Skip to content

2012/13 Serie A Değerlendirmesi

Gezi Parkı’nda dolanır gibi şampiyon!..

Not: Bu yazı 29 Mayıs’ta kaleme alınmıştır.

İtalya Futbol Ligi Serie A’nın sezon değerlendirmesini yazmayı üstlenmek, Roger Waters’la röportaj yapan Elif Şafak gibi hissettiriyor açıkçası. Yazıhane ekibinin kurtları Avrupa liglerini bir bir paylaşırken, payıma bir Slovakya Ligi düşsün, bir Andorra Ligi düşsün, düşsün de dostlar alışverişte görsün, görsün de ileride görece büyük bir lige terfi edeyim istemiştim; ama İtalya’yla olan kapanmamış hesabım, beni ters ayak üstünde yakaladı.

Evde ayran da olmadığından, saatlerimiz 10+’yı gösterdiğinden ve “ayran soğuk içilir” prensibinden ötürü, ayran muadili Neapolitan menşeli birbirinden bayağı, ama bir o kadar da hayret edilesi manyetik kuvvete sahip Rafaello veya Alessio şarkılarıyla, Walter Mazzari’yi bayağı bir kuzeye, ta Milano’ya, üstelik de Milano’nun sevimsiz renkleri Inter’e gönderen SSC Napoli’ye ve yeni hocası Rafael Benitez’e kıyak geçer gibi olsam da; bu yazıda “AC Milan’dan ötesi yalan!” gibi, tarafımı açık eden ibarelerden kaçınacağımı belirtmek isterim.

Premier League ve La Liga’nın, Yunanistan’ın Olympiakos ve Panathinaikos’u gibi bir kısmi tekele dönüşmesi ve tariften hareketle, iki üretici ve yaklaşık iki milyar tüketici olmasından mütevellit, futbol artık yirmi iki kişinin oynadığı ama İngiliz ve İspanyolların izlendiği bir duruma geldi- elbette ki uluslararası aktörlerin, özellikle Portekiz ve Arjantin yöresinden figürlerin katılımıyla. Orta öğretim başarı puanı her daim yüksek Almanlar, bu departmandaki başarılarının karşılığını tekrardan almaya başladılar ki, Fikret Özer ve Ozan Can Sülüm, Almanya değerlendirmelerinde konuyu en iyi şekilde özetlemişlerdi. İşte o Almanlar ve işte o Almanların Bundesliga’sı, artık İtalyanların Serie A’sının önünde üçüncü sırada- İtalyanlar ise, Almanların Şampiyonlar Ligi finalini Cüneyt Çakır’dan çalıveren Nicola Rizzoli ile avunabilirler ancak…

İtalya ağır. İtalya sert. İtalya acımasız. İtalya kısır. Liste uzatılabilir… Fakat siz de benim gibi kıyı köşe hikayelerinin müdavimiyseniz, bir Atalanta-Chievo ya da Lecce-Catania maçının 0-0 biteceğinden adınız gibi eminseniz ve dahası bu size keyif veriyorsa, İtalya Ligi’ni sevmek için hala yeterli sebepleriniz var demektir. Bu ligde esasında son yıllarda pek inanılmaz şeyler oluyor; en büyükler küme düşüyor, kimilerinin puanları mütemadiyen siliniyor- belli ki bizim ligimizden çok daha “kirli” ki, sonsuz temizliğin ardı arkası kesilmiyor… Şöyle şeyler de oluyor; federasyon tüm takımlardan, “belli standartlardaki statlarda oynama garantisi vermelerini” istiyor- belli ki bizim ligimizden çok daha büyük bir stadyum (yenileme!) sorunu var ki, tamamen göçebe bir hal alan Cagliari Calcio gibileri, kendilerine çekidüzen vermek zorunda kalıyor. Mesela, bazen daha da inanılmaz şeyler oluyor; hayatını kaybeden bir Serie B oyuncusunun (Livorno’lu Piermario Morosini) acısının sessizce paylaşılabilmesi için ülkedeki tüm futbol faaliyetlerine (2011-12 sezonunun 33. Serie A haftasına tekabül etmişti), hiçbir kaygı güdülmeksizin ara verilebiliyor -belli ki bizim ligimizden çok daha küçük bir pazardan bahsediyoruz ki, “yayıncı kuruluş” ve federasyon, maçsız bir haftayı göze alabiliyor…

