Skip to content

Reçete: Atlantik

NBA takımlarına neler lazım? Atlantik'in reçetesi Kaan Kural'dan...

Reçeteleri çok severiz. Doktorların el yazıları olarak başladıkları yolculuklarını eczanelere taşıyan kişi olarak genelde heyecanlı oluruz. Orada okuyamadığımız bir şeyler yazılıdır ve bu her zaman orada okuyabileceğimiz bir şeyler olmasından heyecanlıdır. NBA’de normal sezonun yavaş yavaş Fox’da yayınlanan ve geçen hafta 1000. bölümünü kutlayan Unutma Beni dizisine döndüğü şu günlerde takımlara reçete çıkaralım dedik. Ne lazım? Ne yapmalılar? Biliyor olabiliriz. Unutmayın bizi, daha 5 gün, 5 grup var.

New York Knicks

Ne lazım?
Hafıza kaybı.

New York Knicks bu sezona bambaşka bir karakterle başladı. Sanki hem takım hem de teknik ekip dahil bütün oyuncular geçmişlerini tamamen unutmuş, bambaşka birer insan olarak başlamışlardı yeni sezona.

Knicks’in bu sezon daha iyi bir takım olması bekleniyordu elbet. Geçen sezon başlayan kıpırdanmanın en azından takımın birbirine alışmasıyla bir adım daha ileri gideceğini düşünüyordu izleyenler. Ama sezon başında gördüğümüz Knicks takımını kimse hayal bile edemezdi.

Son dönemde iyiden iyiye popüler olmaya başlayan çift oyun kuruculu, Carmelo Anthony’nin 4 numaraya çekilerek 4 dış oyuncunun kullanıldığı çok daha modern bir düzen. Pas trafiği Avrupa Ligi hatta belki üstünde bir düzeyde tempolu olan, oyun konsantrasyonu yüksek, paylaşımcı tek kelimeyle izleyenlere parmak ısırtan modern ve iyi uygulanan bir oyun.

Asıl şaşırtıcı olan ise bu oyunu bu takımın oynaması. Atlanta kariyeri boyunca IsoJoe1 yüzünden eleştirilen ve yavan hücum takımları yaratan Mike Woodson’ın takımı mı oynuyor bunu? Geçen sene oyun içindeki çöküşlerinden gına getiren bu yüzden de Feltdown lakabını taktıkları Raymond Felton idare ediyor bu düzeni öyle mi? Hem de yanında 40 yaşına gelen Kidd ile? Savunma, ribaund, mücadele, iyi niyet konularında örnek olsa da bu sistemin ana damarı olan pas ve şut alanlarında ligin en zayıf halkalarından Ronnie Brewer da o beşin parçası olacak demek… Kariyeri boyunca oyunu atmaya kurgulanmış, diğer alanlara pek önem vermeyen Carmelo’dan lider olmasını isteyeceksiniz demek? İyi de o oyunun akıcı olmasını sevmez ki. Onun ana silahı bire bir ve izolasyon. Top trafiği olan bir hücum ona göre değil. Hem daha geçen sene D’Antoni 4 oynamasını istediğinde “Olmaz” dememiş miydi?

Hakikaten bu takımla bu oyunu mu oynadı Knicks? İzleyenler gözlerine inanamadı. Ama oynadı işte. Uzun süre oynadı hem de. İlk 23 maçta 18 galibiyet aldılar. Miami’yi 2 kere biri Carmelo olmadan denize döktüler. O olağanüstü pas trafiğini yaparken maç başına sadece 10 top kaybı ile izleyenleri ayrıca hayrete düşürdüler. Felton geçen seneden çok ama çok farklı bir görüntüde, özgüveni tazelenmiş, Kidd kariyerinin zirvesinde olduğu dönemde bile hiç olmadığı kadar keskin bir ceza şutörü haline dönüşmüş görünüyordu. Bu ikilinin tetiklediği pas trafiğinde Carmelo kariyer sezonunu yaşayıp sayı krallığında 2. sıraya çıkarken, lider rolünde oyunun diğer alanlarına da katkı verip her şeyden önemlisi sahada zihinsel anlamda da bir lider gibi oynadı. Chandler, Dallas’taki halinden bile daha verimli görünüp yine ölümcül bir ikili oyun bitiricisi kimliğinde %70’lerle atış kullandı. Etrafında 4 şutör rakip savunmayı dışarı çekerken bu pas trafiğiyle coştukça coştu. Steve Novak ligin en tehlikeli sniper’ı unvanını alıp seri atışa bağladı keskin nişancılığı. Takımda hava o kadar iyiydi ki JR Smith bile gözümüzün önünde Ray Allen’ın gençliğine dönüştü.

