Skip to content

Yanlış Zaman Yanlış İnsan

Love’ın ikinci sezonu başladı. Yanlış hayatı yanlış yaşayan Mickey ve Gus geri dönüyor!

Netflix’in geçen yıl başlayan dizilerinden biri olan Love öncesinde büyük çaplı bir tanıtım yapılmadan, sessiz sedasız stream olarak izleyiciye sunulmuştu. Aslına bakarsanız yayınlandığı ilk günlerde çok da ilgi çekmemiş ve üzerine de çok fazla bir şey yazılıp çizilmemişti.

Ama zaman içinde diziyi izleyen insan sayısı arttıkça karşımızda pek de öyle bir kalemde geçiştirilmeyecek bir iş olduğunu fark etmeye başladık. Bir kere dizinin arkasında kapı gibi Judd Apatow duruyordu. Bugüne kadar yaptığı neredeyse her şey harika olan bu adam yanına Girls’de birlikte çalıştığı Lesley Arfin ve onun kocası, dizinin de erkek başrolü Paul Rust’ı alıp ortaya şahane bir iş çıkarmıştı. Bunu en azından şimdi artık net olarak tespit edebiliriz.

Filmin senaryosunda da parmağı olan Rust, Arfin ile birlikte projeyi ilk olarak bir film yapmak maksadıyla Judd Apatow’a götürmüş. Ama bu tip projeler konusunda uzman olan Judd, “gelin biz bunu dizi yapalım” deyip Love’ın yapımcılığını da üstlenmiş. Hatta işin içine ailesini de katan Apatow, filmde Gus’ın öğretmenlik yaptığı çocuk dizi yıldızı rolünü de kızı Iris Apatow’a vermiş.

Love, bir radyoda program koordinatörlüğü yapan Mickey (Gillian Jacobs) ile, aşırı kötü bir fantastik dizi setinde çocuk oyuncu öğretmenliği yapan ama asıl amacı senarist olmak olan Gus’ın (Paul Rust) hikayesi. Bir nevi, birbirleriyle neredeyse hiç alakası olmayan, hatta karşı karşıya gelmeleri bile imkansız olan iki insanın böyle bir hayatta bir şekilde tanışıp sevgili olmaları üzerine bir dizi.

Henüz ilk bölümde neredeyse tüm özelliklerine vakıf olduğumuz ikiliden Gus, her ne kadar biraz ezik ve mağdur durumda olsa da onu terk eden sevgilisinin “yapmacık samimiyet” dediği şeyden muzdarip. Senarist olarak bir kariyer hırsına sahip olsa da eline geçen ilk fırsatı ukalalığıyla mahvetmeyi başarıyor. Mickey ise kendi deyimiyle “queen of shit”. Neredeyse bulaştığı her şeyi berbat etme yeteneği var ve 32 yaşında olmasına rağmen henüz kaygan zeminden kurtulabilmiş değil. Seks, alkol ve uyuşturucu bağımlısı. İşte bu iki farklı kafayı, iki “yanlış” insanı bir araya getirmeye çalışan bir dizi Love.

Peki, Love’ı bu kadar özel kılan ve sevenlerin çok sevmesini sağlayan özelliği ne? Bir kere en başta, karşımızda oldukça gerçek, bütün zayıflıkları, bütün çıplaklıkları, bütün sorunları ve bütün bağımlılıklarıyla resmedilen iki sapasağlam karakter var. İki taraf da, özellikle Mickey, dibe vurmuş durumda. Acıları, bağımlılıkları, sinir bozucu tarafları çok fazla ve modern çağda herhangi bir ilişkide hoş görülmeyecek neredeyse tüm özelliklere sahipler. Böyle bir dünyada hata yapan, hatta hata yapmayı bir yaşam standardı haline getiren iki insan bir şekilde bir araya geliyor ve ayakta durmaya çalışıyorlar. Kısacası, onlar yanlış hayatı yanlış yaşıyorlar.

İlk sezon genellikle birbirlerini tanıma, Mickey’nin bağımlılıklarıyla savaşma ve Gus’ın bir senarist olarak yükselme çabalarına ayrıldı. Yani ilk sezon aslında kısa bir merhabaydı. Asıl dizi şimdi, yani ikinci sezonuyla başlıyor. Eğer bu seviyede, bu “kafada” devam ederse Girls’den sonra yeni bir fenomene kavuşabiliriz.

Girls’ün adını anmamız tesadüf değil zira yukarıda adını saydığımız iki isim yani Apatow ve Arfin bir şekilde Girls ile haşır neşir olmuş (ki Apatow hala dizinin bir parçası) insanlar. Ortaya çıkan hikayedeki karakterler, Girls’den de ruh kardeşliği yakalayabileceğimiz kişiler. Her ne kadar yan roller henüz zenginleşemese de bu handikap ilerleyen sezonlarda toparlanacak gibi görünüyor.

Love, Instagram ya da Facebook’ta aynı fotoğrafa kafa uzatıp yüzlerce kalp koyan ve ne kadar mutlu olduklarını ısrarla göstermeye çalışan çiftlerin aksine, tam anlamıyla boku yemiş, dibe vurmuş ve zayıflıklarından kurtulamamış iki insanın hikayesi. Sadece bu “damardan” tavrıyla bile birçok dizinin bir adım önünde. İlk sezon sapasağlam senaryosuyla şahane bir karışıklık içinde geçerken, ikinci sezonda artık karşımızda iki sevgili olarak Gus ve Mickey olacak. Onları yine büyük ihtimalle epey komik, saçma ve hatalarla dolu bir yolculuk bekliyor. Eh, biz de onları bekliyoruz elbette.