Skip to content

Bundesliga’da İlk Yarının Ardından

Bundesliga’da 2012/2013 sezonunun ilk yarısına genel bakış.

Bundesliga’da 2012/2013 sezonunun ilk yarısı yeni güvenlik kuralları tartışmaları arasında sona erdi. Ben de ilk yarı için kendi izlediğim kadarıyla bir özet hazırladım. Kişisel ödüllerimi de bana göre en iyilere ve en kötülere dağıttım. Bazen de medyumluk yapıp sezon sonunu tahmin etmeye çalıştım.1 Yazı uzun olduğundan alttaki linklere tıklayarak ilginizi çeken başlıklara ulaşabilirsiniz.

Ödüller: En değerli, en başarılı, hayal kırıklığı ve utandıran hareket.

Genel bakış: Düşme hattı, orta sıralar (5-15) ve ilk 4 sıra.

Bundesliga’nın en değerlisi

Büyük ödül yazının üstündeki resimde görülen Fortuna Düsseldorf kaptanı Andreas Lambertz’e gidiyor. Alt yapısından yetiştiği Düsseldorf’ta, 2003 yılında başlayan profesyonel kariyeri hala aynı takımda devam ediyor. Lambertz takıma geldiğinde, Nordrhein eyaleti bölgesel liginde (4. lig) oynayan Düsseldorf, onun kaptanlığında 9 sene içinde birinci lige yükseldi. Hala ilk 11’in önemli isimlerinden biri konumunda. Belki de Almanya’da 4. lig seviyesinde başlayıp 1. lige kadar aynı takımda oynayabilen tek oyuncu. Sahada basmadık yer bırakmayan, gerçekten de sadece futbolu, takımını ve taraftarını sevdiği için oynayan bir futbolcu. Takma adı da bitmeyen enerjisi için söylenen, köpek anlamına gelen “Lumpi”. Resimde, geçen sene Hertha Berlin’le oynanan olaylı yükselme maçı sonunda, taraftarlarla birlikte 1. ligde oynayacak olmanın sevincini yaşıyor. Elindeki meşale yüzünden Alman Futbol Federasyonu’na (DFB) ceza almamak için yaptığı savunmada, taraftarın güvenliği için meşaleyi alıp söndürmek istediğini söylemiş. Bu futbolcunun şu anda 1. ligde sadece maça çıkması bile onun en değerli olması için yeterli ama herhalde kötü bir yalancı veya güvenlik kelimesini yanlış anlamış. DFB de onun iyi bir güvenlik elemanı olabileceğine inanmamış olacak ki sezon başında o meşale nedeniyle 2 maç cezalıydı. Kim bilir belki de Lumpi’yi ilerde Düsseldorf formasıyla 1. lig kupasını kaldırırken görürüz.

Ligin en başarılısı

Bu ödül de Freiburg teknik direktörü Christian Streich’ın oluyor. 2011-2012 sezonunun ortasında, düşme hattındayken başına geçtiği takımı şu anda ligin en kaliteli ekiplerinden biri haline getirdi. Bunu yaparken pahalı bir transfer kullanmadı. Elindeki kısıtlı kadro hakkında hiç söylenmedi. Geçen sene takımı kurtarıp kurtaramayacağı sorulduğunda, “Yarın Bundesliga’da bir maça çıkacağız. Gelecek hafta bir maça daha çıkacağız, sezon sonuna kadar Bundesliga’da oynayacağız. Şu anda sadece bundan zevk alıyoruz. Daha iyi ne olabilir ki?” demişti. Franz Beckenbauer, Streich’la ilgili görüşü sorulduğunda, “Onu ilk gördüğümde deli zannetmiştim, gerçekten çıldırmış gibi hareket ediyordu. Ama sonradan anladım ki bu onun metoduymuş. Bu şekilde başarılı ve bu nedenle böyle devam etmeli” şeklinde konuşmuştu. Streich aslında 1995’ten 2011’e kadar yönettiği Freiburg alt yapısının meyvelerini topluyor. Oynattığı oyuncular bir nevi kendi elinde büyümüşler. Şu anda ülkenin güney batısında futbol profesörü olarak görülüyor.2 Freiburg bu sezonu üst sıralarda tamamlar mı bilinmez ama Streich çoktan ülkenin en önemli futbol insanlarından biri olmuş durumda.