Ancak son dönemde resim biraz değişti. O 23 maçtan sonra 15 maçta 8 yenilgi aldı Knicks. Son dönemde bakıyoruz da Knicks bütün eski kötü alışkanlıklarına dönmüş görünüyor. Hücum tamamen esas yaratıcı skorerler Carmelo ve Smith’in bireysel yaratıcılığına kalmış, pas trafiği dağılmış, Carmelo 3’e dönmüş vs vs vs… Korkulan, geçmişte bu takım ve oyuncuları başarısız kılan ne varsa geri gelmiş görünüyor. Carmelo halen efsane bir sezon yaşıyor ve MVP için Durant ve LeBron bu kadar olağanüstü sezonlar geçirmese favori olurdu muhtemelen. Takımı da o taşıyor. Ama sorun zaten takımı onun taşıması. Takımın lokomotifi değil yük kamyonu oluyorsa Knicks için sorunlar başlıyor.

Bu eski kötü alışkanlıklara dönüşün tetiklendiği yer de Kidd’in Kasım sonunda yaşadığı küçük sakatlık ve kaçırdığı 4 maç. Orada pas trafiğini asıl yöneten isim devreden çıkınca bu zaten ortaya çıkışı biraz beklenmedik olan düzen sağlam olmadığı için darbe aldı. Knicks de başarının yapılan kolektif doğrulardan geldiğini unutup bireysel başarının temel olduğunu zannetmeye başladı. Sanki her şey çok kolaydı onlar için. Ve bir kere sözünü bozan bir bağımlı gibi o noktadan itibaren kötü alışkanlıklara dönüş süreci başladı. Felton2 kendini yıldız zannedip Kasım’da 14 olan şut miktarını 19’a çıkardı. Yüzdesi düştü elbette ama asıl sorun pas trafiğinden vazgeçmesi oldu. Smith zaten malum, en çabuk kendini kaybetmeye aday isim. Rahat kazanan Knicks savunma konsantrasyonundan kaybetti. Düzen bozuldukça bireysellik, sonuçlar kötüye gidince olumsuz hava arttı.

Şu anda da Felton yaklaşık bir aydır sakat. Bu yüzden Kidd 1 numarada. Bu da onun kariyerinin sonbaharında bulduğu harika ikinci guard rolünden ayrılması demek. Koç Woodson’ın da neden 4 dış oyuncudan vazgeçip Kurt Thomas’ı ilk beşe aldığını açıklayacak mantığın alabileceği hiçbir sebep yok. Ama sakatlıklar vs değil mesele. Etkisi var elbette ama Kidd’in o kısa sakatlığıyla tetiklenen bu süreçte asıl mesele eski kötü alışkanlıklara dönmek. Knicks’i bu sezon şampiyonluk adayı konumuna sokan o sezon başı oyunuydu, personeli değil. Geçmişi hiç değil. Geçmişi tamamen unutmak gerek.


bkn

Brooklyn Nets

Ne lazım?
Knicks’in başarısı.

