Bitime 1 dakika 20 saniye kala Detlef Schrempf boyalı alanda elinde top ve karşısında potayla kalakalıyor. Basketi atarsa dört sayı gerideki Seattle’ın bir şansı olacak. Topu bir kere yere vuruyor, çembere yöneliyor... Ama Dikembe Mutombo tarafından bloklanıyor. 30 saniye kala Sonics bir şans daha buluyor. Shawn Kemp soldan potaya yükleniyor, ama Mutombo onu da blokluyor. Taktik fauller, birkaç çaresiz deneme, en sonunda Nate McMillan’ın hiçbir şeye değmeyen topunu havadan çekip alıyor Mutombo. Maç bittiğinde elinde topla beraber yere yıkılıyor. Gülüyor mu, ağlıyor mu belli değil. Fakat kesin bir şey var, bu NBA tarihinin o güne kadarki en büyük şoku: Şampiyonluk adayı Seattle, ligin en genç takımı Denver’a ilk turda eleniyor.
Dikembe Mutombo, son şutu havadan çekip aldıktan sonra topu sıkıca kavradı. Son düdük çaldı ve yere yığıldı. Topa bir doğa mucizesiymiş gibi bakıyordu. Doğru, Denver'ın gerçekleştirdiği bir mucizeydi ve bu an "NBA tarihinin en büyük şokları" dosyası her açıldığında yeniden anılmak üzere ölümsüzleşecekti.
1993-94 sezonunda pek çok takımın bir şansı vardı, çünkü Michael Jordan basketbolu bıraktığını açıklamıştı. Adaylar muhtelifti: Son şampiyon Hakeem’in Houston’ı, Pat Riley’nin Knicks’i, Majestelerinin yokluğunda ligin en konuşulan adamı Barkley’nin Suns’ı, Miller’ın Pacers’ı, Shaq ve Penny’nin Magic’i... Bir de normal sezonda 63 maç kazanan Seattle SuperSonics. “Payton’dan-Kemp’e” oyununun Stockton-Malone ışığı vermeye başladığı bir yılda Seattle şampiyonluğa yürüyebilirdi. Seri öncesi uzatılan mikrofonlara “İşimizi erken bitirip biraz dinlenebilirsek iyi olur” diyordu Kemp. İlk iki maçı ortalama 17 sayıyla kazandıktan sonra tek yapmaları gereken üçüncü galibiyeti alıp beklemeye geçmekti. Bunun yerine, NBA’in gördüğü en acı verici Davut ve Calut hikayesinin kaybedeni oldular. O güne kadar NBA’de playoff’a sekizinci sıradan giren hiçbir takım birinciyi elememişti. Seriye başlarken Denver koçu Dan Issel’ın “burada oyuncularımızın playoff tecrübesi kazanmasını umuyoruz” dediği kadar vardı. Tüm kadrolarında playoff görmüş bir tane oyuncu vardı çünkü. Efsanevi bir mücadeleyle 2-0’dan geri dönüp seriyi 5 maçta bitirdiler. Serinin kahramanı Mutombo beş maçta 31 blokla NBA rekorunu kırdı, son maçta 8 sayı, 16 ribaund, 8 blokluk performansıyla hem pota altını, hem de Seattle’ın kaderini kararttı.
İki sene sonra NBA finaline çıktıklarında bu sefer Jordan olacaktı. Ne olduğunu anlamadan 3-0 geri düştüler, Key Arena’da iki maç daha kazandılar ama iş işten geçmişti. Gary Payton o Sonics takımını “Hayatımda oynadığım en iyi takım” diye hatırlıyor ve “Bulls’u yenebileceğimizi anladığımızda artık çok geçti” diyor. Ne var ki, geri dönen Jordan’ın kaybetme niyeti yoktu.