Görsel-2

Her sağlıklı futbolsever Milan’lı olmalıdır, çünkü Dejan Savićević bir zamanlar bu takımda oynamıştır. Her sağlıklı futbolsever İtalya Ligi’ni tutkuyla sevmelidir, çünkü bu lig aynı anda (Cristiano olmayan) Ronaldo’yu, Roberto Baggio’yu, Del Piero’yu, Totti’yi, Batistuta’yı, Crespo’yu, Vieri’yi, Shevchenko’yu, Inzaghi’yi ve çok daha fazlasını bünyesinde barındırabilmiştir. Her sağlıklı futbolsever, hayatında bir kez olsun herhangi bir İtalyan kulübünün formasını ya da atkısını üzerine geçirivermelidir.

***

Bu uzun girişten sonra ve ufak sezon değerlendirmelerinden hemen önce, 2012-13 sezonuyla ilgili birkaç temel veriyi paylaşmakta yarar olabilir:

Şampiyon: Juventus

Kupa Şampiyonu: Lazio

Düşen takımlar: Palermo, Siena, Pescara

Çıkan takımlar: Sassuolo, Verona ve Livorno

Şampiyonlar Ligi katılımcıları: Juventus, Napoli, Milan (Ön eleme oynayacak)

Avrupa Ligi katılımcıları: Fiorentina, Udinese, Lazio

Maç başına gol: 2.64

Ortalama seyirci: 24.655

Gol kralı: Edinson Cavani/ Napoli, 29

Asist kralı: Marek Hamšík/ Napoli, 14

En uzun kazanma serisi: 9 maç/ Juventus

En uzun yenilmezlik serisi: 14 maç/ Milan

***

Görsel-3

En İyi Takım: Belli ki Juventus!

27 galibiyet, 87 puan, açılış haftası haricinde tüm sezon boyunca korunan birinci sıra, en farklı deplasman galibiyeti (Pescara, 6-1), en uzun kazanma serisi (9 maç), gol yemeden kapatılan en çok maç (19), en az sarı kart (77) ve çok daha fazlası sonunda gelen ve Calciopoli Skandalı’nın yaralarını iyiden iyiye saran 29. Scudetto, şu satırlar özelinde ne kadar boş bir işle iştigal olduğumuzu sergilemeye yetiyor.

Del Piero’suz Juventus, 2011-12 sezonundaki gibi akıl almaz bir performans sergilemese de, şampiyonluğu önceki sene olduğu gibi namağlup şekilde kazanamasa da, 49 maçlık yenilmezlik serisini evinde Inter’e kaybettikten sonra sezonu toplam beş mağlubiyetle bitirse de; tüm bunlar, siyah-beyazlıların İskoç Ligi oynayan Celtic rahatlığında, hem de dört hafta kala şampiyon olmasını engellemedi. Şampiyon takımın en çok nefret ettiği takım sıralamasının tepesinde ise, ligdeki iki maçta da mağlup oldukları Sampdoria oturuyor olsa gerek!

Chelsea, Shakhtar Donetsk ve Nordsjælland’ın olduğu Şampiyonlar Ligi E grubu’nu namağlup lider bitiren, Son-16’da Celtic’i toplamda 5-0 ile geçen Juventus’un, daha sonradan Avrupa Şampiyonu olacak Bayern Münih’e çeyrek finalde 2-0’lık iki mağlubiyetle elendiğini de hatırlatalım…

En iyi çıkış ödülünü ise Fiorentina’ya, hem de gönül rahatlığıyla verebiliriz. Önceki sezonu 13. bitirdikten sonra, son ana kadar Şampiyonlar Ligi’ni zorlayan ve sezonu 70 puanla kapatan Mor Menekşeler, Stevan Jovetić, Borja Valero ve Adem Ljajić üçlüsünü muhafaza edebilirse, Avrupa Ligi’nde de ilerilere gidebilir.

En İyi Oyuncu: Belli ki Andrea Pirlo!

Juventus’u şampiyonluğa götüren iki oyuncudan; ligin en erken golü de dahil olmak üzere (Inter’e karşı, 18. saniyede), toplam 10 golü ve 8 asisti leblebi gibi yuvarlayan Şilili fantastik orta saha oyuncusu Arturo Vidal ve sahaya çıktığı 32 maçta sadece 19 yol yiyen, sözleşmesini 2015’e kadar uzatarak daha da ayrıcalıklı bir mertebeye erişen Gianluigi Buffon kusura bakmasın ama bu ligin en fark yaratan oyuncusu her zaman Andrea Pirlo’dur! Milan’dan geldiği gibi üst üste iki şampiyonluk kazanan Pirlo, bu iki sezonda toplam kaç lig golü attı dersiniz? 8. Önemli mi? Hayır.

Sezonun iki golcüsü ise mansiyon ödülünü paylaşabilir: 29 gol atan, son üç sezonda toplam 78 gole ulaşan, sezonun kritik bölümlerindeki 729 dakikalık golsüzlüğüyle takımını olası daha da büyük hedeflerden eden Napoli’li Edinson Cavani ve üst üste dördüncü sezonunda 20+ atarak, bunu en son 1958-62 arasında gerçekleştiren Josè Altafini’ye ortak olan Udinese’li Antonio Di Natale…

Görsel-4

En Kötü Çuvallayan: Memnuniyetle Inter!

17. haftayı ikinci kapattıktan sonra mütemadiyen gerileyen, 38 maçta tam 16 mağlubiyet alarak kendi rekorunu kıran ve küme düşen Palermo’yu yenilgi sayılarında yalnızca iki farkla geçebilen Inter’in bu hallere geleceğini kestirmek gerçekten çok olası değildi. Umut vaad eden genç teknik direktör Andrea Stramaccioni’nin ellerinin arasından kayıp giden, sezon sonu itibariyle şampiyonun 33 puan gerisinde kalıp tam 14 seneden sonra Avrupa kupalarına da katılamayan Inter, teselliyi eski Napoli teknik direktörü Walter Mazzari’de arayacak.

Bu ödül, küme düşen Palermo’ya da gidebilirdi; ama geçtiğimiz sezonki 16.’lıkları bir anlamda bugünlerin habercisiydi; habercisi-ymiş… Sezon başlamadan kovulan teknik direktörleri Stefano Pioli ise tamamen bambaşka bir hikayenin baş kahramanı!

En Esaslı Teknik Direktör: Belli ki Francesco Guidolin!

Normal şartlar altında Udinese’nin son iki seneki performansı şöyle özetlenebilirdi: Üçüncülük ve Şampiyonlar Ligi’ne katılım nerdeeeeee, beşincilik ve Avrupa Ligi’ne katılım nerde! Evet, eğer Udinese’nin geçen seneden beri geçirdiği değişim, kaybettiği kan ve yaşadığı şanssızlıklardan bihaberseniz, bu seçimi anlamsız bulabilirsiniz ki, Udinese’nin, bu sene aldığı toplam puanı arttırdığından bahsetmeyelim bile (Geçtiğimiz sezon 64, bu sezon 66). Sadece altı puan gerisinde kaldıkları Milan’ın 8’de 1’ine tekabül eden, tüm ligin ise en düşük altıncı bütçesi olan bir plan programla yola çıkan bir takım için etkileyici, değil mi? Ödül, kapasite kullanım oranı uygulamalı dersi veren Guidolin’in!

