Skip to content

Tanto Nomini Nullum Par Elogium

Floransa’da sıcak bir yaz günü. Santa Groce Kilisesi’nin girişinde toplanmış, içeri girmeyi bekleyen turist gruplarının arasında özür dileyerek, biraz da kaynak yapma yöntemlerini kullanarak içeri giriyorum.

Floransa’da sıcak bir yaz günü. Santa Groce Kilisesi’nin girişinde toplanmış, içeri girmeyi bekleyen turist gruplarının arasında özür dileyerek, biraz da kaynak yapma yöntemlerini kullanarak içeri giriyorum. Kilise’de birçok Floransalı tarihi ismin süslü mezarları mevcut. Galileo ve Michelangelo’nun mezarlarını göz ucuyla süzüp ilerliyorum. Dünyanın en yanlış anlaşılmış adamlarından birini görmek derdim. Kilisede yer alan belki de en gösterişsiz mezarın başında duruyorum. Mezarın sahibi Niccolò Machiavelli.

Öncelikle bir tarihsel gerçeği belirtmek gerekiyor. Makyavelizm olarak nitelendirilen ve “Amaca giden her yol mubahtır” şiarıyla ifade edilen düşünce biçiminin babası kabul edilen Machiavelli aslında böyle bir lafı ne etmiş ne de yazmıştır. Hatta Machiavelli’nin “korkunç bir adam” olarak tanımlanmasına neden olan Prens kitabında belirttiği çoğu düşünce yapılsın diye yazdıklarından değil tarihte kendinden önceki devlet adamlarının yaptıklarından oluşur. Bunların bazılarını başarılı olarak nitelendiren Machiavelli bunları erdem yönünden zaman zaman da eleştirmiştir. Kitabın içeriğini incelemeden önce genel yapısından bahsetmek gerekir.

İtalya’nın daha sadece fikir olarak yer aldığı dönemde Floransa şehir devletinde yazılan kitap aslında bir kullanım kılavuzu işlevi görür yöneticiler için. Dili hiçbir felsefe eserinde görülmeyecek kadar yalın ve basittir. Derdini büyük bir netlikle anlatır. Verilen tarihsel örnekler ve bu örneklerin durumlarla eşleştirilmesi kusursuza yakındır. Bir prensi ilgilendirecek tüm konular ayrıştırılmış olarak kitapta yer alır. Machiavelli aslında sıkı bir cumhuriyetçidir. Halkın yönetime sahip olmasını ve kendi kararlarını kendisinin vermesini destekler. Ona göre bir prens, bir hükümdar veya bir lider sadece savaş gibi zor durumlarda başa geçecek kişidir. Öte yandan din ve devlet işlerinin kesinlikle birbirinden ayrılması gerekliliğini savunur. Bu nedenle günümüzde hala tartışılan laiklik kavramının babası da sayılır. Sürekli kötülenen Machiavelli bu düşüncesinden dolayı aslında bir Don Kişot olarak görülebilir. Vatikan ve Papa’nın büyük etkisinde yaşayan Katolik bir coğrafyada dini kurumların devletin dışına çıkartılmasını söylemek onun Vatikan tarafından “Şeytan” olarak nitelendirilmesine neden olmuştur. Kitapları yasaklanmıştır. Diğer yandan kitabında bahsettiği bazı başlıklar İsa’nın İncil’deki öğretileriyle ters düşmektedir.

İncille en temelde ters düştüğü nokta “İnsanlar kötüdür” inancıdır. Machiavelli insanlara güvenmez. İnsanların babalarının kaybının acısını malvarlıklarının kaybının acısından daha çabuk unuttukları söyler. Tarih ve sosyolojik bilgisi çok iyi olduğu için bu durumu destekleyecek onlarca tarihi ve güncel örnek verir kitabında. Üstelik Floransa adına genç yaşından beri gönderildiği diplomatik görevler onu insanlar özellikle siyasetçiler konusunda oldukça eğitmiştir. Bu görüşüne rağmen halk desteği Prens’in başından sonuna kadar sürekli üstünde durduğu konulardandır. Prens’in üçüncü bölümü olan Karma Prenslikler bölümünde şu cümleyi yazmıştır: “Bir insanın ordusu ne denli güçlü olursa olsun, bir ülkeye girebilmek için, o ülke halkının desteğine gereksinmesi vardır.” Dokuzuncu bölüm olan Sivil Prenslikler Konusunda’da ise “Büyüklerin yardımıyla prens olan, halkın yardımıyla prens olana oranla daha zor tutunur yerinde” der ve ekler “Bir prensin halkla dost olması gerekli olduğu sonucuna varıyorum; dost olmazsa kötü günlerinde başvuracağı hiçbir çare olmaz.” Aslında günümüzde bu durumun en açık örneği teknik direktör ve taraftar ilişkileridir. Taraftarın desteğini kaybeden hoca yerinde kalmayı uzun süre beceremez. Ancak tribünle ilişkisi iyi hoca yönetim değişse bile koltuğunu koruyabilir.

