul ayarında gören bir oyun kurucu olmayabilir ama bu takımda yapması gereken iş o kadar da komplike değil. Sabaha kadar onun Drummond ile oynayacağı ikili oyunlar üstünden hücum etmeye ayarlanmış bir kadro bu. İkisinin hızına karşı hemen her takımın biraz gömüleceği açık. Jackson’ın oyuncu olarak sınıf atlaması da, komutanlığından çok şutunu geliştirmesine bağlı. Hiçbir zaman olgun bir oyuncu olamayan Jennings’in ise aşil sakatlığı sonrası ilk beşi geri alması imkansız ve yedek kaldığında da mutsuz olmaya yatkın. Buradaki ömrü fazla uzun olmayabilir.
Kentavious Caldwell-Pope, ikizinden ayrılan ve 3 numara oynaması istenecek Morris, ilk kez bu kadar baskı altında kalacak Jackson, çaylak Johnson derken bu takımda bireysel performans konusunda epey fazla bilinmez var. Yine de en azından artık koçun istediği formda bir kadro oluştu. Play-off kesin diyemem ama sezonun bu kez Şubat ayında bitmeyeceği kesin.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane