Skip to content

Liverpool İçin Efkâr Vakti

Bugün artık akıldan bile geçmeyen şampiyonluk o günlerde bir ihtimaldi ve çok güzeldi.

Kaseti geri sarıp geçen sezonun sonlarına dönersek Liverpool için problemin nerede başladığını tespit edebiliriz. Bugün artık akıldan bile geçmeyen şampiyonluk o günlerde bir ihtimaldi ve çok güzeldi. Sezon sonundaki iki kritik maçta yani Chelsea ve Crystal Palace maçlarında kaybedilen şampiyonluğun bugüne kadar süren bir travmanın başlangıcı olduğu aşikâr. Öyle sanıyorum bu süreci şu üç kavram üzerinden ortaya koyabiliriz: Telaş, Hüzün ve Yıkım.

Telaş

Liverpool, geçen sezonun ikinci yarısında uzun zamandır oynamadığı kadar kendine güvenerek mücadele ediyordu. Premier Lig’i domine edecek hızda ve kudrette oynayan Sterling, Sturridge ve Suarez üçlüsünün yaratıcılığıyla oluşan galibiyet serisi, Liverpool’u şampiyonluğun kıyısına kadar getirmişti. Bununla beraber, Liverpool’un özellikle defans hattında problem yaşayan bir takım olduğu biliniyordu. Bilhassa 3-2 kazanılan Manchester City maçında savunma zaafları daha bir gün yüzüne çıkmış ve iyi hücum eden bir takım karşısında Liverpool’un zor anlar yaşayacağını herkes gözleriyle görmüştü. Ama girişte bahsettiğim kendine güven duygusu huzurlu örtüsünü tüm takımın üstüne bir şekilde örtüyor ve yolculuk devam ediyordu.

27 Nisan 2014’te, o acı günde Chelsea Anfield’a gelmişti. Artık herkesin ezberlediği Gerrard’ın pozisyonunu bir kenara bırakıyorum. Çünkü giden şampiyonluğun Gerrard’ın ayağının kaymasıyla hiçbir ilgisi olmadığını düşünüyorum. Asıl problem, o ilk gol yendikten sonra Liverpool’da oluşan inanılmaz telaş durumuydu. Yapılacak tek şey Allah ne verdiyse saldırmayı bırakıp sakinleşmekti ama Liverpool bilakis daha da bilinçsizce gidiyordu Chelsea’nin üstüne. İşte bugüne kadar süren travmanın ilk kıvılcımı da orda, yenen ilk golden sonra oluşan telaşta başladı. Bugün bile Liverpool benzer bir telaşla top oynamayı sürdürüyor. İşin kötüsü bu telaş sahada oynanan oyunu aşıp Liverpool’un transfer politikasına da yansıdı. Ekseriyetle Southampton’dan gelen futbolcularla takım tıka basa dolduruldu. Tüm bu şamatanın içinde Reus ve Cavani isimleri ortalıkta dolaşırken sürpriz bir yumurta gibi son anda bir de Balotelli geldi takıma. Bu telaşlı son dakika hamlesinin Liverpool tarihine geçecek bir fiyaskoya neden olacağını ise aslında birçok insan tahmin ediyordu. Nitekim aradan geçen üç ayda Balotelli ona güvenmeyenleri ziyadesiyle haklı çıkarmayı başardı.

Liverpool v Aston Villa - Premier League

Hüzün

Chelsea maçında başlayan telaş futbolu Crystal Palace deplasmanında da tekrarlanınca maç beraberlikle bitmiş ve Palace maçındaki depresif sonuçla beraber şampiyonluk mucizelere kalmıştı.

Hüznün başladığı an da 3-3’lük skorun ardından Luis Suarez’in yüzünü formasıyla kapatıp ağlamaya başladığı andı. Şampiyonluğun kaçması bir anlamda Luis Suarez’in de gideceği anlamına geliyordu. Gerrard da bunun farkındaydı elbette. Maçın sonunda Suarez’e sarılması ve ağlamamasını söylerken kendisinin de ağlamaklı olması gerçekten hüzün vericiydi. 25 yılda, şampiyonluğa en çok yaklaşılan anlardan birinde, Liverpool taraftarlarının eski dostu olan hüzün kapıyı yeniden çalmıştı işte. City ardı ardına galibiyetlerle yoluna devam ediyordu. Para babalarının bu şımarık takımının Liverpool’a bir damla bile mutluluk bırakmayacağının herkes farkındaydı. Son hafta oynanan ve bir noktadan sonra formalite maçına dönüşen Newcastle maçı da bu hüzünle raks edildi ve biraz zorlansa da Liverpool şampiyonluğu kaçırdığı sezonu dünyanın en hüzünlü galibiyeti ile kapattı.

Yanlış transfer politikasının sebeplerinden biri telaştı evet, diğer neden ise takımın üstüne çöken bu hüznün dağıtılması isteğiydi. Liverpool yönetimi sağa sola saldırıp futbolcu ararken biraz da bu kara bulutları dağıtmak, stabil duruma gelen takımın buhranlı ruh halini hareketlendirmek istiyordu. Ama Saatler adlı kitabın bir yerinde ne diyordu Richard Brown: Ah Bayan Dalloway, sessizliği örtmek için her zaman partiler verirsiniz.

