Skip to content

Chicago Yapabilse, Washington Bilebilse

Bulls’un ne yapacağını biliyoruz. Zaten bu yollardan çok da geçtiler. Esas bilinmeyen Washington’ın ne yapacağı.

İyi olan kazansın… Kağıt üzerinde değil ama parkede. Çünkü eğer iş kağıt-kalemle, potansiyelle olacak olsaydı zaten Chicago şu anda play-off’a evsahibi avantajı ve 2014’ün Doğu’daki en iyi derecesiyle falan gelmez Detroit-Cleveland’la lotarya yarışında olurdu. Hakikaten bi bu Bulls bi de Spurs. Nası yapıyorlar, nası oluyor da eldeki malzemeden bu sonuçları alıyorlar?

Bu bir kimlik meselesi. Doğru plan ve onu ısrarcı bir şekilde asla düşmeyen bir enerji ve dikkatle uygulama üzerine kurulu her şey. Takımın yarattığı hava oyuncuları da değiştiriyor. Geçen sene Nate Robinson’dı. Bu sene de DJ Augustin. “Bundan bi yol olmaz” noktasına inen oyuncuların yaşadığı dönüşümü görebiliyor muyuz? Daha iyi örnek Mike Dunleavy belki de. Kariyeri boyunca “İyi şutör ama yavaş, çekingen, temas sevmeyen, devamlılığı düşük, çok süre alması oyundan düşürür” denen Dunleavy. Deng gittikten beri 45+ dakika oynuyor. Kaşına 18 dikiş atılıyor sahaya dönüyor, mücadele ediyor. Yürek yemiş. Bulls tesislerinde yürek standart kahvaltı sanırım.

Yürek iyi hoş da… Yetmiyor işte. Malzeme ne olursa olsun bas bariton Thibodeau komutasında, Joakim Noah liderliğinde rakibe hayatı zindan ediyor Bulls. Bu sene yaşanan onca olaya rağmen biraz istikrar bulunca yeniden ligin en iyi savunmalarından biri, Pacers düşüşe geçince birincisi oldular. Sadece iyi savunma yapmıyor Bulls. Yani sadece sayı atmayı zorlaştırmıyor. Yıpratıyor, yoruyor, bıktırıyor, sıkıyor, oynama ateşinizi söndürüp ne keyif bırakıyor ne bişey. Bulls’un rakipleri genelde maç sonunda sonuç ne olursa olsun son düdük çaldığı, eziyet bittiği için seviniyor, hadi sevinmese de rahatlıyorlar. Eğer maç içinde biraz boşverir, biraz pes eder, biraz rahatlayıp “Ne uğraşacam bunlarla ya yeter” derseniz… Bulls’un amacı bu zaten.

Çünkü Bulls ne yaparsa yapsın yeterince sayı atamayacak. İyi niyetle, iyi planla, çabayla, konsantrasyonla, Noah’la, Butler’la Augustin’le, diğerleriyle oyunu bozmak rakibi durdurmak mümkün de o topu çemberden geçirmek için başka şeyler de gerekiyor. Ve bu malzemeden anca bu kadar geliyor skor. Hücum verimliliğinde sezonu 28. bitirdi Chicago. Milwaukee’den, Detroit’ten, Sacramento’dan kötü yani…

Chicago ancak rakibi tamamen oyundan soğutup düşürürse, kolay sayı imkanı bulursa skorunu yukarı taşıyabiliyor. Ve ancak o zaman kazanıyor. Savunmanın tetiklediği hücum diye bir şey var. Bulls’daki durum daha çok savunmanın küstürdüğü rakibe karşı atılan sayı.

Bulls’un ne yapacağını biliyoruz. Zaten bu yollardan çok da geçtiler. Esas bilinmeyen Washington’ın ne yapacağı? Kağıt üzerinde belki tecrübesi düşük ama harika bir takıma sahip Wizards. Bu sezon çok ciddi bir gelişim gösteren ligin en hızlı oyuncusuna sahipler. John Wall NBA’e girişte yaşadığı bocalamaları atlatmış ve gerçek sürükleyici bir lokomotife dönüşmüş durumda. Sürüklemek derken bayağı shinkansen bir TGV kıvamında kendisi. Hafif olgunlaştıkça verdiği kararlar da daha iyiye gidiyor. Mesela modern basketbolun en tehlikeli atışı olarak görülen köşe üçlüklerini tüm NBA’de en çok yaratan oyuncu. Trevor Ariza neden geçen sezon kariyer ortalamasının 3, bu sezon ise 7 puan üzerinde üçlük atıyor sanıyorsunuz? Ariza’nın da çabasını kutlamak gerek ama 10 sene %33 üçlük atan adam %40’ı devirirse onda diğer faktörlerin altını çizmek gerek.

Ancak takımda ana karar verici ve ana belirleyici Wall hemen her şeyi sürat ve atletizmi üzerinden yapıyor. Karar mekanizması gelişse de hızıyla geçtiği savunmanın ilk hattından sonra yardım gelince kontra hamleler veya açılan boşlukları görme konusunda henüz elit değil. Bu da özellikle Chicago önünde büyük sorun. Wall’un istikrarlı olarak doğru tercih yapması ama daha önemlisi ısrarından vazgeçmemesi, hata yapsa veya durdurulsa bile kolaya kaçmaması lazım. Benzer şeyler daha büyük oranda şu ana kadar çok “sağlam” görünmeyen ve çabuk oyundan düşen takımın genç yıldız adayı Bradley Beal için de geçerli. Keza Ariza için de. Keza onları kenardan tamamlayan Martell Webster için de. İlk üç isim takımın, diğeri ise benchin en skorer ismi dikkat çekelim.

Bu serinin kaderi işte burada belirlenecek. Maalesef bu 4 isim de devamlılık ve Bulls’un kendilerini boğacağı bir maçta oyundan kopmayacağına güveneceğiniz isimler değil. Washington sezon başından beri özellikle Wall-Beal’ın tanımladığı bir takım. Bu seride takımı Gortat-Nene tanımlamalı. Yetiştikleri basketbol ortamının mirası olarak Gortat’da Polonyalı Nene’de Brezilyalı inadı var. Üstelik ikisi de skora yakın oyuncular. Ama en az onlar kadar önemli isim Andre Miller olabilir bu seride. Wall ne zaman su kaynatma emareleri gösterse kaşar ötesi Miller devreye girmeli. Veya dışarıya bir başka inatçı karakter Trevor Booker.

Washington oyuna küsmediği sürece zaman zaman önemli kıvılcımlar bulacak, Bulls’un bütün inadına rağmen skora ulaşacaktır. Eldeki kadro buna müsait. Asıl mesele Wall-Beal-Ariza-Webster gibi oyuncuların ne kadar, hangi sürelerde nasıl kullanılacağı. İyi bir koç bunu dengeleyebilir. Takım düşmeye başladığı anda doğru beşleri yaratabilir. Ama Randy Wittman’dan bahsediyoruz. Yani olmaz o iş…

4-2 Chicago