Ne alaka demeyin. İyi giden bir Knicks’den daha büyük bir motivasyon yok Nets için. Çünkü bu sezonki takımın asıl hedefi şampiyonluk vs değil. Elbette şampiyon olmak isterler ama asıl önemli mesele Knicks’i geride bırakabilmek. Daha doğrusu bu sene Hudson Nehri’nin diğer kıyısına geçerek New York’da yeniden kök salabilmek. Bu nedenle maliyeti falan hiç düşünmeden NBA kurallarının izin verdiği ölçekte aşırı pahalı bir takım kurdular. Amaç yıllardır Knicks’in hükmettiği New York’da en azından bir bölgede var olabilmek, seyircinin bir kısmını kendi tarafına çekebilmek, bir temel yaratmak, bir Nets kültürünün tohumlarını atmak. O nedenle New York Nets değil de Brooklyn Nets bu takım. En azından bir bölgeyi ayırmak, bir bölgede olsa da tutunmak istiyorlar. Her ne kadar yaklaşık 12 yıldır Knicks o çok tutkulu taraftarını bezdirmiş de olsa New York ABD’nin Avrupa’ya en benzeyen şehri. Öyle bağlılıkları koparıp atamazsınız kolay kolay. Nüfus geniş, imkan çok da tutunmak öyle kolay değil. Nets de seyirciye olumlu şeyler verebilecek her şeyi yapmak için yola çıktı sezonda. NBA de sağolsun sezon açılışı için onlara Knicks maçını verdi. Sandy Kasırgası nedeniyle maç ertelense de Kasım sonunda oynanan o maçı kazanarak zaten ilk amacına ulaştı Nets. Sadece o maçtaki hava bile çok şeyi anlatıyor takımla ilgili.

Yeni şehir, takım havası vs derken sezonun ilk ayı çok iyi geçti Brooklyn için. Hatta Avery Johnson, Ayın Koçu ödülünü bile aldı. İşin ilginci o ödülden 1 ay geçmeden kovuldu.

Avery Johnson’ın perde arkasındaki güç oyunlarına çok girmesi, saha içindeki teknik tercihleri,3 o dengesini bulamadığı hırsı, oyuncu ilişkisi sorunları vs bu sonu hazırlamış olabilir. Ama sorunun bir parçası olsa da temeli değildi Johnson. Asıl sorun bu takımın kurgusu. İsimleri büyük ama genel olarak savunmaları sorunlu oyunculardan bir kadro kurarsanız her şeyden önce bu takımın efor olarak üst düzeyde kalmasına, bunu sağlamak için de çok büyük bir motivasyona ihtiyacınız vardır. Knicks de burada devreye giriyor. Sürekli kendinizi sınadığınız takım iyi olduğu sürece, sürekli sizi ittiği sürece en önemli motivasyon kaynağı olacaktır. En azından olmalı.

Sezon başında Andray Blatche ve Jerry Stackhouse gibi biri zihinsel diğeri fiziksel nedenlerle hiç performans vermesi beklenmeyen isimlerin ekstra katkısı, Brook Lopez’in nihayet sağlığına kavuşup, üstelik altın sezonunu geçirmesi, savunma konsantrasyonu sayesinde işler iyi gitti bir süre. O kadar ki bu süreçte takımın asıl lokomotifleri olması beklenen Deron Williams ve Joe Johnson’ın felaket performanslarını bile dengelemeyi başardı Nets. Ama sonra sezon ilerledikçe konsantrasyon düştü. Zaten bireysel anlamda iyi savunmacı olmayan takımda en küçük odaklanma sorunu da felakete yol açtı.

Yoğun NBA sezonunda takımların her zaman4 aynı derecede rekabetçi iştahla sahaya çıkmasını bekleyemezsiniz elbet. Ama Brooklyn’de savunma vites düşürünce takımı sırtlayacak hücum da yoktu. Deron Williams ve Joe Johnson sezonun ilk iki ayında %40 isabet oranını bulmakta bile zorlandılar. Şimdi Carlesimo ile takım toparlandıysa bunda koç değişikliğinin getirdiği sarsılıp kendine gelme etkisi ve Jerry Sloan’dan sonra elini ikinci kez kana bulayan ve Avery Johnson’ın kovulmasında başrolü oynayan Deron Williams’ın büyük oranda köşeye sıkışmasının da etkisi var. Joe Johnson zaten biraz toparlanmıştı ama Deron da son olaylardan sonra iyice koç katili damgası yiyince kendini aklayacak, hadi aklayacak demeyelim ama olayları unutturacak yegane yönteme sarıldı ve çok daha büyük bir eforla oynuyor. Ocak ayında Willliams’ın ilk iki aya oranla şut yüzdesi 4 puan yükselirken, sayı ortalaması 2, ribaundları 1, asistleri 2 arttı, top kayıpları ise azaldı.