Havalı Çocukların Zamanı

The Presidents of the United States of America, adlarından da anlaşılacağı gibi, komik bir punk grubuydu. İki telli bas, üç telli gitar gibi enstrümanlarla eğlenceli şarkılar yapıyor, geyik röportajlar veriyorlardı. Bir söyleşide ufak bir teste tabi tutuldular.
Shawn Kemp ve Pearl Jam basçısı Jeff Ament, bu eski Sonics posterinde birlikte uçuyorlar. Kemp Pearl Jam'in hayranı değil ama Ament koyu bir taraftar ve pek çok konsere formayla çıkmışlığı var.
— Seattle SuperSonics’in NBA şampiyonu olduğu seneyi biliyor musunuz?
— 1979. Sanırım Smashing Pumpkins’in bu konuyla ilgili bir şarkısı var.
Billy Corgan Seattle’lı değil, ama bahsi geçen şarkının açılış dizesi Seattle’ın ne olduğuyla ilgili en güzel ifadelerden birisi. “Shakedown 1979, cool kids never have the time.” Tam olarak tercüme edemeyeceğim, tam olarak ne demek istediğini de bilmiyorum – muhtemelen Corgan nine-time kafiyesini çok sevdi, o kadar. Ama benim için bu şarkı, bu dönem, Seattle’ı mükemmel özetliyor. Seattle tek şampiyonluğunu '79’da kazandı ama dünyanın merkezine oturması '90’lardaydı. Yağmurdan ve sorunlu aile hayatlarından kaçıp evlerinin garajlarına sığınıp öfkelerini gitarları aracılığıyla kusan çocukların rock tarihini değiştirmesi o döneme denk geldi. İsimleri Kurt, Eddie, Layne ve Chris olan bir grup gönülsüz mesih, yıllar sonra rock müziğin göründüğü gibi olmasını ve olduğu gibi görünmesini sağladı. Başka bir 10 yılda büyüyor olsaydım başka bir takımı tutabilirdim. 80’lerde Woody ve Spike’ın Knicks’i sempatik gelebilirdi. Bugünlerde şehrin temsil ettikleri sayesinde Portland’ın peşine takılabilirdim. Ama dönem 1990’lardı ve benim için Seattle’ı sevmekten başka bir yol yoktu.1

Kahve Molası

Artık Seattle’ın Denver’dan intikamını parkede alma şansı yok. Sonics’in Oklahoma City’ye gidişi üzerine uzun uzun konuşmak istemiyorum, zira bu en büyük hayal kırıklıklarımdan birisi. Starbucks’ın CEO’su Howard Schultz’un başarısız sahipliği ve takımı 2006’da Oklahoma’lı Clay Bennett’a satması, ardından Kevin Durant’li gül gibi bir takımı başka bir şehre kaptırmanın acısı üzerine çok yazdım çizdim. Bir şeyi değiştirmiyor. Thunder’ın finale yürüdüğü müthiş 2012 sezonunda karşısındaki tüm takımları tek tek tutmanın değiştirmediği gibi. “Neler olabilirdi?” sorusu şu anda bir şey ifade etmiyor. Belki sevdiğim adamları, Durant’i, Nick Collison’ı, Jeff Green’i takip edip Thunder’ı tutmayı deneyebilirdim. Ama hayır, olmazdı. Jeff Ament’ı Oklahoma City tribünlerinde göremiyorduk, Smashing Pumpkins Thunder’ın şampiyonluğuna atıfta bulunan bir şarkı yapmazdı, Cameron Crowe filmini OKC referanslarıyla dolduramazdı.

"Seattle basketbolu için harika bir zamandı. En iyi taraftarlar bizdeydi. Maçtan sonra şehre döndüğümüzde geceyarısı havaalanında bizi karşılıyorlardı. Normali bu zannediyorduk, ama değildi. Kings ya da Clippers'taki oyunculara soruyorduk, böyle bir şey onlarda olmuyordu."