(Not: Conte konusundan itinayla kaçıyorum!)

En İyi 11:

Buffon (Juve)

Torosidis (Roma) – Chiellini (Juve) – Marquinhos (Roma) – Cuadrado (Fio.)

Vidal (Juve) – Pirlo (Juve) – Hamsik (Napoli)

Lamela (Roma) – Cavani (Napoli) – El Shaarawy (Milan)

En Güzel Gol: Belli ki Fabrizio Miccoli!

Sezon boyunca atılmış toplam 1.003 golden bahsediyoruz; el insaf! Yine de bir cevap vermek gerekirse; Fabrizio Miccoli’nin tekinsiz yarı saha golünü seçebiliriz. Miccoli, bu golle, küme düşen Palermo’nun bu sezonki en mutlu günlerinden birinde, Chievo karşısında coşuyor ve üç gol birden atıp takımını 4-1’lik galibiyete götürüyordu.

Yılın Genç Semih Ödülü: Erik Manuel Lamela 

20-21’lik çıtırlar Paul Pogba (Juventus), Mattia De Sciglio (Milan), Mauro Icardi (Sampdoria), Adem Ljajic (Fiorentina) ve Stephan El Shaarawy’ın (Milan) neler yaptıklarını, 19’luk bir başka çıtır Marquinhos’un (Roma) nasıl da Serie A’nın can simitlerinden biri haline geldiğini bilen bilir. Hepsi gözbebeğimiz; ama Roma’dan Erik Lamela’nın yeri ayrı. 15 gol atan 21 yaşındaki Arjantinli, Avrupa kupalarına katılma şansını hem ligde hem de İtalya Kupası’nda kıl payı kaçıran, buna rağmen genç ve dinamik kadrosuyla ümit veren Roma’nın şimdiden yıldızlarından.

Yürek Hoplatan Maç: Torino-Napoli

Önceki ay Fiorentina karşısında 0-3’ten gelip 3-3’ü bulmasına rağmen kaybeden Torino, sezon boyunca kendisini hep pek zevkli müsabakaların ortasında buldu; tabii, genellikle başkaları için zevkli müsabakalar! Yılın aynı zamanda en gollü maçı niteliğindeki Napoli kapışması ise, daha da trajikti: 9 dakikada yenen 3 gol ve 5-3 kaybedilen bir iç saha maçı…

Kupa Finali: S.S. Lazio 1-0 AS Roma

Lazio, İtalya Kupası’nı dört yıllık aradan sonra, tarihinde altıncı kez kazandı.

Serie B’den Gelenler: Sassuolo, Verona ve ?..

Serie A’ya yükselecek son takım, çift ayaklı Livorno-Empoli finalinin galibi olacak. İlk maç, Empoli’nin sahasında 1-1 sona erdi. (Yazı 29 Mayıs tarihinde kaleme alındıktan sonra oynanan ikinci maç sonunda Livorno, Serie A’ya yükselen son takım oldu)

Yılın etliye sütlüye bulaşmayanı: Catania!

Yirmi takımlı Serie A’da Catania kadar istikrarlısı yok; şampiyon Juventus’u saymazsak! Sadece ikinci haftada 6. sırayı gördükten sonra tüm ligi 7.- 10. sıralar arasında geçirip sezon sonunu da 8. sırada karşılayan Catania, düşme derdinden uzak, Avrupa kupaları stresinden muaf bir yılı geride bırakmanın keyfini çıkarıyor.

‘Üşüyoruz Reis’ Özel Ödülü: Alessandro Del Piero!

Yorumsuz.

‘Çık Git Hayatımızdan’ Büyük Ödülü: Irkçılık

Ne yazık ki, İtalya’da da “midesinden rahatsız olduğu için stada muz getirenler” bulunuyor.

Seneye Ne Olur?

Juventus arkayı üçler. Net. Roma daha iyi olur. Net. Inter daha kötü olamaz. Net.