Hayal kırıklığı

İlk yarının hayal kırıklığı da Hoffenheim kalecisi Tim Wiese oldu. Almanya’nın birçok yerinde, maçtan çok saçlarıyla ilgilendiği için “Spiegel” (Ayna) şeklinde çağrılan Wiese,  Hoffenheim’da biri Almanya Kupası olmak üzere toplam 9 maça çıktı. 9 maçta kalesinde 27 gol gördü. Bremen’i bırakıp Hoffenheim’a giderken “Artık hedefleri olan, Avrupa’da kupa alacak bir takımda oynamak istediğim için Hoffenheim’ı seçtim” demişti. Hoffenheim şu anda ligde 16. sırada ve yakın zamanda bir kupa alacak gibi de gözükmüyor.

Utandıran hareket

Bundesliga’da ilk yarının en kötü olayına Bayern München yönetimi imza attı. Evlerinde oynadıkları Frankfurt maçı öncesi, Frankfurt taraftarlarını çadırlara alıp vücut araması yaptılar. Yeni güvenlik kuralları daha kabul edilmeden Bayern yönetimi tarafından uygulanmaya başlandı. Kulüp başkanı Uli Höness, Hoffenheim’la geleneği ve gerçek taraftarı olmadığı için dalga geçen isimler arasındaydı. Bu uygulamayla her şeyin aslında lafta olduğunu da göstermiş oldu.

Düşme hattı

Bundesliga’da her sene en heyecanlı, en çok merak edilen mücadelelerin yaşandığı düşme hattında ilk yarı boyunca bir çekişme olmadı. Augsburg ve Greuther Fürth, 9’ar puan ve sadece birer galibiyetle ilk yarıyı son iki sırada kapattı. Birinci ligde kalacak son takımı belirleyen maçı oynayacak 16. sıranın sahibi de Hoffenheim oldu. Onlar da bir üstteki rakibi Wolfsburg’dan 7 puan geride kaldı.

Bavyera ekibi Augsburg ligin en kötü ve sıkıcı futbolunu oynayan takımı durumunda. Her maçlarına sanki 1-0 yenilmek için çıkıyorlar. Maçlarında genelde sürpriz olmuyor. Şu anki durgunluk değişmezse, ki zor görünüyor, en alt iki sıra için en büyük aday durumundalar.

Greuther Fürth ise daha çok tecrübesizliğine yeniliyor. Bazen çok iyi maçlar çıkarmalarına rağmen bir türlü işleri yolunda gitmiyor. Ligin en düşük kapasiteli (18.000) ama en eğlenceli stadlarından birine sahipler. Düsseldorf’la birlikte ligin piyasa değeri en düşük takımlarından biri de onlarda. Her ne kadar sempatik bir takım olsalar da bundan ileriye gidemeyecekler gibi.

Hoffenheim en azından 16. sıraya tutunmaya çalışacaktır. Pahalı kadrosu çıkış yakalamalarını sağlayabilir ama şu anda durumları hiç umut vermiyor. Patronları Dietmar Hopp, Markus Babbel’in işine son verip yerine Kaiserslautern teknik direktörü Marko Kurz’u getirdi. Sezon başında 11 yeni futbolcuyla anlaşma imzalamışlardı. Bu kadar çok transfer yapan diğer bir takım da Wolfsburg olmuştu. Bu iki takımın ligdeki sıralamaları gösteriyor ki en azından kısa vadede, bu kadar yeni oyuncuyla bu iş olmuyor. Marko Kurz’un elindeki kadronun tırmanışa geçme şansı var. Fakat takım defansında çok temel eksiklikler var. Bunlar yaz kampıyla giderilebilirdi ama devre arasındaki süre yeterli olur mu bilinmez.

Normalde futbolu sevenler açısından düşen takımlar hep bir burukluk yaratır. Fakat sezon sonunda bu üç takımın küme düşmesi; oyun şekli değişmediği takdirde Augsburg’un lige pek bir şey vermemesi, Fürth’ün sempatik ama güçsüz olması, Hoffenheim’a karşı ülke genelinde duyulan büyük antipati gibi nedenlerden dolayı takımların kendi taraftarlarından başka kimseye üzüntü vermeyecek gibi duruyor.