— Detlef Schrempf
Seattle’a hiç gitmedim. Uzaktan sevdiğim şehirler listesinin tepesindeki yerlerden birisi sadece. Sonics gittikten sonra şehir bunalıma girdi mi bilmiyorum, ama ben öyle düşünmek istiyorum. Muhtemelen sabahları metroya binip işlerine gittiler. Starbucks’tan kahvelerini almaya da devam ettiler.2
Jeremy Repanich, 2002 yılında Seattle SuperSonics’te çalışmaya başladı. Önce stajyer olarak girdi, sonra halkla ilişkiler kısmına geçti. 2006 yazında bir sabah işe geldiğinde masasındaki telefonu çaldı. Telefondaki ses, şefinden geliyordu:
Jeremy, müzeye gidip kupaları alır mısın? Onları şöyle iyice temizle, iyice parlat. Neden diye sorma, anlayacaksın. Ama bugün zor bir gün olacak.
Seattle, tam olarak bir Lakers sayılmazdı. Ortaya konacak iki tane kupa vardı: 1979 NBA şampiyonluğu ve 2004’te Seattle Storm’un kazandığı WNBA şampiyonluğu. Kupalar basın toplantısının yapılacağı bir salona taşındı ve Schultz’un takımı Bennett’a sattığı gün yapılan açıklamanın fonu oldu. Yapılan açıklamaya göre yeni sahip Clay Bennett, takımı Seattle’da tutmak için çalışma sözü vermişti ama içeride herkes bunun sonun başlangıcı olduğunu biliyordu. Repanich ofise döndüğünde akşama kadar kızgın ve üzgün taraftar telefonlarını yanıtladı. Bir taraftar aradığında iyice kendini kaybetti:
Yeter be! Sen takımını kaybediyorsan ben de kaybediyorum! Ben bir de üzerine işimi kaybediyorum, senin en azından bir işin var!3

Bir Şehrin Öldüğü Gün

Guy Maddin'e göre Winnipeg Arena şehrin en mitolojik ve anı deposu yeriydi. Filminde "Ben burada doğdum, tam bu soyunma odasında" diyordu. Arena 2006 yılında yıkıldı, yerine bir iş merkezi yapıldı. Oysa Rogan Taylor'ın futbolseverler için söylediğini hatırlarsak, sporseverler müşteri değildi, kimse ölünce küllerinin bir süpermarkete serpilmesini istemezdi.
Çok sevdiği takımı kaybetmek nasıl bir his derseniz, Guy Maddin’e sorun. Dünyanın en şiirsel (ya da durduğunuz yere göre en anlamsız) filmlerini çeken adam. Kanada devlet televizyonu CBC’nin belgesel kanalı ona gidip doğup büyüdüğü şehri anlatmasını ister. Filmde Maddin, şehrin dünyadaki en yüksek uyurgezerlik oranına sahip olduğunu, gölden geçerken donan atları ve annesinin karıştığı bir seks skandalını anlatır. Bir de, şehrin tarihi binalarını anlatırken Winnipeg Arena’dan bahseder. Burada şaka yapmıyordur Maddin: 80 dakikalık filmin hatırı sayılır kısmını şehrin buz hokeyi takımı Winnipeg Jets’e adar. Ve talihsiz takımın 1996’da şehirden koparılışına. Arena’nın yıkılışı ona göre Winnipeg tarihinin en kara günüdür. “Jets’in gidişi, şehrin ruhu ve egosunu tamamen bitirdi” der müzisyen Randy Bachman.4
2011’de ilginç bir şey olur. True North adındaki bir şirket, Atlanta Thrashers’ı satın alıp takımı Winnipeg’e taşıma kararı alır. Winnipeg’liler kararı sabaha kadar sokaklarda dans ederek kutlar. İki hafta sonra sezonluk biletlerin tamamı 17 dakikada tükenir. Sezon açılış maçı için Kanada Başbakanı Stephen Harper kulüpten 14 bilet ister. Kulüp kendisini kibarca reddeder, olağanüstü ilgi sebebiyle sadece iki bilet verilebilecektir.
Maddin Jets’in dönüşünü tabii ki sevinçle karşılar:
Şehir uyandı, artık uyurgezerlik yok. Yıllar sonra kendimizi bu şehre ait hissediyoruz. Bizdeki dönüşüme inanamıyorum.
Kanadalılar, buz hokeyi konusunda hassas insanlar. 2010 yılında Vancouver’da Olimpiyat Oyunlarını düzenlerken tek bir şey önemliydi: Buz hokeyinde altın madalyayı almak. Bunu başardılar. Ertesi sene Canucks ilk defa Stanley Cup’ın eşiğine gelip görkemli şekilde kaybettiğinde şehrin altını üstüne getirdiler.5 Yıllardır sırt sırta çalıştığım bir arkadaşım var: Stefan. Artık telefonları “Naber toprağım?” diye açacak, ya da yağmur yağdığında “İyi iyi barajlar dolacak” diyecek kadar Türkleşti ama halen Canucks’ın 2011’de Boston Bruins’a yenilmesini sindiremedi. Bazen hala spor muhabbetinin bir yerinde aklına Canucks geliyor, o altıncı ve yedinci maçları Türkiye’de sabaha karşı internet üzerinden izleyişini, iki maçta da takımının kaybedişini anlatıyor. YouTube’dan maç özetini bulup Canucks’ın nerede yanlış yaptığını çözmeye çalışıyor. Sanki yeterince tekrar izlerse skoru değiştirebilirmiş gibi. Spor söz konusu olduğunda “O gün neredeydin?” sorusu çok geçerli. Bu yüzden, Seattle’ın kazanmaya (ya da oynayıp kaybetmeye) çok ihtiyacı var.