Liverpool, hüzünlü sessizliği transfer çılgınlığıyla bir partiye çevirerek atlatmaya çalışsa da, gelinen noktada Moreno hariç hiçbir transferin takıma bir katkısı olmadığını görüyoruz. Durumu daha başından kavrayan Gerrard ise geçtiğimiz hafta verdiği bir röportajda partiyi şu minvalde sözlerle bitirdi: Takımı bir sürü oyuncuyla doldurmak yerine adam gibi bir forvet almalıydınız.

Gerrard, bunların yanında kendisiyle sezon sonuna kadar sözleşme yenilenmezse takımdan ayrılacağını da bildirdi. İşte o Crystal Palace maçında başlayan hüzün Gerrard’ın takımdan ayrılma noktasına geldiği şu âna kadar sürdü ve sürmeye de devam ediyor. Her ne olursa olsun, isterse bir değil beş tane şampiyonluğun kaçırılmasına sebep olsun, Gerrard’ın bu takımdan ayrılması demek Liverpool’un mevcut anlamının yüzde ellisini kaybetmesi demektir. Umarım her iki taraf da bu kadar saçmalamayı göze almaz ve hâlihazırda süren hüzün büyük bir hatayla acıya dönüşmez.

2

Yıkım

Bu sezon oynanan bütün büyük maçların kaybedilmesi, küçük maçların ise ya zorlukla kazanılması ya da yine kaybedilmesinin bir yıkım olduğunu düşünmüyorum kesinlikle. Hatta Liverpool’un bu sezon sonunda ligi ilk dört içinde bitiremeyip Şampiyonlar Ligi’ne katılamaması da bir sürpriz olmayacak. Bahsedeceğim yıkım hadisesinin bugün oynanan kötü futbolla ve vazgeçilen hedeflerle bir ilgisi yok. Tüm bunlar yazın yaşanan yıkımın artçıları sadece.

Luis Suarez Liverpool için tam olarak ne ifade ediyordu? Bu soruya sanıyorum herkes “Çok şey” diye cevap verir ama yeterli bir cevap değil bu. Bir futbolcu ile bir takımın tam olarak uyum sağladığı olağanüstü anlar vardır. Bunlar herhangi bir takımın başına 5-10 yılda bir gelir. Daha sıklıkla yaşandığında ise büyük ihtimalle Real Madrid ya da Barcelona’dan bahsetmiş olursunuz. Ama Liverpool normal şartlarda yoluna devam eden bir takım ve bu olağanüstü uyumu 7-8 yılda bir yakalıyorlar. Farklı isimlerden örnekler verilebilir. Mesela Michael Owen, Fernando Torres ve Luis Suarez. Yayarsanız 18 yıllık bir süreçten bahsetmiş olursunuz. Büyük takımlar, büyük oyuncuları kaybettiklerinde en az onlar kadar vazgeçilmez bir futbolcu bulmak zorundadırlar. Liverpool da bunu yapmalıydı ama yapamadı. O yüzden Luis Suarez’in ayrılması önemli bir kayıp yerine bir yıkıma dönüştü ve artçıları sezon boyunca takımın gölgesi olmaya devam edecek gibi görünüyor. İşin tuhafı ben Suarez’in sadece Liverpool’da olağanüstü bir oyuncu olarak kalacağını ve gittiği Barcelona’da ya da daha sonra gideceği takımlarda aynı başarıyı tekrarlayamayacağını düşünüyorum. Bir nevi yeni Torres vakası yani. Liverpool ve Suarez ilişkisi bütün problemlerine rağmen ender yaşanan bir uyumla efsaneleşti. Bu mutlu birlikteliğin ardından en azından Suarez cephesinde bu güzellikte bir şey yaşanacağını sanmıyorum.

Peki ne olacak? Liverpool nasıl toparlanacak? Premier Lig hedeflerinin minimize edildiği bunun yerine Şampiyonlar Ligi’ne odaklanılan bir yol haritası ne kadar faydalı olur bilemem. Mevcut şartlarda takım grubunu ikinci sırada bitirse dahi diğer gruplardan gelecek herhangi bir grup liderini eleyecek güce sahip görünmüyor. Ha bu gerçekleşse dahi Liverpool için çeyrek finalden öte bir köy yok.

Premier Lig için ise şimdiden “Şampiyonlar Ligi’ne katılma” hedefi belirlenmiştir sanırım. Chelsea’nin şampiyon olacağını bugünden söylemek büyük konuşmak olabilir ama aksi yönde bir sonuç da sürpriz olacaktır. Geriye kalan takımlar içinde City’i de bir kenara bırakırsak Liverpool’un üçüncülük şansı hâlâ var. Tabii şu an oynanan futboldan ziyade gelecekte takımın toparlanacağını hesap ederek söylüyorum bunu. Ha bu üçüncülük Brendan Rodgers ile mi gelir bilemem ama kötü gidişin bana kalırsa Rodgers ile de pek alâkası yok. Daha ziyade yukarıda bahsettiğim durumların Liverpool’u yorduğunu düşünüyorum.

Bütün bunlarla beraber, Liverpool için hem bu sezon hem de sonraki sezonlarda bir numaralı hedef Sterling’i takımda tutmak olacak. Zira onun gidişiyle yaşanacak ikinci bir yıkımı ne kulüp kaldırabilir ne de taraftar. Sterling, Sturridge, Moreno ve Coutinho gibi isimlerle oyunu yeniden hızlandırmak bir anlamda geleceği de kurtarmak olabilir. Aksi istikamette hareket edilir ve Balotelli benzeri maceralara tekrar girilirse korkarım Liverpool’da kışlar çok uzun sürecektir.