Orta sıralar (5-15)

Ligde asıl çekişmenin yaşandığı yer ise orta sıralar oldu. 5. sıradaki Freiburg’un 26 ve 15. sıradaki Wolfsburg’un 19 puanı olduğu dikkate alınırsa bu çekişme daha rahat görülebilir. Bu sıraları paylaşan 11 takım da Alman futbolunun 2000’ler ve sonrasında gösterdiği çıkışta pay sahibi. Gerek yetiştirdikleri oyuncular gerekse oyun anlayışlarıyla ülke futbolunun karakterini perde arkasından besleyen takımlar. Dortmund veya Bayern gibi takımlarsa bu işi sahne önünde yapıyorlar. Bu 11 takımın hepsi burada incelenmeyecek ama birkaç tanesi için bir şeyler yazmak gereği var.

İlk yarıyı 5. sırada tamamlayan Freiburg en öne çıkan ekip olarak gözüküyor. Aslına bakılırsa son senelerde Alman futbolu içinden bir peri masalı yazılacaksa bu masalı oluşturmaya en büyük aday Freiburg olur. 2009-2010 sezonunda birinci ligde oynamaya başladıklarında düşecek takımlar arasında ilk sırada gösteriliyordu. Kadrosu çok gençti, paraları yoktu, teknik direktörleri Robin Dutt çok tecrübesizdi ve ligin açık ara en az kazanan teknik direktörüydü. Ama küme düşmediler. 2010-2011 sezonunda artık bu sene kesin düşerler denirken ligi 9. tamamladılar. Bir sonraki sezon dikkatler üzerlerindeydi. Ama Robin Dutt Leverkusen’in başına geçti. Takımın başına Freiburg II’nin teknik direktörü Marcus Sorg getirildi. Çok kötü bir ilk yarının ardından onun yerine ikinci antrenör Christian Streich geçti. İşte şu anda üst sırları hedefleyen Freiburg’un, alt yapı desteğiyle, seyir zevki yüksek, genç, mütevazı ama sistemli kadrosu onun sayesinde oluştu. 22 yaşındaki kalecileri Oliver Baumann ligin en iyilerinden. Onunla beraber, yine 22 yaşındaki sağ kanat oyuncuları Jonathan Schmid (4 gol 3 asist) veya çok göz önüne çıkmamış olsa da oynadığı sol kanatta ligin en faydalı oyuncularından olan 24 yaşındaki Daniel Caligiuri (4 gol 4 asist) gibi isimler Freiburg’u belki daha yukarılara taşıyacak veya en azından bulundukları yeri korumalarını sağlayacaktır. Bu ismi geçen oyuncuların hepsinin alt yapıdan yetiştiğini belirtmekte de fayda var. Güçlü alt yapısı Freiburg’un önümüzdeki senelerde de ligin iyi takımları arasında yer alacağının garantisi gibi.

Borussia Mönchengladbach belki de 1970’lerdeki efsane takımlarına ilk defa geçen sene bu kadar yaklaşmıştı. Fakat sezon sonu Marco Reus’u Dortmund’a ve belki de ligin en iyi defans oyuncularından biri olan Dante’yi de Bayern’e kaptırdılar. Bunun üstüne 12 milyona aldıkları 21 yaşındaki Hollandalı Luuk de Jong sakatlandı ve neredeyse hiç katkı sağlayamadı. Basel’den 8,5 milyona transfer edilen İsviçreli 20 yaşındaki Granit Xhaka da bir türlü istikrarlı bir grafik sergileyemedi. Takım olarak iniş çıkışları bol bir ilk yarı geçirdiler. Dinamo Kiev’e şampiyonlar ligi ön eleme maçında kendi sahalarında 3-1 kaybedip deplasmanda 2-1 kazanarak elenmeleri de bu dengesiz grafiğin en belirgin göstergelerinden. İlk yarı verim alamadıkları genç transferleri uyum sorununu atlatırsa, alt yapıdan yetiştirdikleri 21 yaşındaki Patrick Herrmann (3 gol 3 asist), 20 yaşındaki üstün yetenekli kalecileri Marc-André ter Stegen, tecrübeli oyuncuları Juan Arango (5 gol 6 asist) gibi isimlerle sezon sonunda üst sıralarda yer bulacaklardır.