"Sakin olmalısın. Anın heyecanına kapılma. Bu herhangi bir maç değil, ama inan bana, sakin olursan bunu herhangi bir maç haline getirebilirsin."

— Terry Bradshaw

En Büyük Sahne

Sonics artık yok, ve Seattle bu gerçekle yüzleşeli çok oldu. Ama Seattle’ın uykudan uyanması için büyük bir şansı var. New York’ta, tüm dünyanın gözlerini diktiği Super Bowl sahnesine çıkacaklar. Seattle Seahawks, Denver Broncos’la karşılaşacak. Sonics-Nuggets eşleşmesinin aksine, ortada bir Davut ve Calut durumu yok. Olsa bile, Broncos bir adım önde. Bu Super Bowl’un çekiciliği, ligin en iyi hücum takımıyla, en iyi savunma takımı arasında oynanacak olmasında. Broncos, Peyton Manning’in toplam 5,477 yard pas atması başta olmak üzere bir düzine rekorun sahibi oldu. Manning’in kırdığı rekorların bir kısmının sahibi olan Tom Brady’li New England Patriots’ı geçip geldiler. Ligin en iyi ofansif kadrosu onlarda. Ama Seattle Seahawks da sürpriz takım sayılmaz. Henüz ikinci sezonundaki Russell Wilson ligin en heyecan verici oyuncularından birisi. Daha lisedeyken bir oyuncu kampında tanıştığı Peyton Manning’den hayranlıkla bahsediyor ve “Ondan öğrendiğim şeyleri kullanmaya çalışıyorum. Tabii ki gidecek çok yolum var” diyor. Olasılıkla NFL’de herkesin sevdiği ender adamlardan birisi. Geçen hafta Fox yorumcusu Terry Bradshaw’un yanına gidip Super Bowl’u nasıl kazanabileceği konusunda tavsiye aldı. Steelers’la dört kere Super Bowl’u kazanan Bradshaw psikolojiden bahsetti:
Son yıllarda pek az spor Amerikan futbolu kadar güçlü hikayeler çıkarabilmiştir. Dokuz yaşındaki Riley Kovalcik, kendisi gibi işitme engelli olan Derrick Coleman'ın hikayesinden etkilendi ve koca adama bir mektup yazdı...
Sakin olmalısın. Anın heyecanına kapılma. Bu herhangi bir maç değil, ama inan bana, sakin olursan bunu herhangi bir maç haline getirebilirsin.
Eğer Wilson sakin kalabilirse, takımı sezon boyunca yaptığı savunmayı yapabilirse, tarihin en soğuk Super Bowl’unda Seahawks’un bir şansı olabilir. Takımın taraftarlarını simgeleyen “12. Adam” bunu bekliyor olacak. Seattle Seahawks, 1984 yılında 12 numaralı formasını emekliye ayırdı. "12. Adam"larının NFL'deki en iyi taraftar olduğunu düşünüyor ve geçen yıl Galatasaray'dan geri aldığı desibel rekorunu kanıt gösteriyor. Şu daha güzel bir kanıt: Geçen hafta 30.000 taraftar sokaklara dökülerek takımlarını Super Bowl için New York'a uğurladı.
Wilson, Seahawks’un tek ilgi çekici adamı değil. Derrick Coleman, Amerikan Futbol Ligi tarihinde tamamen işitme engelli olan ilk oyuncu. Geçen hafta New Jersey’li küçük bir kız Coleman’a bir mektup yazdı. Babasının Twitter üzerinden muhatabına ulaştırdığı mektuba göre işitme engelli iki kız kardeş Coleman’ın mücadelesinden ilham buluyorlardı. Coleman da kendi elyazısıyla bir mektup yazıp kızlarla paylaştı: “İşitme cihazları da kullansak kendi hayallerimizi ve hedeflerimizi gerçekleştirebiliriz!”
Ve elbette Richard Sherman: Trash talk konusunda şu anda Amerikan sporlarındaki en büyük isim. Önceki sene bir New England Patriots maçından sonra Tom Brady’nin yanına gidip laf atması, üzerine bir de bunu meme yapıp twitter’dan paylaşması onu bir fenomen yaptı. Sherman’a göre Brady maçtan önce gelip “Maçtan sonra görüşürüz” demişti, maçı Seahawks kazanınca da birlikte fotoğraflarını “U Mad Bro?” diye tweet’ledi. Ona göre Seahawks elbette kazanacaktı çünkü “O tek bir adam, biz ise bir takımız. Onlar Brady Bunch, biz ise çıkıp savunma yapan 11 adamız.”
Coleman mektubu yanıtsız bırakmadı: "Bilmenizi isterim ki yaptığım her şeyde elimden gelenin en iyisini yapıyorum ve sana ve ikiz kardeşine de inanıyorum."
Daha büyüğü konferans finalinde yaşandı. Bu sezonki NFL playoff’larının belki de en kritik hareketini yapıp Michael Crabtree’ye atılan bir pası engelledi. Maç bittikten sonra Crabtree’nin yanına gidip bir şeyler söyledi ve ufak bir itişme yaşandı. Sherman mikrofonların başına gittiğinde kendini kaybetmiş gibiydi: “Ben bu oyundaki en iyi savunmacıyım. Eğer beni Crabtree gibi zavallı bir tutucu ile denemeye çalışırsanız olacağı budur.” Başka bir röportajda da “Size Crabtree’nin en iyi halinde bile vasat olduğunu söylemiştim. Asla benim karşımda maçı kazandıracak pası yakalama fırsatına izin vermem. Şaka mı bu?” Twitter’da tepkiler yağmur gibiydi: En hafifi “serseri” olan onlarca yorum aldı. Maçtan günler sonra CNN’e konuşurken ise son derece dikkatli ve makul bir adam profili çizdi:
Biz vahşi bir spor yapıyoruz ve ben hayattaki tüm öfkemi, garezimi sahada çıkartıyorum. Ama ben sadece futbol oynuyorum. Kimseyi dövmüyorum, suç işlemiyorum veya tutuklanmıyorum. Yaptığım her şey futbol sahasının çizgileri içinde. Fakat bana yapılan ırkçı yakıştırmalar gerçek. Onların düşünmeye zamanı vardı, evlerinde bilgisayar başında otururken bu hakaretleri edebilmeleri üzücü. Toplum olarak bunu geride bıraktığımızı düşünüyordum.”

"Şehir uyandı, artık uyurgezerlik yok. Yıllar sonra kendimizi bu şehre ait hissediyoruz. Bizdeki dönüşüme inanamıyorum."

— Guy Maddin
Sherman genel manada sporcuların sivri taraflarının gittikçe yuvarlatılmaya çalışıldığı bu günlerde gerçek bir karakter sunuyor. “Jerry Maguire”ı ya da “The Blind Side”ı bir kez daha izlemenize gerek yok, çünkü Sherman var. Los Angeles’ın gettosu Compton’dan çıkıp spor bursuyla Stanford’da okuyan bir adam olarak hikayesi o kadar kuvvetli. Sevimsiz gelebilir, daha mütevazı olmayı deneyebilir, ama olmak istemiyor. Jordan ya da Muhammed Ali de istememişti. Böyle adamlar etraftayken spor daha eğlencelidir. Seveni arkasındadır, nefret edeni iddialarının altında kalmasını ister. Spor ortaya çıkıp “Ben en iyiyim” deme imkanı olan ve bunu sayısal olarak kanıtlayabileceğiniz ender alanlarından biridir hayatın. O yüzden Sherman’la Super Bowl ayrı bir keyifli olacak.6
Sherman’a gelen son soru şuydu: “Sen ligdeki en iyi savunmacısın, Peyton Manning en iyi hücumcu. Ne düşünüyorsun?” Sherman gülümsedi: “Eğlenceli bir eşleşmeye benziyor!”

