Sonra Tanrı, cennetten Sodom ile Gomore üzerine alev ve duman yağdırdı ve o, iki şehre birden yıkım getirdi; bütün toprağı, insanları ve tüm yeşilliklerine kadar.
24 Ağustos 79’da öğlen sularında Vezüv Yanardağı harekete geçiyordu. Patlamanın etkisiyle şaşkına dönen Pompei halkı ne yapacağını kestiremiyordu. Kaçabilirlerdi ancak kaldılar zira onları neyin beklediğini bilmiyorlardı…
Gün geceye çalıyor, Roma İmparatorluğu’nun en güzel yerlerinden biri kısa sürede cehenneme dönüyordu. Kaynayan kayalar havayla karışıp katılaşarak yağmaya başlıyordu. Tehlikeyi anlayan yüzlerce insan kaçmaya başlarken, sokaklar cesetlerle doluyordu. Şehre yağan sünger taşı bombardımanı durmuyordu. Sonra volkandan aşağı sıcak kül ve erimiş kaya çığ gibi akıyordu.
Bu volkanik kabarma, Pompei ile birlikte yok olan fakat adı daha az bilinen Heraclenum’u yutmuştu. Sahildekiler kömüre dönerken, kayıkhaneye sığınanlar sıcaklık şokuyla ölmüştü. Dişleri ve kemikleri tuzla buz olurken, yumuşak dokuları adeta buharlaşmıştı. Püskürme bittiğinde kent 25 metre derine gömülmüştü bile.
Sonra başka bir volkanik kabarma tüm şiddetiyle Pompei’ye yaklaşsa da son anda kent kurtulmuştu. Akıntı bir şekilde durmuştu. Ancak iş işten geçiyordu zira akıntıyla gelen gaz bulutu, soluyanların sonu oluyordu.
Kül adeta zamanı mühürlediğinden külün içinde kalan insanlar taşlaşmıştı. Kimisi dua ederken, bazısı uyurken. Sanki son nefeslerini verirken donmuş kalmışlardı. Acı, yüzlerinden okunabiliyordu.
1599’da bir su kemerinin inşası sırasında tekrar hatırlanan kent, yaklaşık 1700 yıl sonra küllerinden doğmuştu. Yaklaşık 250 yıldır turist çeken şehrin kimileri ahlaksızlık yüzünden taş kesildiğine inanıyor. Haliyle de akıllara Tevrat’tan alıntıladığımız Sodom ve Gomorra düşüyor. Onu bunu bilmem de Pompei’de gezerken, pasaportunu düşüren bir adam ‘iyi ki şaşkınmış’ dedirtiyor.
Yönetmen Adrian Maben pasaportunu düşürmese, Pink Floyd’un bir unutulmazı olur muydu…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane