Skip to content

Bu Yazı Froome ve Contador Hakkında Değil

100. Fransa Bisiklet Turu'ndan bana kalan bir fotoğraf...

100. Fransa Bisiklet Turu ne bıraktı size? Tek bir fotoğraf, tek bir an, tek bir olay seçebilir misiniz? Ben başlıyorum, bekleme yapmadan.

Bakın burası Paris, bak bu adam David Millar. Son etaptayız. Her şey sprinterlerin mücadelesi için, kaçanlar kazanamayacak. Bunu en iyi David Millar biliyor. İlk kez Fransa Bisiklet Turu’na 2000’de katıldı ve o günden beri Paris’te sprinterler dışında kimsenin kazandığını görmedi. Fakat kaçıyor. Zorlu 3 haftanın sonunda, 36 yaşında bu atağı yapıyor.

Neden? Rastlantı değil. İnanın bana. David Millar asla yok yere atak yapmaz. Her sene takvimler 13 Temmuz’u gösterdiğinde kaçar, nerede olursa olsun. Zira 13 Temmuz dopingin 1967’de kurbanı olan, Mont Ventoux’da hayatını kaybeden Tom Simpson’ın ölüm yıldönümüdür ve o, bunu asla unutmaz. Kendisi de benzer yolları ziyaret ettiğinden, ölüm yerine hapishane ve ceza ile kurtulduğundan belki de. Hatırlamakla kalmaz, hatırlatır. Geçen sene o gün kaçıp bir etap kazanmıştı, bu sene yine denedi. Başaramadı. Bazen kalbiniz, bacaklarınıza söz geçiremez.

Bakın burası Işıklar Şehri. Bu gece her şey az ya da çok Britanyalı. Geçen sene Bradley Wiggins’in çıktığı podyumun zirvesinde bu sene Chris Froome olacak.  Team Sky’ın ve Britanya bisikletinin hegemonyası. David Millar onların bir üyesi değil. O yüzden bu atak sıradan değil. Biraz farklı olduğunu gösterme, biraz bisiklete saygı, biraz Paris’i onurlandırma, olan bitene küçük bir not düşme çabası. Ne notu? Ben burdayım, David Millar. Bradley Wiggins bir pist bisikletçisiyken, Chris Froome Kenya’da rugby oynarken buradaydım. Bir Britanya devriminden bahsedecekseniz unutmamanız gereken biri var.

Kameralar bu anları ıskalamıyor. Onlar için bu şehri Paris’i akşamüstü çekmek daha önemli elbette. Fakat David Millar’ı da ıskalamıyorlar. Arada Eurosport özel dosyalarla çıkageliyor. Bisiklet tarihinden figürler ekranda beliriyor. 1986’daki Bernard Hinault-Greg LeMond rekabetine gidiyoruz bir an. 85’te LeMond, Hinault’nun beşinci Tur zaferine yardım etmek için takıma gelmişti. Ertesi sene ise söz sırası Hinault’daydı. LeMond için çalışacaktı. Nefsine hakim olamadı, takım arkadaşına karşı ataklar yaptı. Şimdi öyle demiyor. Aslında bu da çok önemli değil, geçiyoruz. Son günde galibi belirlenen o Tur’a, 89 yılına gidiyoruz. Paris’teki son zamana karşı etabı. Laurent Fignon 8 saniyeyle kaybediyor, Greg LeMond kazanıyor. Fignon yere yığılıyor. LeMond havaya zıplıyor.

Bisiklet nostaljiyi seviyor. Fransa Bisiklet Turu hatırlamak ve unutmak için eskilere dönüyor. 80’ler, 70’ler, 60’lar. Her gün Tur’u yaratan gazetede, L’Equipe’te okuyoruz. Bir gün 1934 Fransa Bisiklet Turu’na dönüyoruz, sonra tekrar 89. Sonra 1971’e gidiyor kameralar, Luis Ocana’nın kazası. Mont Ventoux mu dediniz? Richard Virenque verelim, 2002 yılı. Alpe d’Huez mi istersiniz? İki sene evvel Pierre Roland kazanmamış mıydı orayı? Eskilere döneriz istersek, 86 yılına. Bakın LeMond ve Hinault el ele geliyor finişe. Good old days.

Bir araba var hemen ötede. Kırmızı, üstü açık bir araba. Paris’te anlamlı tören. Arabanın içi efsane dolu. Eddy Merckx orada, tarihin en büyük bisikletçisi. Bernard Hinault orada, bu Tur’u kazanan son Fransız. Greg LeMond orada, Amerikalı efsane. 3 kez kazandı burada. Bir şeyler eksik öyle değil mi? 90’lar nerede? Tamam, sessiz sakin İspanyol Miguel Indurain de oradaymış. Her zamanki gibi pek fazla dikkat çekmiyor. Hep beraber halkı selamlıyorlar.

Bisikletin tarihi burada, geçmişte Fransa Bisiklet Turu’nu bitiren isimler resmi davetli olarak Paris’te. Bir tanesi eksik. İsmini söylemeye gerek yok, Amerikalı. Tur’u 99-05 arası kazanmıştı, hatırlayacaksınız. Doping yaptığı ortaya çıktı, okumuşsunuzdur. Apoletleri söküldü, şahit olmuşsunuzdur. O burada yok. Herkes tedirgin. 90’lardan bahsederken o kadar ileri gitmemeye çaba harcanıyor. 2000’ler bisikleti konuşulurken söz sessiz sedasız son yıllara getiriliyor. Herkes o yedi yıldan bahsederken yutkunuyor. Bisikletin tek kirli dönemi olmadığını, aslında her zaman az çok pisliğin olduğunu bilerek. O yıllar -haklı olarak- şeytanlaştırıldı ve burada 100. Fransa Bisiklet Turu’nda herkes partiden memnun. Tarih bazen güzelliğin bazen ikiyüzlülüğün tarihi.

David Millar kaçıyor. Bu fotoğrafı hatırlayacağım. 100. Fransa Bisiklet Turu’nda çok güzel şeyler oldu. Chris Froome hak etmiş bir şampiyondu. Buna inanmak istiyorum. Emin değilim. Zaman beni çok yanılttı. Tek bildiğim 10 yıl sonra bugünlere döndüğümde bir boşluk değil, bir şampiyon istiyorum. Nairo Quintana’yı çok sevdim. Çok. Onlar birinci ve ikinci sırada. Yanlarında, üçüncü sırada Joaquim Rodriguez ve tatlı çocukları var. Alberto Contador dördüncü. Alpe d’Huez ve Mont Ventoux. Dan Martin’in uğurlu ve görkemli dokuzuncu etap zaferi. Riblon’un sarı pabuçları. Otobüsler, düşenler. Çok fazla fotoğraf var. Fakat sanki en bana hitap edeni şu anmış gibi geliyor. Şu kaçış.

Neden? Belki de Fransa Bisiklet Turu’nun hatırlamak istemediği o yılları yansıttığı için. Evet, o üstü açık arabada çok fazla efsane vardı. Fakat çok fazla sır, çok fazla da ikiyüzlülük var. Bu Fransa Bisiklet Turu. David Millar da o tarihin bir parçası. Yaşayan bir aynası. Harika çocuktu. Serbest düşüşe geçti. Doping yaptı. Hapse girdi. Çıktı. Bisikletine aylarca dokunmadı bile. Pişman oldu. Kitap yazdı. Sonra geri döndü, temiz yarıştı. Gelecek nesiller için bir kapı açtığına inanıyor. Belki Froome temiz. Belki bundan sonra daha çok temiz şampiyon izleyeceğiz. Bilmiyorum, emin değilim. Uzun süre de olamayacağım. Fakat şu Paris etabı, şu son gece ne de güzel sona erdi. Efsaneler resmi geçit yaptığı için değil, ışık şovları yüzünden değil, Marcel Kittel son sprinti aldığı için de değil. David Millar tek başına kaçtığı için.

Bazen her şey bu kadar karmaşık, bu kadar basit.