Ancak Deron toparlansa da, Lopez en iyi sezonunu geçirmeye devam etse de, bireysel her şey iyi gitse de uzun sezonda bu takımın, veteran temelli, bazı açılardan doymuş takımın tekrar gevşememesi için önünde sürekli bir hedef olmalı. O hedef de Knicks. Knicks’e odaklanıp onunla yarışmalılar. Ve Knicks de hep 1-2 adım önlerinde olmalı.


bos

Boston Celtics

Ne lazım?
Rondo’ya amfetamin.

Celtics için sezon başındaki resim çok parlaktı aslında. Nasıl olmasın? “3 senelik planın 5. senesi” diye nazik bir şekilde dile getirilen ama meali “çok yaşlandılar, işleri bitti” denilen sezonda bir de sayısız sakatlık yaşamışlar5 ama buna rağmen NBA finalinin kıyısından dönmüşlerdi.6

Onun üzerine takımdan Ray Allen ayrılsa da yerini Jason Terry ile doldurdu Celtics. Wilcox ve Green iyileşti. Bradley Ocak ayında dönecekti. Yetmedi atletik dış oyuncu Courtney Lee de daha az para alma pahasına Yonca amblemini öperek gazetecilere “4 kupa istiyoruz” dedi. Hatta son anda Leandro Barbosa da biraz da şans eseri kucaklarına düştü. Uzun rotasyonuna da drafttan iki potansiyelli ismi, Sullinger ve Melo’yu kattılar. Yetinmediler fizik olarak yer kaplayabilmek adına sigorta olsun diye Darko Miliçiç ve Jason Collins bile alındı.

Celtics üç senelik planın ilk üç senesinde bile olmadığı kadar geniş bir kadroyla girdi sezona. Ama kağıt üzerinde. Ve kağıt üzerindeki o kadro pek isteneni veremedi. Çaylaklardan Sullinger iyi iş çıkardı da Melo olmadı. Lee ve Terry beklentilerin çok altında kaldılar. Pierce sezona yavaş girdi. Keza geçen sezon büyük çıkış yapan Brandon Bass de felaket başladı. Garnett her zamanki Garnett. Özellikle savunmada ama onun da dakikalarına dikkat edebilmek adına süresi keskin bir rejimde. Daha gider bu liste.

Sonuçta Celtics o sorunlu Doğu’da bile 1 kazanıp, 1 kaybederek son derece vasat bir tablo çizdi. Üstelik bu kadroyu tanımlayan en önemli alan savunmada da çok önemli bir geri adım attılar. Hele ki Garnett sahada yokken ligin en kötü savunmaları arasına giriyordu Boston.

Son dönemde Bradley’nin dönüşü Lee ve Terry’nin ısınması, Sullinger’ın coşması falan derken biraz toparlandı Celtics ama eğer bu takım gerçekten tekrar elit seviyeye tırmanacak, gerçekten Doğu şampiyonluğu için aday olacaksa o iş tek bir adamın eline bakıyor.

Sezon başında bu takımın asıl liderinin Rajon Rondo olduğunu söylüyordu herkes. Pierce ve Garnett dahil. Sadece saha içinde değil, saha dışında da. Hatta Rondo Türkiye’de başlayacak kamp öncesi takımı Los Angeles’daki evinde toplayıp 4 günlük bir özel kamp bile düzenlemişti. Takıma daha çok hükmedecek, geçen sene toparladığı dış şutunu daha fazla kullanarak adım attığı süper yıldız kategorisinde skorer olarak da artık öne çıkacaktı. Öyle olacaktı, böyle edecekti… Edecekti de… Olmadı.

Sezona geçen sezondan taşıdığı üst üste çift haneli asist yapma serisi ile girdi ve daha orada başladı Rondo’nun maçtan ve oyundan kopmaları. Çok nev-i şahsına münhasır bir karakter Rondo. İnanılmaz takıntılı, herhangi bir şeye takılıp, oyundan maçtan anında kopabiliyor. Eğer Chris Paul, Kobe Bryant gibi oyunda kalabilse ligin en iyi oyuncuları arasında yer alabilir. Ama kopuyor gidiyor işte. Sezon başında mesela bu asist serisine taktı. Hatta bir maçta Boston çoktan fark yemiş, maç bitmişken koç Doc Rivers onu oyuna alıp serisini devam ettirmesini de sağladı. Sorun şu ki Rivers orada hata yapmadı. Rondo öyle bir karakter ki onu oynatmayıp seriye son vermek çözüm olmuyor. Daha da beter takıyor. Zor karakter Rondo. Belki bir DeMarcus Cousins değil, problem yaratmıyor etrafına ama kendine yaratıyor. Bu da her şeyi ona bağlı olan takıma direkt yansıyor.

Avery Bradley’nin dönüşü her şeyden çok Rondo’ya yaradı. Yanında sürekli aktif bir kısayla oynamak Rondo’nun kopmalarını azaltan bir unsur. Sürekli yanında onu uyanık tutan biri gibi. Ama bu yeterli mi? Pek değil. Rondo oyun karakterini değiştirmeden Celtics tehlikeli ama istikrarsız bir takım olmaktan ileri gidemeyecek. Diğer parçaların formu sadece bu tehlike oranını arttırır. Rondo çok ciddi bir uyarıcı almadan ve onun etkisi 48 dakika sürmeden Celtics’in sezon başındaki hayallerine yaklaşması imkansız.


phi

Philadelphia 76ers

Ne lazım?
Andrew Bynum.

Kör gözüne parmağım durumu var burada. Sezon başında her şey Andrew Bynum takası üzerinden yapıldı 76ers’da. Takımı geçen sezon belli bir başarıya taşıyan o çok hareketli dış rotasyon tamamen onun için bozuldu. O takasta Iguodala gitti. Pivot olarak yer kalmadığı için Vuçeviç gitti. Lou Williams, Elton Brand ve Jodie Meeks serbest bırakıldı. Takım süper yıldız adayı Jrue Holiday ve Andrew Bynum üzerine kuruldu. Etrafları da Holiday’in deliciliği ve Bynum’ın pota altı bitiriciliğini tamamlamak için Jason Richardson, Dorell Wright gibi şutörlerle bezendi.

Dev bir sirk çadırı düşünün. Merkez bir direğe bağlı olarak yan direkler üzerinde yükselmesini bekliyorsunuz. Merkez direk olmadan düşünün bir de o çadırı. Philadelphia’nın hali aynen o. Ve Bynum olmadan her şey geçici, her şey idareten derme çatma yapılıyor. 76ers da fena başlamadı sezona ama maçlar ilerledikçe yorgunluk ve derme çatma yapı çöktü, yenilgiler üst üste geldi.

Bynum olmadan bu çadırı tekrar dikmenin imkanı yok. Doğu’da halen tren kaçmadı Philadelphia için. Söylendiği gibi All-Star arasında dönerse play-off trenini halen yakalayabilir ve o trene bir kez binerse Bynum’la her şeyi yapabilirler.

Ama asıl sorun bu sezonun hayallerinden bile büyük onlar için. Bynum bu sene dönmeli ki bu yapıyı ve her şeyden önemlisi dev pivotun dizlerinin durumunu görebilsinler. Sene sonunda kontratı bitiyor Bynum’un. Bu yapı işleyecek mi? Bynum vermeyi düşündükleri maksimum kontratla önümüzdeki 5 sene takımı taşıyabilecek mi? Bu sorulara yanıt vermek zorunda 76ers. Eğer yanıt gelmezse sezon sonunda başka bir takıma gitmesine izin mi verecek?

Bynum’ın dönmesi hem bu sene için ama esas önümüzdeki 5 senenin kaderini çizebilmek için hayati anlam taşıyor. Sezon giderse gitsin. 2018-2019 sezonuna kadar her şey çöpe gidebilir eğer bu bilinmezlik çözülmezse.


tor

Toronto Raptors

Ne lazım?
Andrea Bargnani’ye hayırlı bir kısmet.

