Skip to content

Neden

Savaşa karşı tüm gücüyle haykırıyordu ta ki bir gün kurşunların hedefi oluncaya kadar... Fransız siyasetçi Jean Jaures tam bir asır önce öldürülmüştü.

Eski Pâris’de bir ömür geçti;
Jaurès’in gür sadâsı devrinde,
Tuncu canlandıran ilâh’tı Rodin;
Verlaine absent’i Baudelaire afyonuna
Karışan bir sihirli haz’dı şiir.

Yahya Kemal’in dizelerinde böyle anlatılan eski Paris’e renk katanlardan biriydi Jean Jaurès. Yıllarca Sosyalist Parti’nin lideri olacak, Şefik Hüsnü’nün hocası, Mustafa Suphi’nin de pek sevdiği siyasetçi, 3 Eylül 1859’da doğmuştu. Orta halli bir ailenin çocuğuydu, zekâsıyla daha küçücükken fark edilmişti.

Felsefe okumak için École Normale Supérieure’e 1878’de adımı atan Jaurès, okulu üçüncülükle bitirmişti. Önce lisede, ardından üniversitede dersler vermiş, genç yaşında siyasete atılarak 1885’de milletvekili seçilmişti. Cumhuriyetçi olsa da giderek sola yaklaşıyordu.

1889’da koltuğunu koruyamayan politikacı, üniversiteyi dönmüş, Duyulan Dünyanın Gerçekliği ve Luther, Kant, Fichte ve Hegel’de Sosyalizmin Kökenleri adlı iki doktora tezi hazırlamıştı. 1893’ten 1914’e kadar bir dönem dışında hep parlamentoda olan Jaurès, 1904’te L’Humanité gazetesini kurmuştu.

28 Haziran 1914’te Arşidük Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da öldürülmesinden sonra Avrupa’da iklim sertleşmişti. Adım adım yıkıma yaklaşılırken, o savaşın karşısında yer alıyordu. Esen milliyetçi rüzgârların hedefiydi. 31 Temmuz 1914’te arkadaşlarıyla birlikte bir cafédeyken duyulan iki silah sesi sonu oluyordu.

Ertesi seferberlik ilan edilmiş, üç gün sonra Almanya da Fransa’ya savaş açmıştı. 2 Ağustos 1914 Osmanlı Mebusan Meclisi’nin andığı politikasının katline gelince… Tetiğe dokunan Raoul Villain Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra yargılanmış, suçsuz bulunmuştu. Mahkeme masraflarını Jaurès’in dul eşinin ödemesi belki de her şeyi anlatıyordu. Sonradan İspanya’ya yerleşen katil, Franco yandaşlarına casusluk yaptığı gerekçesiyle 1936’da vurulacaktı.

Sahi Jacques Brel’in sorduğu soruyu tekrarlayalım, tam bir asır önce onu neden öldürdüler…

Son söz onun olsun…

“Ulusların bağımsızlığı en yüksek güvenliği Enternasyonal’de bulmaktadır. Öte yandan, Enternasyonal de en güçlü ve en soylu dayanağını bağımsız uluslarda bulmaktadır. Neredeyse insanın şöyle diyesi geliyor: Az yurtseverlik bizi Enternasyonal’den uzaklaştırır, çok yurtseverlik ise ona yaklaştırır. Bu bakımdan sosyalist ve enternasyonalist emekçilerin ulusal savunmanın örgütlerine katılmalarında hiçbir çelişme yoktur. Gerçi burjuvaların aykırı davranışları yüzünden emekçiler bazen cumhuriyetten soğurlar, ama cumhuriyetin gerçekten tehdit edildiğini görünce öfkeyle ayağa kalkarlar ve Avrupa’da yeni bir cumhuriyetin kurulduğunu görünce sevinçten titrerler. Onlar için yurt da cumhuriyet gibidir. Burjuvaların ve kapitalistlerin yurt anlayışını protesto etmek için sosyalistler yurt kavramına yüz çevirmezler, tersine ulusun bağımsızlığı tehlikeye girince dört elle sarılırlar ona.”

Jaurès’in doğumunun 150. yılında Zebda Brel’e de, ona da selamı çakmıştı! Israrın sakıncası yok; hakikaten onu neden öldürmüşlerdi…