Machiavelli’nin kitap boyunca savunduğu en önemli konu “erdem”dir. Yazarın erdemden kastı prensin aslında duruma göre hareket edip, doğru veya yanlışın göreceli dünyasına kendini kaptırmadan karar verip hareket etmesidir. İşte yazarın en çok eleştirildiği bu doğru yanlış kavramıdır. Machiavelli kısaca “Ayık ol, biri senin devletini yok etmeden onu yok et!” demektedir prense. Bunu yaparken eğer akıllıysan, yeteri kadar öngörülüysen ve çevrende doğru insanlar varsa şiddete başvurmadan sorunları çözebilirsin der. İyilik ve kötülüğün göreceli dünyalarını sorgular. Prens’in on beşinci bölümünde yer alan “Tuzakları anlamak için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olmak gerekir” lafı aslında duruma göre pozisyon almak konusunda en güzel örneklerden biridir. Aslında siyaseten bir doğal seçilimden bahsederek en güçlünün değil ortama en iyi uyum sağlayanın iktidarda kalacağını söylemiş ve birkaç yüzyıl önceden farkında olmadan Darvin’e kendi dalından güzel bir ara pası atmıştır. Bu konuyla ilgili günümüzden verilebilecek en doğru örnek ise Mourinho’dur belki de. Inter ile kazandığı Şampiyonlar Ligi süreci onun bu yüzünü sergiler. Hedefine ilerlerken kendinden kesinlikle daha güçlü olduğunu bildiği ve en tehlikeli rakibi olan Barselona’yı nasıl durdurduğuna çoğu insan tanıklık etmiştir. Antipatikliği, kibri ve üslübunu sevmeyebilirsiniz ancak bu Mourinho’nun duruma uyum sağlayarak başarılı olduğunu değiştirmeyecektir.

Fransız İhtilali’nin en önemli figürü sayılan ve özgürlük-eşitlik gibi kavramları devletin merkezine oturtan Jean-Jacques Rousseau da Machiavelli’nin anlaşılamayan bir filozof olduğunu savunmuştur. Prens’in sekizinci bölümünde yazar açıkça şunu ifade etmiştir: “Yurttaşlarını öldürmenin, dostlarına ihanet etmenin, inançsız, acımasız, dinsiz olmanın da erdem olduğu söylenemez; bu yöntemler güç kazandırabilir ama şan kazandırmaz.” Bunları açıkça yazabilen birinin tarih boyunca çıkarlarına erişmek için her yolu mubah gören adam olarak addedilmesi ise ya büyük bir akıl tutulması veya kitlelerin manipülasyonuna işaret etmektedir.

Sadece on sekizinci yüzyılda değil günümüzde de Machiavelli’nin sadece erdem veya halk konusunda söyledikleri dışında devletlerin sahip olmaları gereken ordularla ilgili fikirlerinin de ne kadar geçerli olduğunu görebiliyoruz. Prens’in on ikinci bölümünde bahsedilen “Paralı ve yardımcı ordular hem yararsız, hem tehlikelidir; devletini paralı orduya dayandıran biri, hiçbir zaman denge ve güvenceye kavuşamaz” durumunun ise günümüze yansıması Barselona futbol takımı değil midir? Takım olarak kendi askerlerini yetiştirmeye başlayıp inanılmaz bir başarı elde etmişlerdir. Üstelik takıma büyük ücretler karşılığı gelen İbrahimoviç ve Henry gibi paralı askerlerden istedikleri verimi alamamışlardır.

Sonuç olarak Machiavelli’yi okumak ve anlamak aslında Makyavelizm değildir. Hatta Machiavelli bir makyavelist değildir. Prens kitabı tarih boyunca insanların anlamak istediği ve anlatmak istediği yere çekilmiştir. Evet; kilisede yer alan belki de en gösterişsiz mezarın başında duruyorum. Mezarın sahibi Niccolò Machiavelli. Mermerden yapılmış olan ufak abidenin üzerinde diplomasiyi sembolize eden alegorik bir figür bulunuyor ve altında ise şöyle yazıyor: Tanto Nomini Nullum Par Elogium Türkçe meali ise “Hiçbir ağıt böyle bir isme layık değildir.”