Skip to content

Belki Mahallenden Mark Cavendish Geçer

Mark Cavendish Türkiye Turu'nda yarışacak. Öncesinde bir fotoğraf hakkında konuşmamız lâzım.

Mark Cavendish gelebilir, gelecek, geldi. Son birkaç haftadır bisiklet dünyasının dilinden düşmeyen cümleler bunlar. Bisikletin gelmiş geçmiş en büyük sprinterlerinden biri 50. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nda olacak. Yıllardır beklediğimiz an geldi, bir süperstar bu yollarda pedallayacak.

Birkaç gün önce Cavendish’in gelişi ve Türkiye Turu üzerine düşünürken aklıma eski bir fotoğraf geldi. O fotoğrafı bu sayfanın tepesinde görüyorsunuz. İkiliyi tanıdınız değil mi? Hemen belirtelim, Cofidis mayosuyla gördüğünüz isim David Millar, şu an Garmin’de yarışıyor ve kariyerinin son yılını geçiriyor. Britanya bisikletinin 90’larda çıkan ilk yıldızıydı ve ülke topraklarında bu spor popüler değilken basında kendine yer bulmayı başarmıştı. Yanındaki çocuk ise Mark Cavendish. Başta da yazdım, kimilerine göre tarihin en iyi sprinteri.1

1990’ların sonunda David Millar, Mark Cavendish’in doğup büyüdüğü Man Adası’nda bir yarışa katılıyor, velet Cavendish muhtemelen “Abi bir fotoğraf?” diyor ve arkadaşlarına hava atacağı bir kare yakalamayı başarıyor. Bir tesadüf. Gelecekte ne olacağını kim bilebilirdi? Cavendish’in Millar’ı gerilerde bırakacağını, fotoğraftaki yıldızın doping sorunlarıyla ve kişisel sorunlarla boğuşacağını, küçük çocuğun ise Britanya’nın bir numaralı bisikletçisi olacağını kim tahmin edebilirdi? Bazen olabiliyor işte.

Şimdi o Cavendish burada, Türkiye’de yarışacak. Kariyeri hâlâ zirvede fakat eskisi kadar rakipsiz değil. Geçmişte Türkiye Turu’na defalarca gelen, ilk büyük başarılarını burada elde eden Marcel Kittel 2013 Fransa Bisiklet Turu’na damgasını vurmuş, Cavendish’in tahtına göz diktiğini, hatta artık ortaya oturması gerektiğini göstermişti. Son Paris etabındaki mağlubiyet Britanyalı’nın uzun süredir tatmadığı bir şeydi.

Bu sene kritik. Mark Cavendish belki sezona tam istediği gibi başlayamadı ama Fransa Bisiklet Turu’na epey zaman var ve hazırlanmak için ilk büyük durağı burası olacak. Mantıklı bir tercih olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye Turu, dünya çapında adını duyurduğu son yıllarda hep sprinterlerin yarışı hâline geldi. Andrea Guardini gibi isimlerin ilk kez rüştünü ispat ettiği, Andre Greipel’in zaferlerine yenisini eklediği, Alessandro Petacchi gibi artizlerin, Robbie McEwen gibi babacan isimlerin bir şekilde uğradığı bir bisiklet turu oldu. Genel klasman mücadelesi elbette önemliydi, yeni tırmanışlar eklendi, epik zirveler ve manzaralar gördük. Fakat çoğu zaman genel klasman mücadelesi ikinci planda kaldı, mevzubahis Tur olduğunda hep bir şekilde sprinterlerin savaşına tanık olduk.