Stuttgart ise belki de ligin en fazla koşan takımı durumunda. Takımın tüm oyuncularını hücum gücü olarak kullanabiliyorlar. Bruno Labbadia yönetiminde oturttukları hızlı hücum organizasyonları maçlarının bol gollü geçmesini sağlıyor. Ama tıpkı Mönchengladbach gibi, hatta onlardan daha da abartı bir dengesizlikleri var. Avrupa ligi maçlarında grup sonuncusu Molde’ye iki defa yenildiler. Molde 6 puanını da Stuttgart’tan aldı. Buna karşılık grup lideri Bükreş’i deplasmanda 5-1 gibi bir skorla geçtiler. Bol gollü kazandıkları maçtan hemen sonra farklı yenilgiler aldılar. Ayrıca ilk 5 haftada sadece 2 puan toplayabildiler. Bu tarihlerindeki en kötü sezon başlangıçlarından biri olurken ikinci hafta Bayern’e kaybettikleri 6-1’lik maç da en ağır yenilgilerdendi. Son 4 sezondur Stuttgart ikinci yarılarda ligin en iyi 3 takımından biri oluyor. Eğer bu tekrar ederse Stuttgart’ı sezon sonunda ilk 4 içinde görebiliriz. Alman futboluna sundukları yeteneklere bu sene 19 yaşlarında Raphael Holzhauser, Antonio Rüdiger gibi isimleri eklediler. Bu isimleri birkaç sene daha kadrolarında tutabilirlerse bu sene olmasa da ileride 2007’deki şampiyonluğun tekrarı gelebilir. Alt yapısından gelen genç isimlerin yanı sıra geçen sezonun ortasında Japonya’dan 500 bin Avro satın alma opsiyonuyla kiraladıkları 21 yaşındaki Gotoku Sakai3 şu anda defansın sağında ligin en iyi performanslarından birini ortaya koyuyor. Ayrıca tecrübeli forvetleri Vedad Ibisevic (10 gol 3 asist) iyi bir sezon geçiriyor. 24 yaşındaki Ibrahima Traoré (1 gol 4 asist) de bitmek bilmeyen enerjisi ve ortalama üstü tekniğiyle sadece Stuttgart’ın değil, Bundesliga’nın parlayan yıldızları arasında. Hem Almanya kupası hem de Avrupa liginde yoluna devam eden Stuttgart’ın sorunu kadro derinliği. Serdar Taşçı, William Kvist gibi takım savunmasında ve oyun kurgusunda kilit öneme sahip oyuncular olmadığında sorun yaşıyorlar. Eğer sakatlık ve cezalardan kendilerini koruyabilirlerse sezonu üst sıralarda, en azından Avrupa vizesi alacak bir konumda tamamlayacak güce sahipler.

Schalke ligin en çok hayal kırıklığı yaratan takımlarından biri. Magath’la başladıkları 2010-2011 sezonuna benzer bir sezon geçiriyorlar. O sene şampiyonlar liginde yarı final oynamalarına rağmen ligde işleri bir türlü yolunda gitmemişti. Bu sezon da şampiyonlar ligi gruplarını yenilgisiz 12 puanla lider bitirmelerine rağmen ligin son 7 haftasında galibiyet bile alamadılar. Klaas-Jan Huntelaar’la sözleşme yenileyip teknik direktör değişikliğine gittiler. Şampiyonlar liginde daha ileriye gitme şansları var. Son 16’daki rakipleri Galatasaray olası diğer rakiplere göre kolay gibi görünse de en zor deplasmanlardan biri durumunda. Ama Schalke’nin asıl derdi lig olacaktır. İlk 4’e kalıp gelecek sene de şampiyonlar liginde oynamadıkları takdirde pahalı kadroları başlarına dert açabilir. Schalke ligde hiç de umut vermeyen bir futbol oynasa da sırf 19 yaşındaki yetenekleri Julian Draxler için bile takip edilebilir. İleride büyük yıldızlar arasına girecek bu ismi kadrolarında tutabilmek için bile başarılı olmak zorundalar.

İlk dört sıra

Ligi ilk haftasından son haftasına kadar Bayern München lider götürdü. Rakamlara bakıldığında da ligi domine etmiş gibi görünüyorlar.4 Fakat ilk 4 sıradaki diğer takımlarla kendi sahalarında oynadılar. Buna rağmen sadece Frankfurt’a karşı sahadan galibiyetle ayrılabildiler. Her ne kadar ilk yarı sonunda Bayern’e şampiyon gözüyle bakılsa da ikinci yarı daha çok puan kaybedeceklerdir.