Şehrim Benim Arkamda

Macklemore, belki de 1990’lardan bu yana Seattle’ın çıkarttığı en önemli müzisyen. Şarkılarında da Seattleite kimliğini hakkıyla yansıtıyor. Önceki sezon Thunder maçlarında “Can’t Hold Us”ı çaldığında ilk karşı çıkanlardan birisi oldu: “Hayır, bu bizim şarkımız!” O şarkısında “Ellerinizi kaldırın, bu bizim partimiz / Kimse izlemiyormuş gibi yaşamaya geldik buraya / Şehrim benim tam arkamda / Eğer düşersem beni yakalarlar, başarısızlıktan ders alırım, tevazuyu öğrenirim ve sonra yürümeye devam ederiz” derken bu Seattle’a da, Sonics hayal kırıklığının Seahawks başarısına dönüşmesine de uyuyor.
Oklahoma City Thunder maçlarında "Can't Hold Us"ı çalmaya başladığında Macklemore "Hayır, bu bizim şarkımız!" diye tepki gösterdi. Şarkının sözleri hem Seattle'a, hem de Sonics'in çöküşüne ve Seahawks'un yükselişine uyuyor.
Macklemore Şubat ayını nişanlısıyla birlikte Hindistan’da geçirmeyi planlıyordu. Sonra bunu iptal etti. Çünkü 2 Şubat’ta New York’ta olacak. Seahawks’ın Super Bowl biletini aldığı San Francisco 49ers maçına çıkmadan önce sahaya çıktı ve tabii ki “Can’t Hold Us”la “Thrift Shop”ı söyledi. “Gerçeküstü bir tecrübeydi,” dedi. “Hayatım boyunca Seattle takımlarının taraftarıydım ve bu gelmiş geçmiş en iyi andı.” Maç bittikten sonra Macklemore da soyunma odasındaydı, kutlamaları takımla birlikte yaptı. MetLife Stadyumu’nda da maç sonunda soyunma odasına girecek, o kesin.
Seattle zaferler ve travmalar konusunda beş ve katlarını seven bir şehir. 1979’da kazandı, 1994’te kaybetti, 2004’te kazandı. Maddin, Jets’in geri dönüşünü tarihi metinlerde baş kahramanın hikayeye bir hayalet olarak geri dönüşüne benzetiyor. Şampiyonluğun Seattle’a 35 yıl sonra geri dönmesi de bu hikayeye muhteşem bir epilog olacak. Ve başka bir hikayenin umut verici prologunu oluşturacak. Çünkü Corgan’ın da yazdığı gibi “The end is the beginning is the end.” Çünkü havalı çocuklar Seattle’da. Çünkü Seahawks kazanırsa bu sefer şampiyonluk şarkısını kimin yazacağını biliyoruz. Ve Denver kazanırsa bunun şarkısını yazacak yeterince sıkı bir müzisyeni yok.
  1. http://www.youtube.com/watch?v=aiHxIdkjA5U
  2. 31 Mayıs’tan beri herhangi bir Starbucks’a adım atmıyor oluşumun arkasında Sonics yok belki, ama Schultz’u düşündükçe bu karara iki kere sahip çıkıyorum.
  3. http://deadspin.com/5907371/howard-schultz-gave-out-350-starbucks-gift-cards-an-insiders-notes-on-the-shabby-death-of-the-seattle-supersonics
  4. Bachman-Turner Overdrive’ın iki ön adamından birisi.
  5. Ve gelmiş geçmiş en güzel “isyan günlerinde aşk” fotoğrafını verdiler.
  6. http://www.businessinsider.com/richard-sherman-trash-talking-quotes-2014-1
Tasarım, ayak işleri, getir-götür: @mkubilayk