Bu çok güzel bir şey işte. Bir gelenek oluşturmak. Konu ne olursa olsun, en çok şikayet ettiğimiz konu budur ülkede: “Bizim bir geleneğimiz yok.” Al işte, bir gelenek. 50. kez yapılıyor. Her zaman bu kadar popüler miydi? Hayır. Öylesine geçen yılları oldu mu? Evet. Tam tersine bundan daha çok medya ilgisi çektiği, gazetelerde boy boy yer aldığı zamanlar oldu mu? Ona da evet. İniş çıkışlarla geçen, kendine gazete küpürlerinde, arşivlerde yer bulan bir 50 yıl.2

Herkesin anısı kendisine. Ben 2000’lerin başında televizyonda bu spora vurulan birisi olarak Türkiye Turu’nu İstanbul etabıyla hafızama yazdım. Bir şekilde o son etap hep çok değerli oldu benim için. Cem Ünalan kardeşimle birlikte Tyler Farrar’a destek pankartı hazırladığımız, caddenin derinliklerinde bisikletçilerin yere attığı heybeleri ve sulukları kovaladığımız, birkaç kısa söyleşi için yarış sonrası bisikletçileri İstanbul’un öteki ucundaki otellerine kadar takip ettiğimiz, oda numarasını lobiden alıp Marcel Kittel’i aramaya çalıştığımız, yanlış odaları ve yanlış adamları aradığımız bir Tur bu. Alessando Petacchi’nin söyleşi talebimize en kibar ifadeyle “Hadi len” tepkisi verdiği, benim gerçek bir öküzlük göstererek Mark Renshaw ile Theo Bos’u karıştırdığım ve bunu söyleşinin ikinci dakikasında fark ettiğim bir yer aynı zamanda. Evet, bu son anıyı paylaşmayabilirdim.

Gelenek böyle böyle kuruluyor işte. Şimdi Marcel Kittel yükselişe geçti, birkaç sene sonra tam olarak süperstar statüsüne kavuştuğunda ekranda onun kazandığı bir başka yarışı izleyeceksiniz ve şunu söyleme fırsatınız olacak. Ben bu adamla tanışmıştım, İstanbul’da etap kazanırken izlemiştim, bak ben şu adamdan imza almıştım.

O fotoğraf bu yüzden değerli. O bisikletçiler onun doğduğu yere geldiği için bu kadar büyük bir bisikletçi olmadı Cavendish, zaten içinde bu potansiyel vardı, işledi, çalıştı, kazandı. Lâkin o bisikletçiler onun yakınına geldiği için bu işe ilgisini koparmadı belki de. Bir imza, bir fotoğraf, bir poster. Yolda tanıştığınız birkaç kahraman sizi farklı bir insan yapabiliyor.

Geçen sene Mark Cavendish Fransa Bisiklet Turu’nda L’Equipe gazetesinin düzenlediği organizasyon sayesinde Andre Darrigade ile tanışmıştı. Darrigade son zaferini 1964’te kazanmış, 84 yaşına merdiven dayamış bir eski şampiyondu. Zamanının en korkusuz bisikletçilerinden biri olarak kabul ediliyordu. Aralarında birkaç nesil fark olan ikili oturmuş, birkaç saat geçmişten, günümüzden ve bisikletten söz etmişlerdi. Mark Cavendish o gün bir başka fotoğrafın içinde yer almış, bu sefer kareyi Darrigade’le paylaşmıştı.

Bisikleti değerli yapan şeyin bu anlar olduğuna inanıyorum. Bir anda, bir adam, geçmiş ile gelecek arasında kurulabilecek bir köprü hâline dönüşebiliyor. Çocukluğu ve büyüklüğü bir adamı çok farklı çağların başrolü yapabiliyor. O adam Mark Cavendish. Fırsatınız varsa Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’ndan bir etabı yerinde seyredin. Sadece Cavendish için değil, televizyonda asla tam olarak ne kadar hızlı ve gürültülü olduklarını anlamadığınız bütün peloton için. Gidin, izleyin ve o devasa gürültüyü dinleyin. Şansınız varsa belki Cavendish’i yakalar, “Abi bir fotoğraf?” dersiniz. Sonra gelmiş geçmiş en büyük sprinter olmasanız bile güzel bir anınız olur.

  1. Belki hatırlayan vardır, David Millar’ın hikayesini de bu sayfalarda konuk etmiştik. Okumak için tıkla! []
  2. Bu konuda çok değerli bir kitap çıktı. Sevgili Feyzi Açıkalın, Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun 50 yıllık öyküsünü yazdı. İlginiz varsa bu adresten bakabilirsiniz. []