İkinci ve üçüncü sıraları da Bayer 04 Leverkusen ve Borussia Dortmund paylaştı. Leverkusen tecrübeli golcüleri Stefan Kiessling’den 12 gol 4 asistlik bir performans aldı. Bunun yanında kadrolarında artık tecrübe kazanmış, 22-23 yaşlarında çok yetenekli oyuncular olan, Lars Bender, Andre Schürrle, Ömer Toprak gibi isimleri bulunduruyorlar. Bu sene kaybettikleri 4 maçın hepsi deplasmandaydı ve bunun ikisi, ilk üç haftada Frankfurt ve Dortmund karşısındaydı. İkinci yarının ilk üç haftasında, bu iki takımla evlerinde ve 5. sıradaki sezonun en iyi ekiplerinden Freiburg’la da deplasmanda karşılaşacaklar. Bu 3 maçı kayıpsız geçebildikleri takdirde o tempoyu sezon sonuna taşıyacak kaliteli bir kadroları var. Leverkusen’in ilk haftalardaki performansı Bundesliga şampiyonunu belirleyebilir. İniş çıkışlı grafiklerini stabil hale getirirlerse başta eski çalıştırıcıları Jupp Heynckes olmak üzere herkese bir sürpriz yapabilirler.

Dortmund’un şampiyonlar ligi performansı üst seviyedeydi ve ölüm grubunu lider tamamladı. Belki de sırf bu yüzden liderin 12 puan, Leverkusen’in de 3 puan gerisinde kaldılar. Buna rağmen hala 3 kupada da iddialı bir şekilde yollarına devam ediyorlar. Almanya kupasında Bayern München’i ve şampiyonlar liginde Shakhtar Donetsk’i geçebilecek güçleri var. Fakat bu başarılar onları üst üste 3. şampiyonluktan edebilir.

Frankfurt ise bu sezonun en büyük sürprizini çoktan gerçekleştirmiş durumda. İkinci ligden yeni gelen bir takımın lige bu kadar iddialı bir başlangıç yapması beklenmiyordu. Tecrübeli futbolcuları Alexander Meier (11 gol 2 asist) liderliğinde çok iyi işler yaptılar. İlk 6 hafta geçildiğinde 16 puanla ikinci sıradaydılar. Kaybettikleri puan da Dortmund’a karşı 3-3 biten maçta oldu. Meier’in yanı sıra kadrolarında sol bekleri Bastian Oczipka (8 asist); ileride, sağda Stefan Aigner (6 gol 5 asist) ve solda Takashi Inui (5 gol 5 asist) gibi dikkat edilmesi gereken futbolcular bulunuyor. Sezonun ikinci yarısının ilk haftası Leverkusen deplasmanına gidiyorlar. Alacakları bir yenilgi moral bozukluğu yaratabilir. Ama şu anda üst sıradaki rakiplerinin birden çok kulvarda yarıştığı düşünülürse az da olsa şansları var. Sezon sonunda sıralamadaki yerleri belki üst sıralar olmasa da bol gollü, seyir zevki yüksek karşılaşmalar izlettirdikleri için bile takip edilmesi gereken bir takım.

  1. Burada yazılanlar gerçekleşmediği takdirde herkesin dalga geçme hakkı saklıdır. []
  2. Christian Streich için haftanın püf noktası anlamına gelen “Streich der Woche” adında bir sayfa hazırlanmış. Almanca bilenler için çok eğlenceli ve faydalı haftalık Christian Streich röportajları var: http://www.badische-zeitung.de/streich-der-woche?page=1 []
  3. Japonya, Almanya ve ABD pasaportu olan Sakai’nin Alman milli takımı için oynaması da gündeme gelmişti fakat Sakai Japonya’yı seçti. []
  4. 13 maç kazanırken, 3 maçları da berabere bitti. Sadece bir yenilgi aldılar. Leverkusen’e karşı evlerinde kaybettiler. 44 gol atıp kalelerinde sadece 7 gol gördüler. Bunun dışında Avrupa kupalarında da sadece bir yenilgileri var. Bate Borisov’a grup maçında 3-1 yenildiler. []