Artık bu Toronto takımıyla Andrea Bargnani’nin bir kan uyuşmazlığı olduğunda hemfikiriz herhalde. Bunu daha fazla irdelemeye gerek yok. Bargnani kesinlikle kötü bir oyuncu değil. İyi yaptığı şeyler var, yapamadığı şeyler var ama şu kesin ki bu Raptors takımına artık uymuyor. Şu anki sakatlığı döneminde Toronto’nun 15 maçın 10’unu kazanması meselesi değil bu durum. Konu her şeyden önce bu Raptors’un gittiği yolda onun sahaya getirdiklerine ihtiyacı olmaması takımın.

Raptors’ın 2000’lerin başındaki Vince Carter döneminden beri en büyük sorunu oyuncuların yeterince efor sergilediğini hissetmemesi. Her taraftar grubu her şeyden önce oyuncuların elinden geleni yapmasını ister. Ama Toronto taraftarı bu konuda biraz daha tutkulu. Kimbilir takımdaki son süper yıldız olan Carter’dan kalma bir acı anı mıdır bilinmez ama formayı sırtına geçiren oyuncuların sahaya her şeylerini koymamaları taraftarda tarifsiz bir hüzün, hatta son dönemde öfke yaratıyor.

Bargnani stili gereği elinden gelen her şeyi yapsa bile sahada umursamaz veya yeterince çaba göstermiyormuş gibi görünüyor. Ribaund konusunda zayıf, içerde itiş kakışı sevmeyen ve pek girmeyen bir oyuncu. Halbuki geçen sezon Dwane Casey ile önemli bir değişim gösteren Raptors, savaşan, mücadele eden, hücumdan çok savunmayı, yetenek ve ince işlerden çok efor ve mücadeleyi öne çıkaran bir takım. Sahada herkes canını dişine takarken, Bargnani eline geleni potaya sallayan biri gibi görünüyor artık Raptors taraftarının gözüne. Ki zaten teknik anlamda da böyle basketbol oynayan bir takımda Bargnani’nin yapabildiklerinden çok yapamadıkları ön plana çıkıyor. Bargnani’nin 1. sıra seçimi olması işleri daha da zorlaştırıyor. Takıma kurtarıcı olarak geldikten sonra şu anda oluşan duruma bak. Ama bu saatten sonra, Raptors bu yola girmişken artık İtalyan oyuncu ne yapsa burada tutunamayacak. Hem onun için hem Raptors için başka bir forma giymesi en hayırlısı.

Raptors’ın iddialı bir takıma dönüşmesi için önünde daha uzun bir yol var. Muhtemelen de en az 2-3 tane daha draft. Bu nedenle Bargnani ile artık bağları koparma vakti. Yüklü kontratı ve iyice darbe alan algısı yüzünden takas edilmesi kolay değil ama karşılığında potansiyelli bir genç oyuncu veya 1 draft hakkı almak bile Raptors için en iyisi olacak. Çünkü artık her maçta sahaya her şeyini koyan takım en azından seyircinin içine su serpiyor ve orada Bargnani’nin maalesef yeri yok.

Ha kısa bir süre sonra belki 1 belki 2 yıl sonra sadece çaba ile, sadece savunma ile gelebilecekleri tavanı gören Raptors seyircisi daha fazlasını isteyecek ve bunun için tekrar daha fazla yetenek arayacaklar. Ama o ilerinin sorunu. Şu anda bu takım onlara istediklerini vermeye başladı.

  1. Joe Johnson üzerinden oynanan bire birler []
  2. Onun raydan çıkışı da biraz Melo’nun olmadığı Miami maçını harika oynamasıyla başladı []
  3. 4 sayı öndeyken taktik faul yaptırarak basketbol tarihine hayli ilginç bir not ekledi mesela []
  4. Chicago, Oklahoma City, San Antonio gibi istisnalar hariç []
  5. Chris Wilcox, Jeff Green, Avery Bradley, hatta sakat sakat oynayan etkisi çok düşmüş bir Ray Allen []
  6. Miami karşısında Doğu finalinde 3-2 öne geçmişti Celtics []